Erhan çay bardağını tezgahın üzerinden alıp sıcak olmasına aldırmadan tutarken balkona doğru yürüdü. Bugünde işe gitmemiş, evde biraz dinlemeyi tercih etmişti.
Balkona çıkıp ilk yukarı baktığında kimsenin olmadığını gördü, bugün neredeyse hiç görmemişti Oğuz'u. Oğuz ne kadar özledim dese de seni seviyorum dese de karşısına çıkmıyordu. Yani ona erişme fırsatı vermiyordu.
Çayından bir yudum aldı ve bakışlarını sokağa çevirdi. Bardağı dudaklarından çekmeyip bir yudum daha alacakken sokağın başında gördüğü iki bedenle donup kaldı. Arda ve daha önce hiç görmediği bir çocuk konuşarak geliyordu.
Kaşları çatılırken kıskançlıktan olduğunu bildiği ağrı midesine saplanırken istemsizce dişlerini sıktı. Çay bardağını bırakıp keskin gözlerle gülümseyerek konuşan çocuğu izledi.
Kendisine baktığı gibi mi bakıyordu? Belki de yanlış anlıyordu.
Çayı balkon pervazına bırakıp kapıya doğru bir adım attı ama daha sonra kendini durdurdu. Ne diyecekti ki? Yapma mı? Kendisi başkası ile flört ederken buna hakkı var mıydı?
Mantık çerçevesinde olaya bakıldığında böyle bir hakkı olmadığını biliyordu ama içindeki o garip his bu hak senin diye bağırıyordu. Aynı sesin Arda'ya da bağırdığına ve aklını çeldiğine emindi. Çünkü o sesi ne kadar duymak istemese de 'o senin parçan' diyordu.
Çenesi kasılırken kendini tutamadı ve balkondan çıkıp salona girdi. Ardından adımlarını hiç durdurmadan kapıya vardı, ayakkabısını giyip anahtarınıda alıp dışarı çıktı.
Merdivenlerden aşağı inerken kapının açıldığını duydu, duraksadı, onların sesleri geliyordu.
"Kardeşim belki başka bir gün gelir bir çayını içerim, şimdi gideyim ben mesaj geldi. Tolga çağırıyor." dedi yabancı ses.
"Tamam, sen bilirsin." Arda'nın kırılgan, bebeksi sesini duyduğunda merdiven korkuluğunun soğuk demirini avucunun için alıp sıktı. "Görüşürüz başka zamana, Serenay ile beraber gelirsiniz."
"Olur." dedi çocuk.
Erhan ikisini de büyük bir dikkatle dinledi, herhangi bir şey bulamayınca derin bir nefes aldı. Düşündüğü gibi bir şey yoktu. Sıkıntı yoktu.
Kapı kapanıp adım sesleri geldiğinde kendine gelip kafasını iki yana salladı ve yavaşça aşağı inmeye başladı. Saniyeler sonra Arda ile karşılaştılar, ondan üç basamak yukarıda durduğu için çocuk aniden kafasını kaldırıp, aralık dudakları ile kendisine bakmaya başladı.
Sanki aniden gördüğü için tüm her şeyi unutmuş, birkaç saniyelik eskisi gibi bakmıştı.
Erhan gözlerini çekti ve kenara çekildi onun geçip gitmesi için. Arda saniyelerce durdu ama bakışlarını çekip daha sakince basamakları çıkmaya devam etti. Gözden kaybolmadan önce Erhan göz ucuyla baktığında göz göze geldiler, hemen önüne döndü ve dış kapıya ilerledi.
Onca şeye rağmen hâlâ bir bakışı ile kendisini yerle bir edebiliyordu. Ona kızgınlığı ve öfkesi sevgisinin önünü kapattığı için göremiyordu ama o buzdan örülmüş öfke duvarları yavaş yavaş eridiğinde ortaya çıkacak olan sevgiden korkuyordu.
Kendini kötü hissediyordu.
Dışarı çıkıp nereye gideceğini bilmeden birkaç adım yürüdü, alt sokağa girdiğinde apartmanın görüş alanından çıktığını anlayıp daha fazla yürümeden kaldırım kenarına oturdu.
Elini sakallarına atıp dümdüz bir ifadeyle önüne bakmaya başladı. İfadesi soğuktu ama içinde fırtınalar kopuyordu. Özellikle bu hissettiği duygular ve yaptıkları midesinin kasılmasına sebep oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...