Asef salonda oturan kalabalığa kısa bir bakış atıp eve geldiği yarım saatten beri beklediği fırsatı bulup hiç beklemeden mutfağa girdi. Zamanının çoğunu neredeyse bu mutfakta harcıyordu artık, önceden buraya gelip kardeşlerini görür ve ardından çok oturmadan kalkıp giderdi. Şimdi ise sürekli buradaydı.
Erhan'ın mutfağa çay doldurmaya gitmesini fırsat bilip hemen peşinden gitti. Düşünceli düşünceli bardağına demli çayı dolduran Erhan'ın yanına yaklaştı ve sırtını tezgaha dayadı. Erhan düşüncelerinin arasında öyle kaybolmuştu ki kendisinin geldiğini fark etmeyip, irkildi.
Gözlerinin içine baktı, uzun süre sonra Erhan ilk defa kendisine böyle bakıyordu. Belki biraz suçlayıcı.
"Erhan," diye mırıldandı Asef, tedbir amaçlı mutfağın girişine göz gezdirip çayını doldurmaya devam eden gencin yüzünü süzdü yeniden. "Kerem nasıl?"
"İçeride sohbet ediyor işte." diye tekdüze cevap verdi Erhan. Asef derin bir nefes aldı.
"Erhan, öyle sormadığımı biliyorsun. O gece ne oldu? Neden böyle oldu?" iki gündür rüyalarına bile konu olan görüntüler, Kerem'in uzun süre sonra gördüğü çökmüş ifadesi aklına geldiğinde yine burnunun direği sızladı.
"Bilmiyorum, hastalığı var. Bana da bir şey söylemedi." Asef kaşlarını çattı. Ne demek hastalığı vardı?
"Ne hastalığı?" Erhan çaydanlığı yerine koyarken bıkkın bir nefes verdi. Şimdi gözlerinin içine bakıyordu, aynı Turgay gibi.
"Bilmiyorum Asef, emin ol bilsem daha rahat edeceğim ama bilmiyorum."
"Benim psikoloğuma götürelim, benden haberi olmasın. Sen bulmuş gibi yap, olmaz mı?" dedi Asef ne yapacağını bilemeyerek. Bu hastalık bir psikolojik hastalıktı muhtemelen.
"Gitmiş zaten." dedi Erhan, daha fazla konuşmak istemiyor gibiydi.
"Ne demiş doktor?" diye sordu, içi içini yiyordu.
"Geliyorum ben, acıktım. Bir şeyler yiyeceğim." Kerem'in sesi geldiğinde ikisi birkaç saniye bakışsa da daha sonra uzaklaştılar. Asef arkasını dönüp musluğu açtı.
"Gel kardeşim, sabahtan kalma bir dolu börek var." Erhan ona cevap verdiğinde Asef elini öylesine yıkamaya başladı. Omzunun üstünden arkaya kaçamak bir bakış attığında Kerem'in gözleri ikisi arasında gidip geldi. Asef hemen önüne döndü. Sanki ikisi tek kalmasın diye gelmişti buraya.
"Patatesli kaldı mı acaba?" diye sordu normal çıkarmaya çalıştığı sesiyle. Asef musluğu kapatıp onine döndü. Gitmek yerine orada durup bekledi.
"Yavrum bir tane kaldı patatesli." dedi Erhan, tek elinde çay bardağını tutarken böreklerin olduğu poşeti diğer eliyle açıp gösterdi.
"Tamamdır." dedi Kerem poşetin içinden bir börek çıkarırken.
Erhan ona bir kez daha bakıp ardından yavaşça mutfaktan çıktı. Kerem ve Asef mutfakta başbaşa kaldığında içerideki gürültünün aksine mutfakta sessizlik hakimdi. Kerem kendisine bakmadan parmaklarının arasında duran böreği yiyordu.
Asef bekledi, neden gitmiyordu? Belki de ona aldırmadan karnını doyurmak istiyordu. Derin bir nefes alıp biraz ona yaklaştı, kalbi yine depar atmıştı.
"Kerem," sesini kendisi bile tanıyamadı, adını sesli söylemek garip hissettirdi. Kerem diyordu ve o kendisine bakıyordu. Resmen buradaydı.
Belki de değildi? Kaşları çatıldı, rüya olabilir miydi?
Gözlerini kırpıştırarak kendisine bakan çocuğa biraz daha yaklaştı, rüya olsaydı havaalanında görürdü onu. Bu evin mutfağında, patatesli börek yerken görmezdi öyle değil mi?
"Sen mi yiyecektin?" diye sordu Kerem anlamayarak, yüz ifadesi nasıl bir haldeyse çocuk böreği ısırmayı bırakmış anlamayarak yüzüne bakıyordu.
"Ha.." dedi ve ardından gözlerini açıp kapattı. "Yok, afiyet olsun."
Kerem birkaç saniye daha baksada ardından kafasını sallayıp "Teşekkür ederim." diye mırıldandı.
Asef rüyada olmadığını anladığında bu sefer gerçek kabuslar göğsünü sıkıştırdı. Kerem'in o hali aklına geldiğinde kendine engel olamayarak dudaklarını araladı.
"İyi misin?" Kerem'in keskin gözleri anında kendisini buldu, öyle sormuştu ki acısı ses tonundan bile belli oluyordu. Sanki Kerem rahatsız olmuştu bu ses tonundan.
"İyiyim," dedi sertçe ama daha sonra gülümsememeye çalıştı. "Sen nasılsın?"
"İyiyim." diye cevap verdi Asef, Kerem kafasını salladı. Sanki börek yemek için mutfağa gelme sebebini belli etmişti çünkü az kalmış böreği yiyemeden bayat ekmeklerin arasına koydu.
"Neden yemedin?" diye sordu, muhabbeti uzatmak istiyordu. Kerem omuz silkti.
"Doydum." diye cevap verdi ve ardından bir süre yüzüne bakıp soğuk bir gülümseme ile kafasıyla selam verip yanından geçip gitti.
O mutfaktan çıktığında Asef bir süre daha mutfakta kaldı, içeri geçmeden önce Kerem'in yarım bıraktığı böreğe gözü kaydığında ince ve uzun parmakları ile böreği alıp ağzına attı.
Çiğneyerek içeri geçtiğinde herkesin kendi aleminde olduğunu fark etti.
Geçip bir köşeye oturdu ve Kerem'in gülümsemelerini aklına kazımaya çalıştı.
***
Tanrının tanrısı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...