16- TANRI

21K 2K 1.6K
                                    

Elinin değdiği her şeyi güzelleştiriyordu.

Sadece bir şey hariç, Kerem. O zaten kendisi güzeldi.

Asef çizdiği resime son fırça darbesini vurup ardından sandalyesini geriye çekip tuvalde can bulmuş gülümsemeye, gözlere baktı. İstemeden dudaklarında hafif bir kıvrılma oluştu.

Kerem, her şeyden güzeldi.

"Sevgilim, ben geldim." Sonat'ın sesini duyduğunda önündeki tuvale bakmayı kesmemişti. Uzun süre bu gülümsemeyi izleyebilirdi. Hatta bu güzel görüntüye beceriksizce bir şiir bile yazabilirdi.

"Asef neredesin hayatım?" diye seslendi yeniden, ayak sesleri yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı ve yanına gelen bedeni göz ucuyla gördü.

Sonat resime bakarken derin bir nefes aldı, onun bıkkın nefesini umursamadan ayağa kalktı. Yine aynı muhabbetin döneceğinden emindi.

"Yine mi?" diye mırıldandı Sonat, sinirli miydi kırgın mıydı anlamıyordu. Asef cevap vermedi.

"Ulan yine mi?" dedi Sonat bu sefer. Asef boş bakışlarını ona çevirdi, neden bu kadar tepki veriyordu?

"Sadece bir resim." dedi Asef sakince, Sonat ilk başta duraksadı ama ardından sesli, samimiyetsiz bir kahkaha attı.

"Çocuk mu kandırıyorsun?" dedi kaşlarını kaldırıp, gözleri kısılmıştı. Asef elindeki fırçayı küçük, boyalar ile kirlenmiş masanın üzerine bıraktı.

"Kandırma gereği duymuyorum, olanı görüyorsun."

Sonat derin bir nefes aldı, yine eski haline döndüğünü anlamıştı. Uzun bir süredir bu halde görmüyordu kendisini. Sonat yanına yaklaştıkça öylece suratına baktı, elini yanağında hissettiğinde ise yanağını okşayan parmaklara yine tepki vermedi.

"Kendini neden bu kadar küçük düşürüyorsun? Biz bu konuda anlaşmamış mıydık?" diye sordu sakin bir sesle. 'Küçük düşürme' muhabbeti açıldığında Asef sertçe yutkundu.

"Sadece bir resim." dedi yeniden, kendisi bile buna inanmıyordu. Karşısındaki adam hafifçe gülümsedi, o da elbette inanmıyordu.

"Diğerleri gibi değil, biliyorum. Ona hayransın." tam cümlesine devam edecekti ki Asef gözlerini devirip kafasını yana çevirdi ve tenini okşayan elden kurtuldu.

"Yine saçmalamaya başladın, ben kimseye hayran olmam." dedi Asef, bu dediği karşısındaki adamı güldürdü.

"Öyle mi?" dedi rest çeker gibi, cevap bile veremeden kolunun sertçe kavranması ile yüzünü buruşturdu. Sonat tutuşunu hafifletip onun kolundan çekti ve odadan çıkardı. Gittiği yolu fark ettiğinde sıkıntılı bir nefes aldı, adımlarını durdurmak istedi ama Sonat durmadı.

"Yapma." dedi Asef dişlerini sıkarak, Sonat ona aldırmadı.

Odaları geçip en dipte bulunan odanın önüne geldiklerinde kilidi çevirdi, uzun süredir girmedikleri bu karanlık odaya beraber girdiler. Sonat birkaç adım atıp ışığı açtığında gözlerini kapattı.

"Bak buraya," dedi Sonat sertçe. "Sence bunlar sadece resim mi?"

Asef derin bir nefes aldı, gözlerini açtığında her yerde onu gördü. Tuvallerde, A4 kağıtlarında ve hatta matematik defterinin kareli kağıdında. Her yerde Kerem vardı. Gülüşü, gözleri, dudakları.

"Bunlar sadece resim değil Asef, bunlar senin aklının yerinde olmadığının göstergesi." dedi Sonat ona yaklaşıp. O gözlerini Kerem'in resimlerinden ayırmazken tam dibine girdi, istemsizce ona baktı. Bakışları yumuşaktı.

"Sen böyle değilsin," diye fısıldadı. "Kendini bu kadar düşük mü görüyorsun?"

O böyle şeyler dedikçe sinirleniyordu. Dişlerini sıktı, karşısındaki adamın böyle konuşmaya bile cesaretinin olması onu sinirlendiriyordu.

"Kes sesini."

"Karşımda durman, bana cevap vermen bile beni mutlu ediyor Asef." diye mırıldandı Sonat. "Böyle değilsin sen, kendin olmaktan vazgeçme."

Asef hiçbir şey demedi, Sonat ona yaklaştı. Dudakları birbirine değiyordu.

"Şimdi, beni cennetine al." dedi sıcak nefesini dudaklarında hissediyordu. "Lütfen."

Asef kendisine yalvaran çocuğa bir süre cevap vermedi, ardından sıkılı dişlerini serbest bırakıp ensesinden tutup kendisine çekti. Gözlerini kapatıp dudaklarını dudaklarına bastırdı.

Dudaklarının arasında can vermeyi dileyecek adamı hırsla öptü.

Sonat ise mutluluk ile ona karşılık verdi.

***

Hepsi deli amına koyim

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin