8- YABANCI

23K 2.3K 1.3K
                                    

Bölüm şarkısı: Dalgalandım da Duruldum- Gripin

Akşama doğru geldiği evde Kerem'i göremediğinde kalbine bir acı saplandı. Nedense geldiği günleri rüya görmüş gibi hayal etti, tam kendisini rüya gördüğüne inandıracakken onun dışarıdan on dakika içinde geleceğini öğrendi.

Hem derin bir nefes aldı, hem o nefesi kendisine zehir oldu.

"Oğlum her şeyi Kerem alıyor, yazık çocuğa." dedi Turgay salona girerken, Asef oturduğu yerde kafasını çevirip ona baktı, Kerem sanırım bir restoranttan yemek almaya gitmişti.

"Bırak biz alırız diyorum ama dinlemiyor." Bulut sigarasını içerken konuştu, Turgay gidip yanına oturdu ve boşta kalan elini tutup kucağına çekti.

"Yasef'de bir kuruş harcatmıyor." Asef onun adını duyduğunda bıkkın bir nefes aldığında Turgay bakışlarını ona çevirdi.

"Ne oldu Asef?" soruş tarzı bile alay ve öfkeliydi sanki.

"Bir şey yok."

"Ben de öyle düşünmüştüm." Asef sesini çıkarmadı, gereksiz bir atışmaya girmek istemiyordu.

O sırada zil çaldığında yine nefesi hızlandı, eskiden onu göreceği zaman bile bu kadar heyecanlanmıyordu. Onun kendisine olan aşk dolu bakışların farkında olduğu için hep böyle gideceğini düşünüyordu. Ama şimdi dikkatini çekmek için her şeyi yapabilirdi.

Erhan mutfaktan çıkıp elindeki çileği yiyerek kapıya ilerledi. Dakikalar sonra ise Kerem ve Yasef'in seslerini işitti. Yine kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu. Bir an farkına vardı, Kerem buradaydı ulan. Buradaydı.

"Lan niye bu kadar masraf ediyorsunuz oğlum." Erhan kafasını sağa sola sallayıp elinde bir poşetle içeri girdi. Ardından önce Yasef sonra da Kerem geldi.

"Oğlum ne masrafı sanki yabancı biriymişiz gibi konuşma." diye söylendi Kerem, hâlâ kendisine misafir gibi davranıyorlardı.

Kerem içeri girdikten saniyeler sonra gözleri Asef ile buluştu, kendisinin geldiğini bilmiyordu muhtemelen. Geldiğinden beri ilk defa bu kadar uzun süre bakıştılar, onun gözleri üç saniye kadar gözlerinde takılı kalırken karşısındaki adamın ifadesi değişti, soğuklaştı.

Daha sonra ise tam gözlerini çekecekken gözlerinin boynuna indiğini fark etti, Kerem dümdüz bir ifadeyle o kilit noktaya baktı ve kafasını çevirdi. Asef istemsizce elini boynuna attığında damarının üstünde olan hafif sızı dudaklarını birbirine bastırmasına sebep oldu. Dün Sonat'ın morarttığı yerdi.

Kerem elindeki poşetler ile içeri geçerken sessizdi, o gider gitmez istemsizce yakasını biraz kaldırdı. Ondan saklamak için değildi ama gözünün içine de sokmak istemiyordu.

"Asef abi ödevimi yapacağız değil mi?" Arda'nın sesini duyduğunda gözlerini mutfağa giren eski sevgilisinden çekip kaedesine dikti. İlk başta boş boş suratına baksada ardından kaşlarını kaldırıp hatırladığını belirtti ve kafasını salladı.

"Evet yavrum, iki gün sonraydı herhalde değil mi? Ben yarın yarım saatte yaparım." el işi, daha doğrusu resim yeteneği gerektiren bir ödevi vardı ve bunu ancak Asef yardımı ile yapabilirdi.

"Tamam abi." dedi Arda oturduğu yerde bacaklarını kendine çekerken.

"Kerem, yine yemek başlamadan saldırdın." Yasef'in mutfaktan gelen neşeli sesiyle dişlerini sıktı, tanımadığı bu çocuğa öyle nefret doluydu ki kendisine şaşırıyordu.

"Acıktım yavrum ne yapayım."

Sakin olmaya çalıştı, Bulut'a kaçamak bakışlarını yönlendirdiğinde onun kendisini izlediğini fark etti. Firdevs Yöreoğlu gibi her fırsatta o garip bakışını atmasa olmuyordu.

Bir daha zil çaldığında bu sefer Arda'ya bulaşan Turgay kapıyı açmaya gitti. Kapıyı açtığı anda ise sesler birbirine binmişti neredeyse, Asef kimin geldiğini görmese bile anladı.

"Lan Seyfi, hoş geldiniz." evet tahmin ettiği gibi Seyfi gelmişti. Grupça olan ilişkileri tam anlamıyla öğrendikten sonra alt katın arkadaşlarından sadece Seyfi ve Ertuğrul kınayan gözlerle bakmamıştı hiçbirine.

"Benim paşam nerede paşam?" dedi Seyfi, saniyeler sonra ise salona girdi. Yüzünde keyifli ve özlem dolu bir gülümseme vardı. Gözleri herkesin üzerinde gezindi, Kerem'i arıyordu.

Arkasından ise Ertuğrul ve biraz çekingen bir tavırla duran adını bilmediği, daha önce birkaç kere Seyfi'nin yanında gördüğü sarışın çocuk içeri girdi.

Asef çocuğu incelerken içeri gülümseyerek giren Kerem ile bakışları yine ona kaydı. Çocuk nefes alsa onu bile izleyesi geliyordu.

"Lan," dedi Seyfi onu gördüğü anda. Bir iki adımda yanına gidip kardeş dediği adamı sıkı sıkı sardı. "Çok özledim kardeşim, iyi ki geldin."

"Bende çok özledim yavru." dedi Kerem arkadaşını sıkı sıkı sararken. Seyfi onu bırakmak istemiyormuş gibi uzun saniyeler boyunca sarıldı ardından kendini geri çekti.

"Çikolata getirdin mi gardaşım." dedi Ertuğrul gülerek yanına giderken. Kerem seslice gülüp onu kendine çekti ve ona da sıkı sıkı sarıldı. Herkes onları güzel bir tebessüm ile izliyordu.

"Ha bu da benim kuzen Mehmet, maça gidecektik haberi duyunca direkt buraya koştuk. O da bizimle geldi." dedi Seyfi salonda duran herkese yanında getirdiği sarışın çocuğu tanıtırken.

"He lan ben tanıyorum gördüm okulda." dedi Turgay, Mehmet kafasını salladı.

"Aynen ben de seni gördüm." dedi, ardından gülümseyerek Kerem'e ilerledi.

"Hoş gelmişsin abi." dedi elini uzatıp. Kerem eline bir bakış attı ama ardından gülümseyerek elini tuttu. Mehmet erkeklerin klâsik selamını verip yanağını yanağına sürdü ve ardından hızlıca ayrıldı. "Valla Seyfi abi sürekli senden bahsediyordu, sonunda görmek nasip oldu."

"Buradayken sürekli beni deli ederdi gidince kıymete bindim herhalde." Kerem sırıtarak, Asef'in aklına onların 'enişte' diye bağırması geldiğinde eski anılar yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

"Sevdiğimden uğraşıyordum oğlum." dediğinde hepsi beraber güldüler.

O sırada gözleri Kerem'in bacak hizzasında duran eline kaydı, tokalaştığı elini yumruk haline getirmişti. Kaşları çatıldı.

"Hadi yemeğe geçin, tam üstüne geldiniz." hepsi kafasını sallayıp ayaklandığında Kerem mutfağın tersi yönüne, banyonun olduğu tarafa ilerledi. "Ben geliyorum."

Öylesine bir bilgilendirme yaparak gözden kayboldu, hiç kimse ona aldırmadan konuşarak ve şakalaşarak mutdaha giderken salonda sadece Asef kalmıştı.

Neyden rahatsız oluyordu? 

Saniyeler sonra bir kapının açılıp kapanma sesi geldi. Ve ardından su sesi.

Dakikalar sonra yine kapının açılma sesi geldi, Kerem içeri girdiğinde sakalsız yüzünün çok hafif kızarık olduğunu gördü. Saç dipleri ıslanmıştı. Elini ve yüzünü yıkamıştı.

Sessiz salona girdiğinde Asef ile göz göze geldi, elini dipleri ıslanan saçından çekti. Bakışlarını kendisinden çekti ve mutfağa doğru ilerledi. Asef bir tepki veremedi.

Kerem mutfağa gidecekken bir an durdu, kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Bakışlarını ona çevirdi, Kerem kibar bir gülümseme sundu ona.

"Mutfakta sandalye kalmadı, eğer gelmek istersen Erhan'ın odasından bir sandalye getir sana zahmet." gözleri sadece salise kadar yüzünü turladı, ardından yine o sanki evine gelen sıradan bir yabancı ile konuşurken takındığı ifadesiyle önüne döndü.

O mutfağa giderken Asef sadece arkasından bakakaldı

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin