136- BALKON

18.3K 1.9K 2K
                                    

Erhan yemeğini yerken rahatsızdı.

Arda yine her zaman olduğu gibi yemek saatinden önce uyumaya gitmişti ve hâlâ uyanmamıştı. Normalde olsa kendisi uyandırıp zorla yemeğe getirirdi ama şimdi yapamıyordu. Ki yapmak bile içinden gelmiyordu.

Ama içi rahat etmiyordu.

Arkadasladi ise kendi hallerinde olduğu için neredeyse unutmuştu onun uyuduğunu. Bu görev hep kendisinde olduğu için diğerleri hâlâ alışmış değildi.

"Kerem yarın sinemaya gidelim." dedi Asef makarnayı çatalına batırırken. İki gün önce onun inlemelerine en korkunç şekilde tanık olduğu için hâlâ yüzüne bakarken utanıyordu. Tamam seks yaparken kapının önünde çok kez basmıştı onları ama ilk defa bu kadar çığlık çığlığa duymuştu her ikisini.

Bu durum garibine gidiyordu, eskiden Kerem'in ufakta olsa utanması oluyordu. Asef ile ilk seksini yaptıktan sonra eve geldiği günü hatırladı, yürümekte zorlanıyordu ama bunu bile belli etmeye çekiniyordu. Zaten o zamanlar yalan söyleyerek kendisinin üstte olduğunu söylemişti, tabi ikisi de inanmamıştı buna.

Şimdi ise üstte olduğunu aşırı derecede belli ediyordu.

Eski anılar ve arkadaşlarının değişimi aklına geldiğinde üzgünce içini çekti. Son birkaç gündür daha çok eskiye dönmek istiyordu.

Kendiliğinden dolan gözlerini saklamak için kafasını önüne eğeceği sırada içeriye esneyerek giren Arda'yı gördü. Uykudan gözleri şişmişti, yüzü solgundu.

"Aboo biz Arda'yı unuttuk." dedi Turgay bakışlarını esneyerek gelen çocuğa çevirip. Bulut kardeşine baktı.

"Açlıktan karnım ağrıyınca kendiliğimden uyandım." dedi Arda kısık bir sesle. Sırtını karşıyarak masaya oturdu. Ve bir süre ayılmaya çalıştı.

Herkes yeniden kendi alemine dönmüştü.

Erhan kaçamak bakışlarla ona bakıyordu, önündeki tabağı boştu. Normalde olsa abileri ya da kendisi doldurup önüne koyardı. Uykudan uyandığı için acayip sersem oluyordu.

Arda bir daha esnedi ve kendisine baktı. Anında bakışlarını kaçırdı, sanki o an farkına varmıştı o tabağı kendisinin doldurmazsa kimsenin ona yardım etmeyeceği. Birkaç saniye sonra tabağı alarak ayağa kalktı ve tencereye ilerledi.

Tabağına biraz makarna koyup kapağını kapattıktan sonra yeniden masaya döndü. Bu seferde çatalını unutmuştu, yeniden ayağa kalktı ve çatalını aldı. Ama sanki tüm bunları yaparken iştahı kesilmiş gibiydi.

Birkaç çatal makarna aldıktan sonra dolu yanakları ile onu zorla çiğnemeye başladı. Yutamıyordu bile. İki günde baya bir kilo vermiş gibi duruyordu.

Ama dışarı çıkmaktan vazgeçmiyordu.

Göğsüne ağırlık çöktüğünde masadakilere belli etmeden ayağa kalktı ve kendi tabağını götürüp tezgahın üzerine koydu. Masadakiler gülerek sohbet ederken onun ağlayası geliyordu.

Balkona çıkıp biraz temiz hava almak istedi, çıktığı anda bu sefer üst kattakilerin gülüşerek sohbet ettiğini duydu. Onlara görünmemek için en dibe geçerken sessizce dinledi.

"Memleketimi özledim ya." dedi Demir, kısa saçlı olandı.

"Ben de." dedi İlhan, en küçükleriydi. Yani onalrdan birkaç yaş küçüktü.

"Ben özlemiyorum çünkü anlık bir duygu gibi geliyor. Şu an aşırı derecede düşünüyorsunuz diye üzülüyorsunuz. Eğer her şeye karşı özlem hissederseniz böyle yaşamak çok zor olur." Oğuz bir şeyler yerken konuştuğunda ona tokat attığı an aklına geldi. Sinirini resmen ondan çıkarmıştı.

"Haklısın, ver şu haplardan biraz kafa bulalım." Erhan'ın iki saniyelik pişmanlığı anında geçerken kafasını kaldırıp yukarı baktı sanki onları görebilecekmiş gibi.

"Abi hap falan demeyin ya altta ki duyacak şimdi. Geçen gün tokat attı hâlâ kulağım çınlıyor. Onu ben bir yerde sıkıştırırım ama." Oğuz'un sinirli sesi kulaklarına doldu.

"Sanki sıkıştırsan dövebileceksin, adam ülkü ocaklarında reisin yanında geziyormuş." dedi Demir dalga geçerek.

"İnanmıyorsunuz ama gerçekten vurdum. Bir vurdum dili tutuldu resmen, korktu benden."

"Aynen aynen."

"Dedi özür dilerim abi, kusura bakma. Götümü sikseydilerde vurmasaydım falan. Dedim Erhancığım öyle götünü sikmelerine gerek yok, bir daha bana bulaşma yeter."

Erhan'ın gözleri irileşti, boğazını aşırı sesli bir şekilde temizledi ve balkonun ucuna gitti. Saniyeler sonra Oğuz kafasını eğip baktığında göz göze geldiler. Hayırdır anlamında göz kırptı.

"Mesela yani." dedi birden Oğuz arkadaşlarına dönüp. Kafasını içeri çekmişti.

Erhan'ın dudakları istemsizce kıvrılırken kafasını iki yana salladı ve derin bir nefes alıp geri eski yerine döndü. O konuşmaya devam ederken oturup onu dinledi.

Onun cıvıltısı birazda olsa kafasını dağıtıyordu.

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin