73. Bölüm

540 52 52
                                    

  Bir kadeh, kocaman bir şarap şişesi, oyun ve kumar. Maria, tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Kuralları duydukça daha da geriliyordu. Bu kurallar sanki... Sanki onu köşeye sıkıştırmak için konulmuş gibiydi.

  Gerildiğini belli etmemek için kadehi önüne çekti. Kaybettiğinde kazananın sorularını cevaplaması gereken bir oyun... İşte bu, gerçek bir kumardı. Böyle bir oyun tasarladığına göre Nate onu zorlayan sorular soracaktı. Sorulara cevap verip vermemeyi Maria seçecekti. Yalan söylemeyi seçtiğinde mimiklerini kontrol etmek zorunda kalacaktı. Altı şövalye ve Nate, gülümsemelerine karşın İmparatorluktaki en tehlikeli adamlardı. Onların önünde yapacağı en ufak hata planını tehlikeye sokabilirdi.

  Huzurlu tatil birdenbire gerginlik dolu bir kurtlar sofrasına dönüşmüştü. Nate neden birdenbire bu oyunun bahsini açmıştı? İçki içmeyi sevmediğini biliyordu. Karısının önüne içki koyarak ima ediyordu, sevmediği bu içkiyi içecek kadar söylemekten kaçındığı 'sırları' olduğunu. Sekiz el, sekiz soru. Maria'nın gözlerinin içine bakacak ve yalan söyleyip söylemediğini tartacaktı.

  Kurallar açıktı. Maria gergin yüz ifadesini rahatlatmaya çalıştı. Bu esnada Nate "İtirazı olan yoksa başlıyorum." diyerek zarı tuttu. Beklemeden masaya doğru attı. Güzel bir sayı gelmişti. Attıktan sonra beklemeden Maria'ya uzattı.

  Maria içinden dua ederken gözlerini kapatıp zarı attı. Tahmin ettiği gibi, korkunç şansı yüzünden en düşük sayı gelmişti. Tabula oyununda ilk hamle önemliydi. Bunu elde edememek ciddi bir dezavantajdı. Sekiz oyunun sekizini de kaybedeceğinden o kadar emindi ki...

  Diğer şövalyeler de zarı attığında en yüksek sayıyı elde eden belliydi. "Dacka, ilk ele sen başlıyorsun." dedi Nate. En yüksek sayıyı tutturan oydu, bu yüzden ilk hamle ona aitti.

  Dacka isimli şövalye tekrardan zarı attı ve gelen rakamı oynadı. Taşları hareket ettirmesinden elinin alışık olduğu belli oluyordu. Şövalyeler dünyanın her yerinde kumar severlerdi. Elde ettikleri maaşın çoğunu kumarda eritirlerdi. Anlaşılan Kont'un şövalyeleri de bir istisna değildi. Hevesle oynamalarından anlaşılıyordu.

  Sıra dönüp Maria'ya geldi. En düşük sayıyı o attığı için en son hamle ona kalmıştı. Herkes hamlesini yaptıktan sonra taşlar tam bir kaos alanına dönmüştü. En ileri hamleyi hesap etmek çok zordu. Gözlerini kısarak sessizce taşları inceledi. En kusursuz hamle... Zarda sonsuz ihtimal vardı. Aynı şekilde ihtimaller, oyuncuların oynayış biçimine göre değişiyordu. On iki sayı, sekiz oyuncu ve değişik oynayış biçimleri, çok büyük bir olasılık sayısına tekabül ediyordu. Tüm olasılıkların arasında en kusursuz hamleyi yapabilecek miydi?

  "Karıcığım, bana kumarbaz derken oldukça eğleniyor gibiydin. 'Sadece bir oyun' için fazla hırslanmış görünüyorsun."

  Nate bayağı eğleniyordu. Yüzündeki gülümseme de bunun bir kanıtıydı. Maria ise o güldükçe daha da geriliyordu. Oyuna böyle bir kural getirdikten sonra gerçekten rahatlamasını ve bunu sıradan bir oyunmuş gibi oynamasını mı bekliyordu? Hayır, aklında binlerce tilki dönerken rahatlaması imkansızdı.

  "Tamamen kazanma içgüdüsü kocacığım." dedi gülümseyerek. İçinden kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Yapabilirdi. Bu zamana kadar yaptığı tüm o rollerle Nate'e hiçbir şey belli etmemişti. Kocası ondan şüphe duymuyordu. Güven ilişkileri muhteşem bir rol ile süslenmişti. Oyunu kaybetse bile bu fırsatı ziyan etmeyecekti.

  En mantıklı hamleyi oynadı. İlerleyen turlarda sıkışmamak için yapabileceği en iyi hamle buydu. Hamlesini yaptıktan sonra sıra Nate'e gelmişti.

  Adam "Ne tesadüf, aynı içgüdü bende de var." derken zarı masaya attı. Tahmin ettiği gibi Nate bu oyunu mükemmel oynuyordu. Kazanmak için her yolu deneyeceği açıktı. Maria'nın strateji ustası bir komutanın karşısında bu berbat şansıyla kazanması çok zordu.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin