29- ÖZÜR DİLERİM

22.2K 2.3K 915
                                    

Bugün Asef'in en mutlu günü olabilirdi.

Bir saat önce eve gelmişti ve evde yabancı hiç kimse yoktu. Eski günlerde olduğu gibi sadece Arda, Erhan, Turgay ve Bulut vardı. Ve tabii kalbinin ritmini değiştiren Kerem.

Yasef ve Sonat'ın etraflarında gezmediği her günü bayram niyetine coşkulu ve sevinçli bir şekilde kutlayacaktı.

Yaptığı kremalı, kendine özgü yemeğin altını kapatırken mutfakta sigara içip sohbet eden arkadaşlarına döndü. Kerem mutfakta olmadığı için daha rahat hareket ediyordu, geldiğinden beri onun yüzünü görmüyordu çünkü yaklaşık bir saattir Turgay'ın odasında uyuyordu. Neyse ki yemek saati gelmişti, uyanması gerekiyordu.

"Turgay haftaya vizeler başlayacak, otur adam gibi derslerine çalış. Bu sefer diplomanı alacaksın yoksa anana babana bu çocuk şerefsiz, evlatlıktan reddedin diye mesaj gönderirim." Erhan bir kolunu sevgilisinin beline dolamış, diğeri ile telefonuyla videolar izlerken sinirle söylendi.

"Neyse ki annem ve babam okuma yazma bilmiyor." Turgay ise Bulut'u kenarda sıkıştırmış öpmeye ve hatta ellemeye çalışıyordu.

"Seni şaplaklarım Turgay." dedi Erhan sert bir sesle.

"Daddy?" dedi Turgay ona dönüp, ardından kafasını çevirdi. "Sorry." sonra yine döndü "Daddy?" kafasını iki yana sallayıp yine Bulut'a döndü. "Sorry."

Asef bu esprilere gülecek kadar keyifliydi. Arda'nın yanına geçip oturdu, o çoktan sevgilisinin kollarında mayışmıştı. Onlara hiç aldırmadan sabırsızca Kerem'in uyanmasını bekledi.

Aslında bu kadar sabırsız olmasının sebebi onun uykulu haliyle yemek yiyişini görmek istemesiydi. Atölyeye yeni aldığı iki tuvale yeni bir resim çizmek istiyordu. Onun her halini görüp, resmini çizmek istiyordu.

"Yemek olmadı mı abi ya?" Arda bugün baya bir acıkmıştı.

"Hazır bebeğim, geçelim masaya." evet, sonunda beklediği an gelmişti.

"Gidip Kerem'i uyandırayım, çocuk aç aç uyudu." dedi Turgay ayağa kalkarken. Asef aynı anda Bulut ile göz göze gelince sanki önceden anlaşmışlar gibi kafasını salladı.

"Aşkım, gelsene telefondan sana bir şey göstereceğim." Bulut normalde bu derece tatlı konuşmadığı için Turgay afallayarak ona döndü.

"Aşkın yesin seni, göster." dediğinde Bulut sırıtarak ayağa kalktı ve koluna girip masaya doğru ilerledi.

"Hadi bebeğim kalk bir şeyler ye, açlıktan bayılacaksın." dedi Erhan Arda'yı kaldırırken. İkisi de aşırı derecede mayışmıştı, daha doğrusu Erhan'ın alt tarafına baktığında onun sıkıntısının başka bir yerde olduğunu anladı.

İkisi önünden geçerken Asef ensesini kaşıdı.

"Neyse, siz tabakları koyun bende gidip Kerem'i uyandırayım." biraz seslice söyleyip adımlarını hızlandırarak mutfaktan çıktı, kimseden ses çıkmayınca adımlarını yavaşlattı.

Turgay'ın odasının kapısına geldiğinde derin bir nefes aldı, kalbi o kadar hızlı atıyordu ki eli kapının koluna bile gitmiyordu. Derin bir nefes alıp kapıyı yavaşça açtı.

Gözleri direkt yatağa kaydığında Kerem'i gördü. Üzerindeki beyaz tişört ve siyah kot pantolon ile boylu boyunca uzanmıştı. Uyurken kendini kasmış gibi görünüyordu, üç yıl önceki uyuma şekli ile aynı değildi. Önceden bacağı bir yerde, kafası bir yerde yatarken şimdi dümdüz yatıyordu. Sadece sağ bacağını biraz kendine çekmişti.

Asef hızlanan nefesleri ile uyuyan bedenin yanına ilerledi. Resmen nefes aldıkça karnı ve kalbi sancılanıyordu, hafif çatılmış kaşları ile uyuyan çocuğun yüzünü incelerken ağlamak istiyordu.

Biraz daha yaklaştı, gözleri kapalı uyuyan çocuğun yüzünün her bir köşesini aklına kazımaya çalıştı ezbereydi ama sanki her geçen gün güzelliğine güzellik katıyordu. Bir süre nefesini tutarak yüzünü inceledi, ardından mutfaktan sesler gelmeye başladığında daha fazla uzatamayacağını anlayıp titreyen elini ona uzattı.

"Kerem-" omzuna elini koyup dürttüğü anda bileği sertçe kavranınca korkuyla gözlerini iri iri açtı. Kerem uykulu, sinirli gözlerini açıp karşındakinin kim olduğunu kavrayana kadar bileği kırmak istermiş gibi sıkı sıkı tuttu.

"Kerem," dedi Asef nefes nefese, bileği aşırı derecede canını acıdığından istemsizce yüzünü buruşturdu.

Kerem irileşmiş gözleri ile kendisine baktı ve bir anda bileğinin baskısını azalttı.

"Asef?" dedi endişe ve korkuyla. Seri bir hareketle vücudunu kaldırdı ve oturur pozisyona geldi.

"Benim, korkma." dediğinde Kerem bir süre daha kendisine baktı ve bileğini yavaşça bıraktı.

Asef elini bileğine koyup ovarken endişe ile onu izledi. Kerem eğik kafası ile bacaklarını yataktan sarkıttı, ardından baş ve orta parmağı ile burun kemiğinin sıkıp gözlerini kapattı.

"Özür dilerim." diye mırıldandı, saniyeler sonra kafasını kaldırdı. Aşırı derecede üzgün görünüyordu. "Canını yakmak istemedim."

"Yakmadın," dedi Asef ovduğu bileğini bırakıp. "Ben özür dilerim asıl, birden seslendim korktun."

Kerem hiçbir şey söylemedi, Asef ise gözlerini ilk açtığı anda ki sinir ve öfkesini düşündükçe ense köküne yoğun bir ağrı saplandı. Tüyleri ürperdi.

"Sen ne ara geldin?" dedi Kerem saçlarını karıştırıp ayağa kalktığında. Şimdi normal konuşmaya çalışıyordu ama gözlerinin içine bakmıyordu.

"Bir saat önce geldim, uyuyordun. Yemek hazır, onun için uyandırdım seni." acıyan bileğini umursamadan gülümseyerek konuştu. Kerem kafasını salladı.

"Tamam, geliyorum." dediğinde Asef birkaç saniye durdu, galiba gitmesi gerekiyordu. Adımlarını odanın kapısına yöneltti.

"Asef," onun sesini duyduğunda kalbinin ritmi değişmişti yine. Arkasını dönüp baktığında onun gözleri bileğindeydi.

"Efendim?" dediğinde Kerem derin bir nefes alıp kendisine yaklaştı, bileğinden zarifçe tutup valizlerin olduğu kısıma ilerledi.

"Kızarmış." dedi valize eğilirken, bileğini hâlâ bırakmamıştı. İlk anlayamadı, ardından bileğinin açıkta kalan kısmına baktığında fena halde kızardığını gördü.

"Önemli değil." kekelememek için kendini zor tuttu ve başardı. Kerem onu dinlemeden valizin içinden bir krem çıkardı.

Kremin kapağını açarken bile bileğini bırakmamış, diğer elinin parmağıyla kapağı çevirdi. Kapak yere düşerken dikkatle elini bileğinden çekip kremi iki parmağının ucuna sürdü. Asef'in titreyen elini gördü ama çaktırmadan kıpkırmızı olmuş bileğe soğuk kremi sürdü.

Asef bacaklarının gücünü kaybettiğini hissediyordu, Kerem'e tutunmak istese de kendini zor tuttu. Kerem yumuşakça bileğine kremi yedirirken kırmızı olmuş tene üzgünce bakıyordu.

Biraz uzun bir süre bileği ovdu, en sonunda serbest bıraktığında bakışlarını Asef'e çevirdi, Asef yutkundu ve gülümsedi.

"Teşekkür ederim." diye mırıldandı ve  derin bir nefes alarak arkasını döndü. Heyecandan sesi bile titriyordu. "Hadi, yemek soğumasın."

"Tamam."

Mutfağa ilerlerken arkasından gelen bedenin varlığı titremesine sebep oluyordu. Masaya vardığında herkesin yemeğe başlamış olduğunu gördü. Bulut kendisine garip gariplik baksa da boş olan bir yere oturdu.

Sandalyesinde yerleşirken heyecandan titremesine sebep olan beden gelip hemen yanına oturdu.

"Abi çok iyi olmuş." dedi Arda ağzı dolu bir şekilde. Asef gülümsemeye çalıştı.

"Afiyet olsun bebeğim."

Kerem muhabbete hiç dahil olmadan düşünceli düşünceli tabağında ki yemeği yerken, Asef'de aynı şekilde yemeğine başladı. Kerem arada bir bileğine bakıyordu.

Asef bileğinin acısını unutmuştu, sadece onunla temas etmenin heyecanı vardı.

***

Kuzey Tekinoğlu hapishane sahnesi... ahdjahdhahdhsh

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin