"Asef abi cinsiyetçi renkler kullanma pek, hoca sinir oluyor." dedi Arda, Asef kaşlarını çattı.
"Neden?" diye sordu fırçayla yuvarlak alanı kırmızı boya ile doldururken.
"Cinsiyetciliği sevmiyor."
"Böyle yaparak kendisi cinsiyetçi yaklaşıyor asıl." gözlerini ayırmadan önündeki çocuk resimini kusursuz bir şekilde boyarken. Kız ve erkeklerin üzerindeki kıyafetleri boyarken Arda'nın uyarısı ile daha dikkatli olmaya çalıştı.
"Hoca değişik biri, bir gün Allah devletimize zeval vermesin diyor öbür gün gelip zamlardan dert yanıyor, yurtdışına çıkmaktan bahsediyor. Sırf dersten kalmayayım diye üstelemiyorum, zaten direkt bırakır affetmiyor."
"Üniversite hocaları kendilerini hep yüksekte görüyorlar." diye mırıldandı Asef, Bulut telefonuna bakarken hafifçe kıkırdadı.
"Tanıdık geldi." alay dolu, esprili sesi duyduğunda sıkıntılı bir nefes verdi Asef.
"Bulut abine söyle dikkatimi dağıtıyor, şimdi burada ki çocuğu egolu falan çizeceğim yanlışlıkla." ikisi de birbirlerine laf sokuyordu. Düşmanca değil, sadece birbirlerini uyarmak istiyorlardı.
"Asef sen iyice çocuklaştın." dedi Bulut, kendisini kışkırtmak istiyordu. Sesini çıkarmadı ve resmi tamamlamak için son fırça darbesini vurup Arda'ya döndü.
"Oldu mu bebeğim?" Arda dikkatle resmi inceledi, ardından gülümsedi.
"Çok güzel oldu abi, teşekkür ederim." deyip yaklaştı ve yanağından sıkıca öptü. Asef'de o geri çekilmeden pürüzsüz yanağına sıkı bir öpücük kondurup elindeki fırçayı poşetin üzerine koydu. Sandığından daha kısa sürede bitmişti.
"Bulut, gel bi." Turgay mutfaktan seslenince o an resmin neden kısa sürdüğünü hatırladı. Onlar odada resim yaparken, diğerleri mutfakta sohbet ediyordu.
"Yine bir şeyi kırdı herhalde piç kurusu." dedi Bulut telefonu bırakıp ayağa kalkarken. Önünden geçmeden önce Asef elini ona uzattı, Bulut hiç ikiletmeden elinden tuttu. Asef ondan güç alarak ayağa kalktı.
Bulut'un peşinden mutfağa giderken pantolonunu düzeltti, içeri girdiği anda Kerem'in gülerek sohbet ettiğini gördü. Adımlarını duraksatacak, kalbinin ritmini değiştirecek kadar güzel gülüyordu. Ama güldüğü kişiye baktığında kaşlarını çattı. Çakma Asef.
Hâlâ onların sevgili mi yoksa arkadaş mı olduğunu çözememişti. Bulut'a ısrarla sorsada cevap alamıyordu.
"Noldu?" diye sordu Bulut sevgilisinin yanına giderken. Turgay telefondan gözlerini çekip yanına gelen kumralın boynundan sıkıca öptü.
"Bugün ne söyleyelim? Geçen gün beğenmedin yemedin, sen seç." dedi ekranı göstererek. Bulut tam ekrana bakacakken Yasef'in sesi duyuldu.
"İsterseniz bugün ben yemek yapayım, köfte patates falan. Size ters değilse." kaç gündür burada olmasına rağmen hâlâ çekingen konuşuyordu. Ve yurtdışında ne kadar kaldıysa, diline de yansımıştı bazı kelimeleri ve harfleri değişik söylüyordu.
Asef çatık kaşları ile kendisine bakmayan çocuğa baktı, ne yani şimdi de köftesini mi çalacaktı? İyice sinirleri bozulurken kendisine dönen birkaç bakışı umursamadı. Hayır, yapma diyemezdi.
"Olur," dedi Bulut bir süre bekleyip. "Zahmet olmazsa."
"Yok ya ne zahmeti." dedi ayağa kalkarken. Kerem'in sandalyesinin arkasından geçip mutfak tezgahına ilerledi.
"Köfteyi ilk defa deneyecek, buradaki malzemeleri beğenmiş. Bir de öyle denemek istiyormuş. Bakalım nasıl yapacak." Kerem'in sözleri ile daha da siniri bozuldu Asef'in.
Dilini ısırdı bir şey söylememek için ama en sonunda dayanamadı.
"Sen," dedi, biraz sesi yüksek çıkmıştı. "Köftenin içine karabiber koyuyor musun?"
Konuştuğunda tüm bakışlar kendine dönmüştü, sesler kesilmişti. Yasef omzunun üstünden kendisine baktı, ifadesinde sinir edecek hiçbir şey yoktu.
"Hayır, karabiber sevmiyorum." dediğinde Asef derin bir oh çekti ve tezgaha ilerledi.
"Ben karabiber koymayı tercih ediyorum, sevenler için ayrı bir tabakta yapayım bende." dedi kendisine atılan bakışları umursamadan.
"Peki..." dedi Yasef garip bir sesle. Ona aldırmadı, ilk başta ellerini yıkayıp krem rengi üstünün kollarını dirseklerine kadar sıvadı.
"Arda, ben geldim!" Erhan'ın sesi ile garip ortam dağılmıştı. Biraz daha rahatladı, kendisine atılan bakışları tahmin edebiliyordu.
Özellikle Bulut'un attığı Firdevs Yöreoğlu bakışlarını.
Erhan mutfağa girdiğinde kaçamak bakışlarla ona baktı. Erhan donup kaldı ama ardından diğerlerine dönüp noluyor anlamında göz kırptı.
Asef işine yoğunlaştı ve her zamanki tavrı ile köftenin içini hazırlamaya başladı. Arada bir diğerine bakıyordu, o daha rahat görünüyordu. Tabi onun için bir sıkıntı yoktu, çalınan şey kendisine aitti. Niye rahat olmasın ki?
Köfteler bitene kadar mutfağa giren çıkan bitmemişti, zaman zaman kahkahalar yükselirken bazen de küfürler bu gülüşmelere eşlik ediyordu.
Sayamadığı süre içinde ikiside köftelerini bitirip tabağın içine koyarken mutfakta bulunanlar artık sadece ikisine bakıyordu.
"Yavrum, gel bakalım beğenecek misin?" Yasef onu çağırırken Asef son köfteyi tabağa koydu, ifadesi dümdüzdü.
"Bakalım, bakalım.." dedi Kerem gülerek, Asef'in arkasından geçip onun yanına ilerledi. Asef göz ucuyla onları izliyordu, tabağın içinden bir köfte aldı diğerleri de peşinden gelmişti.
Kerem köfteyi ısırdığında onun yüz ifadesini kirpiklerinin arasından, 'nolur beğenmesin' diye dua ederek izledi. Kerem köfteyi çiğnedi, ilk önce kaşları çatıldı ama ardından gülümsedi.
"Acayip iyi olmuş." dedi gülümseyerek, Yasef mutluluk ile sırıttı.
"Güzel." dediğinde gözleri bir saniye kadar kendisine kaydı. Asef dişlerini sıktı.
Kerem kafasını sallayıp ağzındaki lokmayı çiğnerken kendisine bakmadan iki adım atmıştı ki dayanamadı.
"Kerem," dedi önünden geçecek olan çocuğa. Kerem adını duyduğunda bakışlarını ona çevirdi ve adımlarını durdurdu. Asef yutkundu ve tabağın içinden bir köfte alıp uzattı. "İstersen bir de bunu tat, belki bu da hoşuna gider."
Yine sessizlik oluştu, resmen kendisini daha çok uyandırmak için vardı bu sessizlikler.
Kerem'in kaşları havalandı, böyle bir cesareti, tavrı beklemediği açıktı. Dudaklarını yalayıp kafasını salladı ve elini köfteye uzattı.
"Bakayım." dedi almak için bir hamle yaparken. Asef onun almasına izin vermeden köfteyi dudaklarına doğru uzattı.
Kerem birkaç saniye duraksadı ama ardından kafasını 'öyle olsun bakalım' gibisinden salladı ve kendisine uzattığı köfteden bir ısırık aldı. Kafasını geriye çekti ve köfteyi çiğnemeye başladı. Çiğnerken gözlerinin içine bakıyordu, yutkundu.
"Eline sağlık," dedi kafasını sallarken. "Güzel olmuş."
"Afiyet olsun." dedi Asef gözlerini ondan çekerken. Utançtan tüyleri ürpermişti ama kendini çok mutlu hissediyordu. Bir çocuk gibi mutlu olmuştu.
"Mor mendili hangisinin önüne atacaksın?" Turgay'ın sesi geldiğinde Erhan gülmekle sinirlenmek arasında kalmışken bir küfür savurdu. Ama arkada güldüğünü biliyordu.
"Turgay hadi gel bir sigara içelim." dedi Kerem, ses tonundan bir şey anlamıyordu Asef.
Yasef'in sırıtarak önüne döndüğünü gördüğünde daha çok sinirlendi, bu sinirli bir gülümseme gibiydi ya da kendisine öyle geldi.
Kerem'in ısırdığı köfteyi ağzına atıp çiğnedi ve elini yıkadı.
Onunla bir kez daha iletişime girmişti, mutluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Roman pour Adolescents[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...