29. Bölüm

853 123 127
                                    

  Cruel sıradaki hediye ortaya getirildiğinde "Janglet İmparatorluğunun Anglian Kilisesi'nden..." diye bağırdı. Kilisenin adı salonda yankılandığında herkes nefesini tutmuştu. Kilisenin ne gönderdiğini çok merak ediyorlardı. Papa Yüce Parat'ın hediyeyi bizzat kendisinin seçtiğini söyleyen birkaç fısıltı salonda duyuldu.

  Kraudi ile kilisenin diplomatik ilişkileri çekişmeliydi. Aşırı Emperyalist olan Kraudi'ler, İmparatoru Kilise'den üstün tuttuyorlardı. Bu sebeple gönderilen hediye herkes tarafından merak ediliyordu.

  "Bu kıymetli hediye için Yüce Parat'a, Kilise'ye ve temsilci olarak partimize bizzat gelen Yüce Azize'ye teşekkürlerimi sunuyorum."

  Kraudi'nin küçük oğlu hediyeyi kaldırdığında net bir şekilde herkes tarafından görülmüştü. Yumruk büyüklüğünde işlemeli bir şişeydi. Maria görür görmez ne olduğunu anlamıştı. İçinden kahkahalarla gülerken dışından kendini tutmaya çalışıyordu. Kilisenin Kraudi'ye bu kadar berbat bir hediye vermiş olması...

  Salondaki bazı soylular şaşkınlıkla iç çekerken hayranlıklarını gizleyemiyorlardı. Herkes gözlerini ayırmadan Cruel'in elinde tuttuğu şişeye bakıyordu.

  Tabii bunun ne olduğunu anlayan kişi sayısı çok azdı. Maria, Kilisenin yer altı kaynaklarından çıkan kutsal suya dikkatlice baktı. Neresinden bakarsa baksın, bu sadece değersiz bir yer altı suyuydu ama kurnaz Parat her seferinde kutsal su diye insanlara yutturuyordu.

  Nate hediyeyi gördüğünde usulca eğilip Maria'nın kulağına fısıldayarak konuşmaya başladı. "İlk Anglian Azizinin doğduğu yerde, rivayete göre hiç su yokmuş. Aziz henüz bebekken çorak bir arazinin ortasında susuzluktan ağlamaya başlamış. O an Tanrı, Aziz'in ağlamasını duymuş ve yer altından bir pınar fışkırmasını sağlamış."

  Maria bu eski ve uydurma hikayeyi çok iyi biliyordu. Parat'in çıkarları amacıyla insanların duygularını sömürmek için kullandığı bir hikayeydi.

  Nate, hikayeyi anlatmaya devam etti. "O günden sonra suyun fışkırdığı bölgenin iklimini sonsuza dek değiştirmiş. Artık bol yağış alan, kuraklık çekmeyen bir bölge olmuş. Bu mucizeye tanıklık edenler Anglian Kilisesini bu su kaynağının üstüne inşa etmişler. Bu kaynaktan su içenin tanrının korumasına sahip olacağı söylenir." derken alay eder gibiydi. Biraz daha eğildi ve kimsenin duymaması için son derece sessiz bir şekilde dudaklarını karısının kulaklarına yaslayarak fısıldadı. "Sen buna inanıyor musun, karıcığım?"

  Son cümleyi duyduğunda Maria aniden başını çevirdi ve Nate'le göz göze geldi. Kocası son derece muzip bakışlar atıyordu ama Maria sakin değildi. Birinin duymuş olma ihtimaline karşı etrafına bakarken telaşlıydı. "Nate, ne diyorsun sen? Ya biri duyarsa!" diye kızarken bir yandan Anglian'ın kutsal şövalyesi olan kocasının ağzından çıkanlara inanamıyordu.

  Kutsal suyun kutsal olmadığının pekâlâ Maria da farkındaydı ama bunu dile getirirlerse başlarından olurlardı. Kafir olmakla, daha kötüsü şeytanla iş birliği yapmakla suçlanıp yakılma ihtimalleri bile vardı. Nate tüm bu ihtimaleri nasıl basitçe görmezden geliyordu?

  Bu onun Kilise'yi ve Anglian'ı ilk aşağılayışı değildi. Maria buna daha önce de şahit olmuştu. O Ange heykelinin altında söyledikleri, Azize'yi tehdit edişi... Şimdi de Kutsal su hakkında söyledikleri, Nate'in aslında sıradan bir Anglian Şövalyesi olmadığı ipucunu veriyordu.

  İnançsız olmasını ve çıkarları için Kilise'nin adamıymış gibi davranmasını bir nebze anlayabilirdi ama böyle ulu orta bir yerde ifade etmiş olması için aklını peynir ekmekle yemesi gerekiyordu. En inançsızı bile Kilise'yi böyle bir yerde sorgulamaya cüret edemezken kocası hiçbir şey yokmuş gibi kulağına fısıldamıştı.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin