122. Bölüm

316 31 11
                                    

  *

  Toplantılar sürerken iki grup birbiriyle tamamen kaynaşmış gibi görünüyordu. Maria'nın astları artık Nate'e o öldürücü bakışlarını atmıyorlardı. Emirlerini sorgulamıyorlar, hatta kendi liderleri gibi davranıyorlardı. Helnoraten Takipçileri de Maria'ya karşı öyleydi. Eğer bir çatışma olsaydı Maria ne yapacağını bilemiyordu. Böyle bir durumda kendi grubunu desteklemek zorunda kalırdı. Bu da isyanın başarı şansını büyük ölçüde düşürürdü. Neyse ki artık bu konuda endişelenmesine gerek kalmamıştı.

  Onu geren tüm ihtimaller rayına oturmuştu sanki. Dük ve Düşes Kraudi bile onların tarafındaydı. Sadece ara sıra buluşsalar bile desteklerini belli ediyorlardı. Bilhassa Düşes için bu mevzu çok derin gibiydi. Lusaus, Düşes'in intihar eden en yakın arkadaşı Siyana Serga'nın oğluydu. Siyana taht yüzünden sevdiğini kaybeden ve canına kıyan bir kurbandı. Şimdi Düşes, yakın arkadaşı Markiz'in oğlunun tahta çıkışını görmek istiyordu. Kraudi Dükalığı tüm kaynaklarını bu isyan için kullanıyordu.

  Toplantı bittiğinde Maria elindeki tabloya tekrardan baktı. Bu plan sandığından da detaylı olmuştu. Fazlasıyla tatmin ediciydi. Tüm birliklerin konumu, isyanın başlama noktası, Dustaen'i kıstıracakları bölge, İmparatorluk kuvvetlerini bastıracakları bölük, devamında yapacakları tüm adımları planlamışlardı. Söz konusu askeri harekat olduğunda Nate'den iyisi yoktu. Şaşırmamıştı. Savaşın Komutanı için bu dereceli büyük orduyu yönetmek çocuk oyuncağıydı.

  "Bu plan oldukça yeterli görünüyor. Böyle bir ordu ve harekatla kazanma şansımız çok yüksek."

  Dala planı o kadar beğenmişti ki heyecanını bastıramıyordu. Önceki seferde tedirgin olduğunu inkar edemezdi. Evet, inancı sarsılmamıştı ama gerçekçi olmak gerekirse ilk isyanı kazansalar bile fazla kayıp verme ihtimalleri yüksekti. Şimdi Helnoraten Takipçileri'nin desteği, iki ordunun birleşmesi ve silah kaynaklarının zenginleşmesi ona cesaret veriyordu. Ellerinde yazan rapora göre bu ordunun kaybı öncesine nazaran çok küçük olacaktı.

  Nate kağıtları masaya koyarken gözlerini ovuşturdu. Uzun süredir düzen için kafa patlattığından başı ve gözleri ağrıyordu. "Hayır, daha tüm ihtimalleri elemedik. Dustaen kolay bir rakip değil. Dikkatsizce saldırırsak kendimizi kaçmaya çalışırken buluruz."

  Dustaen'in düşünce tarzını biliyordu. Ne kadar tehlikeli olabileceğini de öyle... Elinde mutlaka Nate'in bilmediği bir koz olmalıydı çünkü Dustaen böyle biriydi. En güvendiğinden bile kozlarını saklardı. En güvendiğinin sırtından vurmasına hazırlıklı olurdu çünkü geçmişte kendi kardeşini sırtından vuran oydu. Kardeşin kardeşi öldürebildiği bir dünyada mutlak güven diye bir şeyin olmadığını çok küçük yaşlarda öğrenmişti. Nate onun bu paranoyak düşüncelerle olası bir isyan için neler sakladığını merak ediyordu.

  "Bu defa Bitrilaniat'ın ordusuna güvenemeyecek çünkü Bitrilaniat ile arası büyük ölçüde bozuk. Geriye İmparatorluk askerleri ve kilisenin kutsal şövalyeleri kalıyor." diyen Dük Kraudi, karşısına çıkabilecek soyluları düşündü. Larea'lar düştüğünden beri soylular büyük bir darbe yemişti. Çoğu soylunun usulsüz işleri ortaya çıkmıştı ve malını, onurunu kaybetmiş bir şekilde siyasi dünyadan atılmışlardı. Lale Loncası'nın icraatleri sayesinde soylular tüm güçlerini yitirmişlerdi. Yüksek sosyate düşeni affetmezdi. Durum buyken Dustaen'i savunacak soyluların sayısı bir elin parmağını geçmiyordu.

  Maria, Dustaen'in saklı kozlarını daha önce deneyimlemiş biri olarak söz aldı. "Sirdin'deki tersanede görevlendirdiği adamlar ne İmparatorluk askeri ne de kutsal şövalyeydi. Dustaen'in gizli bir birliği olduğu aşikar. Bunun dışında kendi suikastçileri de var. Kişisel suikastçilerinden birisi sizin de tanıdığınız Asind. O öldü ama ona benzer birçok adam yetiştiği saraydaki casusum tarafından bildiriliyor."

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin