12- AKŞAM YEMEĞİ SONRASI

22.3K 2.2K 809
                                    

Bölüm şarkısı: Dursun Zaman- Manga

"Bulut, bir daha o böyle artistlik yaparsa asla sakin kalmam." diye mırıldandı Asef elleri cebinde yürürken. Bulut yanında sıkıntılı bir nefes aldı.

"Asef, abi ne yapalım şimdi? Sanki senin inadına yapmış gibi konuşma." dediğinde Asef bakışlarını önden yürüyen Kerem, Yasef, Erhan ve Turgay'a çevirdi ama asıl hedefi Yasef'ti.

Gittikleri restorantta hesabı ödemek için önden gitmişti, bir olurdu iki olurdu ama gerisi fazlaydı. Ne sanıyordu bu çocuk kendisini? Onların parası olmadığını falan mı düşünüyordu acaba?

"Kerem abi de ödüyor sürekli." dedi Arda, Erhan'ın zorla giydirdiği ceket ile cebelleşirken. Hava biraz serinledi diye yanından ayırmadığı ince ceketi itiraz istemeyen bir tavırla sırtına atmıştı.

"Bebeğim o yapar, siz onun arkadaşlarısınız. Ama diğeri bizim neyimiz?" elini cebine sokup titreyen bedenini vücudunu kasarak karşılık verdi.

"Bizim arkadaşımızsa senin neyin?" dedi Bulut sigarasını içerken, yine aradan aradan laf sokuyordu.

"Eltim Bulut, eltim." artık kardeş dediği adamın sürekli laf sokar gibi konuşması canını sıkıyordu.

"Oha, Sonat ve Kerem kardeş mi?" dediğinde Asef dişlerini sıktı. Sakinliğini korumaya çalışıyordu.

"Sonat abi neden gelmedi bugün?" Arda biraz rahatsız olmuştu, daha doğrusu abisinin sevgilisi varken böyle davranması hoşuna gitmiyordu. Bu yüzden her fırsatta onun adını geçiriyordu.

"İşi vardı, daha doğrusu babası yanına çağırdı. Sanırım resim sergisi hakkında konuşacaklar." dediğinde Bulut'un gülme sesi geldi.

"Senin resimlerinde sergide yer alır mı? Kerem bir giriyor her yerde gözleri, ağzı, burnu falan." yine dalga geçiyordu işte. Asef adımlarını hızlandırdı.

"Bulut, seninle uğraşacak halim yok. Gerçekten..." dediğinde kardeşleri de kendisiyle beraber hızlandı. Hem laf sokuyorlardı hem de asla yalnız bırakmıyorlardı. Zehirde onlardı, panzehirde.

Önde yürüyen gençlerin arasına biraz mesafe bırakarak yanından yürümeye başladı Asef, diğerlerinin pek bir umrunda değillerdi. Daha doğrusu Turgay ve Erhan arada bir sevgililerini kontrol ediyor daha sonra önüne dönüyorlardı.

Kerem ise masada yanlışlıkla göz göze geldiğinden beri yüzüne bile bakmamıştı.

"Birkaç gün sonra memlekete giderim belki, biraz orada kalırım. Annemleri özledim." Kerem'in sesini duyduğunda bakışlarını direkt ona yöneltti, daha doğrusu zihni sadece 'gitme' lafını algılamıştı.

"Gidiyor, nereye?" diye panikle konuştu ve adımlarını yavaşlattı. Kaşları havaya kalkmış, panikle o tarafa bakıyordu. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.

"Annesini görmeye gidecek Asef, sakin ol. Gitmiyor." Bulut uzun süre sonra onu terslemeden ve dalga geçmeden konuşmuştu. Çünkü yüz ifadesi nasıl bir hale geldiyse Bulut kendisine endişeyle baktı. "Şşş korkma, bakma öyle."

Asef hızlanan nefesiyle ilk Bulut'un yüzüne daha sonra ise Kerem'e baktı. Yanındaki adamın söylediği şeyleri beyninde tarttı ve kendini sakinleştirmeye çalıştı. Yine çekip gitmeyecekti, sadece annesini görecekti.

Yutkunup önüne döndü, artık daha sakin tepkiler vermesi gerekiyordu.

"Ben de o sırada Bursa'ya giderim. Kısa bir işim var." dedi Yasef, yani beraber gitmeyecekler diye düşündü Asef. Biraz daha rahatladı.

"Abi," hastalıklı, daha doğrusu kendinde olmayan kalın bir ses tüm dikkatini dağıttı. Bakışlarını önde yürüyen gençlere çevirdi. Hemen yanlarına üstü başı kirli, yırtık elbiseli yirmili yaşlarda bir çocuk yaklaşmıştı. "Abi, bir mendil alır mısınız be?"

Kerem ve diğerlerinin adımları yavaşladı. Normalde olsa böylelerine para verilmezdi ama Kerem birkaç saniye düşündü, diğerleri kendine bakarken cebinden elli ve yüzlüklerin olduğu bir deste kadar para çıkardı. İçinden elli lira çıkardı, bu çok fazlaydı.

"Oha oğlum, abartma." dedi Erhan engel olmak istermiş gibi. Kerem boşver dercesine kafasını salladı.

"Bir şey olmaz." dedi parayı uzatırken. Çocuk gözlerini iri iri açarak siyah, kirli eliyle parayı aldı.

Kerem kafasını salladı ve yoluna gidecekken çocuk kolundan tuttu.

"Abi kardeşlerimde hemen yan sokakta, onların da ihtiyacı var." dedi, sesinden bile yalan söylediği belli oluyordu.

Kerem koluna dokunan ele baktı, ardından kibar olmaya çalışarak kolunu kendine çekti. Boyundaki damarlar ortaya çıkmıştı.

"Hadi, git yoluna." diye kendince reddetti bu isteği. Kolunu kendinden uzak tutmaya çalışarak yeniden arkasını döndü, diğer elinin parmakları ile pantolonun üzerinden ritim tutuyor gibi oynattı.

"Abim hadi be." dedi yeniden Kerem'in kolunu tutarken. Yasef o an panikledi ve çocuğu çekmek için yanına gitti.

"Uzatma, yürü hadi." dediğinde çocuk hâlâ Kerem'in kolunu bırakmamıştı, kendince yalvarır gibi sarhoş ağzıyla konuşuyordu. Kerem gözünü kapatıp açtı, boyundaki damar daha çok belli oluyordu.

"Çek elini." dedi, sert ama güçsüz bir sesle.

Yasef sertçe çocuğu çekti ama çocuk yeniden Kerem'in koluna yapıştı. Asef çatık kaşları ile oraya adımladı yavaşça çünkü Kerem'in hali hal değildi.

"Dokunma," dedi titreyen sesiyle. Kolunu yeniden çekti ama kafası yerinde olmayan çocuk yeniden kolundan tuttu, bu sefer daha sıkı. Kerem tamamen çocuğa döndü ve büyük bir sinirle yakasından kavrayıp yüzüne bir yumruk attı.

"Dokunma!" diye bağırdı bu sefer delirmiş gibi. Asef adımlarını durdurup şok ile ona baktı.

"Dokunma!" dedi yeniden titreyen, sinirli sesiyle ve bir yumruk daha attı.

Erhan ve Yasef kendine geldiğinde yüzü kan içinde kalmış çocuğu bir hızla kenara çektiler.

Kerem nefes nefese kalmıştı, göğsü inip kalkıyordu. Yumruk attığı elinde kan izleri vardı. Çenesi titredi, sinirden miydi emin değildi. Yumruklarını açıp kapattı, vurduğu çocuğa bakıp üzüntüyle yüzünü buruşturdu.

Nefes almakta zorlanır gibi önüne döndü, sarsak ama hızlı adımlarla yürümeye başladığında Asef peşinden gitmek için adımlarını hızlandırdı.

Ama Erhan ondan önce davranıp koşar adım peşinden gitti, Bulut Asef'in kolundan tuttuğunda durmak zorunda kalmıştı.

Başlarına toplanan birkaç kişinin ardından Kerem'in arkasından bakakaldı.

Geldiğinden beri onu ilk defa bu kadar savunmasız görüyordu.

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin