2. gün akşamı...
Çıplak ayaklarını soğuk suyla hızlı hızlı yıkarken diğer yandanda korkuyla etrafına bakındı.
Ay ışığının aydınlattığı ormanlık alan aşırı derecede korkunç duruyordu. Ormanlık düz bile değildi, resmen tepeydi. Adım attığı yeri kestiremiyordu, öyle ki çamura batıp ayakkabılarını o çamur batağında feda etmişti.
Ayağındaki o iğrenç çamur hissi gitsin diye ise yanda birikmiş temiz olduğunu umduğu su ile ayağını kısaca yıkamaya başlamıştı.
"Sikeyim..." diye mırıldandı, normalde olsa böyle bir duruma düşse daha sakin olurdu. Daha doğrusu yanında telefonu ya da araba anahtarı olsa. İkisinin yanında olmaması, karanlık orman ve yırtıcı hayvanların sesi ister istemez iliklerine kadar korkuyu hissetmesine neden oluyoddu.
Yürüyüşe çıkalı uzun süre olmuştu, hava erkenden karardığı için ise daha fazla kararmadan karavanın olduğu yere geri dönmek için çabalamıştı, ama bataklıktaymış gibi ne kadar acele ederse o kadar kaybolmuştu, yerini kaybetmişti.
Ve en sonunda o çok korktuğu yırtıcı hayvanlar ile tek kalmıştı.
Ayaklarını soğuk suyla yıkadığı için zangır zangır titrerken artık yürümenin bir faydası olmadığını anlayıp büyük bir ağacın gövdesinin yanına oturdu ve sırtını yaslayıp bacaklarını kendine çekti.
Sıcak havadan eser kalmazken soğuk hava kısa tişörtünün açıkta bıraktığı derisini zorluyor, tüylerini ürpertiyordu.
"Kerem, hadi nolur gel..." diye mırıldandı istemsizce. Kaybolduğunu ilk anladığında umarım gelmez, lütfen gelmesin ben kendim çıkayım buradan diye dua etsede şimdi korktuğu için tek kahramanı olabilecek kişiyi yanında istiyordu.
Dua ediyordu ki Kerem kendisine sinirli olduğu için aramamazlık gibi bir şey yapmasındı. Yoksa sabaha kadar burada kafayı yerdi.
Karanlık orman, sinirli sevgilisinden daha korkunçtu.
Tamam belki biraz abartıyor olabilirdi, Kerem o kadarda hayvan değildi. Elbette birazdan kendini bulacaktı ve karanlık ormanla kıyaslanacak kadar korkunç biri olmadığını kanıtlayacaktı.
-
-Bir saat geçmişti, olduğu yerden kıpırdamazken gözleri hem soğuktan hem de hissettiği korkudan dolayı dolarken kollarını bacaklarına daha sıkı doladı.
"Gel artık..." diye mırıldandı, kendisi gidemiyordu. Bir ayakkabısı bile yoktu ki zaten bu karanlıkta olduğu yerden kıpırdarsa daha fazla dibe batacaktı.
Burnunu çekti ve etrafına bakındı. Önündeki çalılardan sesler geliyordu ama gözüyle görmediği şeyden çok fazla korkmadığı için onu çok fazla takmıyordu. Belki bir tavşandı.
Dakikalar geçti, soğuk tenini jilet gibi kesmeye başladı.
İlk başta yoğun bir ses duydu ama algılayamadı, ardından ise onun sesini.
"Asef!" endişe ve korku dolu bağırışı neredeyse tüm ormanı ayağa kaldıracak kadar kuvvetliydi.
Onun sesini duyduğu anda burnunun direği sızladı ama umursamadan ağaçtan destek alıp ayağa kalktı. Sesini duyurabileceğinden pek emin olmadan arkasını dönüp seslendi.
"Burdayım..." diye seslendi, sesi kuvvetliydi. Ama titriyordu.
Ard arda ismini bağıran Kerem sessizleşti, saniyeler sonra ayak sesleri kendi olduğu tarafa doğru yaklaştı. Karanlıkta onun bedenini gördüğü an tüm vücudu ısınmıştı sanki. Kerem büyük adımlar ile yanına geldi, yaklaştıkça yüzünü daha net seçiyordu.
Sinirliydi, hem de çok sinirliydi. Ama bu sinirinin altındaki en büyük duygunun endişe ve korku olduğunu gözlerinden bile çözebiliyordu.
"Sen," dedi yanına yaklaşırken, gözleriyle vücudunu süzüp bir sıkıntı var mı diye baktı. Yanına geldiği an ise çenesini onun titreyen elleri arasında buldu. Sıkıyordu. "Sen beni delirtmek mi istiyorsun?" diye bağırdığında Asef yüzünü buruşturdu.
"Kerem," güçsüz sesi onun bağırtısının yanında fısıltı gibi çıkmıştı. "Ne olur gidelim, üşüyorum. Sıcak yerde kızmana devam et, üşüyorum."
Bastıra bastıra söylediği şeyler zangır zangır titreyen çocuğu duraksattı, sinirlenmesine kızamıyordu bile Asef. Çünkü öyle bir halde kendisine bakıyordu ki, bu kadar endişelendirdiği için ne olursa olsun o sinirini çekebilirdi.
"Kucağıma gel." dedi elini çenesinden çekerken. Asef kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Taşıyamazsın."
Kerem ona aldırmadan bedenine yaklaştı, kucağına almadan önce boynuna sıkıca bir öpücük kondurdu. Asef çok fazla direnmeden sevdiği adamın kucağına geçerken, sıkıca boynuna sarıldı ve bacaklarını beline doladı.
Kerem onu kucaklayıp bir kere zıplatıp, tamamen kucağına yerleştirdi ve burnunu boynuna sokup derin bir nefes çektikten sonra etrafına bakındı.
"Umarım sende yolu kaybetmedin." dedi Asef, kafasını boynuna gömdüğü için sesi boğuk çıkıyordu.
"Ben senin gibi salak mıyım?" diye sordu Kerem yürümeye başlarken. Asef kaşlarını çattı.
"Salak değilim, aksaklıklar peşimi bırakmadı. Ayağım çamura battı ve çok üşüdüm." Kerem sırtını okşarken diğer yandan hızlı hızlı yürüyordu.
"Hayır, telefonunu bile yanına almayı düşünmeyecek ve beni saatlerce ağlatacak kadar salaksın." dedi Kerem sinirle ama sesi titriyordu.
"Ağladın mı?" dedi Asef kafasını omzundan çekip yüzüne bakarken, Kerem dikkatle yolu izliyordu.
"Asef kafanı omzuma koy ve ne olur karavana geçene kadar sesini çıkarma." sabrı taşmış gibiydi, Asef birkaç saniye yüzüne baktı ama ardından kafasını yeniden omzuna koydu.
Dakikalar sonra karavanın olduğu yere geldiklerinde Kerem'in kucağından inip elini tuttu. Ayağı çıplak diye Kerem onu en temiz yoldan ilerletti.
Karavanın önüne geldiklerinde ise anında daha sıcak olan karavana bindi ve yatağa ilerledi. Hâlâ Kerem'in elini bırakmamıştı. Kerem yatağa oturduğu anda tişörtünü yavaşça çıkardı.
"Duş aldıracağım sana." dedi bilgi vermek istermiş gibi. Asef kafasını salladı.
Pantolonunu çıkarmak için eğildiğinde Asef dayanamadı ve hissettiği duyguları dışa vurdu.
"Özür dilerim." dedi birden, Kerem şaşırmamıştı bile. Pantolonunu çıkarmaya devam etti.
"Ben özür dilerim asıl." bunu büyük bir samimiyetle söyledi.
Asef derin bir nefes aldı, saatlerdir canını acıtan kalbi biraz daha ferahlamıştı.
***
Bu tatil olayı daha kötü etti bunları...
Bir de terapi diyorsunuz ama ben öyle sahneler yazamam çünkü pek bir bilgim yok, en fazla ikisinin terapiye gittiğini belirtebilirim. Yani o karakter dönüşümlerini yavaş yavaş okuyamayız...
Aman saldım gitti ne olacaksa olur. Bundan sonra bu kitaptan her şey çıkabilir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...