1. günün akşamı...
Geldikleri yere en yakın olan mağazadan alışveriş yaparken biraz ucuz, daha doğrusu kalitesiz olduğunu fark etmişti. Kerem'e ne kadar ısrar etse de daha merkezi yere götürmemişti kendisini. Kendi arabası olmadığı için ancak Kerem'i ikna ederek gidebilirdi. O da asla yanaşmıyordu.
"Bak ne güzel oldu, sana her şey yakışıyor oğlum." dedi Kerem masaya konulan suyu açarken. Bu çocuk gerçekten zengin olmuştu.
İstemsizce gözleri kendi üzerine kaydı, kukasi kötü bir geniş gomlek ve altında bir kot giyinmişti. Akşam üzeri olduğu için geldikleri yer gerçekten serinleşmeye başlamıştı. Kerem'in kıskançlıktan değil, bilinçli bir şekilde uzun, kapalı kıyafetler aldığını o an anlamıştı.
"Bana her şey yakışır." dedi geriye yaslanırken. Kerem'in ters bir tepki vermesini bekledi ama onu onaylayarak kafasını salladığında belli etmesede şaşırdı.
"Haklısın, çuval giysen yakışır."
Garsonun yaklaştığını gördüklerinde muhabbeti kestiler, burası küçük bir sosyal tesis gibiydi bu yüzden herhangi bir homofobik bakış istemiyorlardı. Garson memnuniyetsiz bir şekilde siparişlerini masaya bırakırken Asef çocuğun yüzündeki o ifadeyi izledi. Kim bilir ne kadar yorulmuştur sabahtan beri diye düşünmeden edemedi.
Garsonun yüzünü gereğinden fazla izlediğini düşünüp paniklerken önüne döndü, direkt gözleri Kerem'i buldu. Ama o normal bir ifadeyle etrafına bakınıyordu. Rahatlamıştı, henüz sandığı kadar delirmemişti.
"Afiyet olsun." dedi çocuk yüzlerine bile bakmadan elindeki tepsi ile masadan ayrılırken.
"Bir teşekkür etseydik..." dedi Kerem çocuğun arkasından sevecen bir şekilde bakarken.
"Yorulmuştur, sabah geçerken baktım buraya baya yoğundu." dedi yemeğini önüne çekerken.
"Baya incelemişsin." dediğinde aniden bakışlarını ona çevirdi, Kerem ise bakmak yerine benim gibi tabağını önüne çekmiş onunla ilgileniyordu ama bilerek gözünün içine bakmadığı belliydi.
"Evet, ilgimi çekti bu yüzden baya inceledim." dedi, mekandan bahsettiğimi anlamasın diye belirtti. "Garsonu."
Aniden kafasını kaldırıp sertçe baktığında Asef tek kaşını kaldırıp inatla yüzüne baktı.
"Ne diyorsun lan?"
"Diyorum garson çok yakışıklı, sabahtan beri aklımdaydı." Kerem gittikçe daha deli oluyordu sanki, elindeki bıçağı sıktı. Alayla eline baktı. "Noldu? Şimdi de bıçaklayacak mısın?"
"Asef sınırlarını zorluyorsun." ses tonundan bile birazdan patlayacağını anladı. Asef gözlerini devirip sakince yemeğini yemeğine döndü.
"Özür dile." dedi Kerem, ne konuda özür dileyeceğini anlamamıştı ama aldırmadı bile.
"Asef, özür dile. Yüzüme bak," Asef eti bıçakla kesip çatalı nazikçe ağzına götürdü ve ufak bir parçayı çiğnedi. Karşısında kendisine deli gibi bakan beyaz gömlekli çocuğu umursamadı.
"Lan!" dedi elini hafifçe masaya vurup, tabi bu düşündüğü kadar hafif olmamıştı ve üç beş kişiyi kendilerine çevirecek kadar ses çıkarmıştı. "Yüzüme bak diyorum sana."
Asef daha fazla kudurmasın diye umursamazca yüzüne baktı. Tamam, deli gibi bakan gözleri korkutucuydu ama kendisi korktukça bu psikopat daha fazla üstüne geliyordu. Bu psikopatı durdurmanın tek yolu bu olmalıydı, aslında denemeye başladığı ilk yol buydu.
Bildiğin deney faresi gibi üzerinde çalışmalar yapacaktı. Ama bu çalışmanın sonucunda yine bir tokat kazanırsa bu sefer her şeyi siktir edip ondan ayrılacağına yemin etmişti.
"Karşında sevgilin duruyor senin? O nasıl laflar lan öyle." masadan üzerine atlayıp o bıçağı kalbine saplayacak gibi delirmişcesine konuşuyordu. Muhtemelen o kanlı bıçak kendisine saplandıktan saniyeler sonra kendi şahdamarına girecekti. Umursamadı.
"Seninde karşında sevgilin duruyor, utanmıyor musun öyle imalarda bulunmaya? Kendine nasıl yedirebiliyorsun? Pardon ama geniş misin biraz?" alay dolu sözlerinin altında gerçeklik yattığını belirtmişti.
Kerem öylece suratına baktı, diyecek bir şeyi yoktu. Asef gülümsedi ve kafasını hafifçe sallayıp yemeğine devam etti.
Saniyeler içinde sandalye sertçe itildiğinde irkilsede kafasını kaldırmadı. Kerem'in arkasını dönüp mekanın çıkışına ilerlerken kendisini izleyen garsona sertçe bir bakış atıp kapıyı öfkeyle açtı ve dışarı çıktı.
Asef su dolu bardağına uzanıp onun arkasından bakarken sakince bir yudum aldı.
"Manyak." diye mırıldandı kendi kendine.
Camekandan onu izlediğinde karavana yöneldiğini gördü, karavanın kapısını açıp içine geçti. En azından çekip gitmiyordu, bu da iyiydi.
Deney yarı yarıya başarıyla sonuçlanmıştı.
Asef sakince yemeğini yemeye devam etti, yemeği bittiğinde Kerem'in tabağını paket yaptırıp ücreti kartla ödedikten sonra dışarı çıktı. Soğuktan tüyleri ürperirken karavana yürüdü ve içeri girdi.
Kerem yatağa oturmuş sigarasını içerken bacaklarını titretiyordu, hâlâ sinirliydi. Kendisine göz ucuyla baktı ve bakışlarını çevirdi.
"Yemeğini getirdim, kudurman bittiğinde aç kalmazsın." dedi poşeti kenara bırakıp kapıyı kapatırken.
"Asef, kaşınma." sabırı taşmış gibiydi.
"Ah evet, kaşınıyorum. Bir duş alayım babacığım." dedi alayla ve karavanın içine ilerledi.
Arkasından söylenen adamı umursamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...