1. gün...
Vücudu sabahın ayazında titrerken geldikleri doğa harikası tepeye bakıyordu. Çıplak kollarını birbirine sarıp kızarmış gözleri ile etrafı izlerken kendine engel olamadan dudakları büküldü.
Soğuk tenini jilet gibi kesiyordu ve daha aydınlanmamış hava aşırı kasvetli duruyordu. Bir kuş hemen dibindeki ağacın üstüne tünemiş cıvıltılı bir şekilde öterken titrememek için direndi.
Karavanın açılıp kapanan kapısını duydu, istifini hiç bozmadı.
"Asef, hadi bebeğim içeri geç. Hasta olacaksın ve bir haftalık dinlenmek için geldiğimiz yer bize zehir olacak." onun sesini duyduğunda daha fazla ağlayası geldi.
"İstemiyorum." dedi sinirle, tabi sesi titrek çıktığı için siniri pek belli olmamıştı.
"Tamam özür dilerim, hadi nolur içeri geç." dedi Kerem yanına varırken. Tam önüne geçtiğinde gözleri mecburen değmişti üzerine. Siyah gömleğinin ilk iki düğmesi açıktı ve altında siyah pantolonu vardı. Yüzünde ise bıkmış bir ifade.
"Gidip bana bu sıcakta kapalı kapalı kıyafetler almışsın, ben bu sıcakta bunları nasıl giyeyim? Kıyafetsiz kaldım."
Sinirle çıkardığı üzerinden sonra altında sadece bir pantolon ile dışarı fırlamış, soğuğu umursamamıştı. Şimdi havanın soğuk olması hiçbir şeye yaramıyordu. Güneşin ilk ışıkları yeryüzüne vurduğu anda sıcaktan bunalıyordu.
"Ben bilemedim, öyle sabahları soğuk olur diye hep uzun kollu tişörtler almışım." diye açıkladı kendini, Asef kaşlarını çattı.
"Yalan söyleme, sırf bir yerlerim gözükmesin diye değil mi?" Kerem dümdüz suratına baktı.
"Ayılardan, çakallardan mı sakınayım seni Asef? Öyle denk geldi işte ne yapayım." diye cevap verdi, bu doğruydu. Aşırı, hastalıklı bir kıskançlığı olduğu için her hareketini ondan dolayı sanıyordu.
"Şehire gidip kendime yeni kıyafetler alacağım." karşısındaki esmerimsi çocuk bir nefes verdi ve kafasını salladı.
"Tamam Asef'im, gider alırız. Hadi içeri gir şimdi." daha buraya geleli iki saat olmuştu ve anında kavga etmeye başlamışlardı. Daha doğrusu Asef kendi kendine onunla kavga ediyordu.
"Hayır, girmeyeceğim içeri." Kerem ona bebek gibi davranınca istemsizce davranışları da o yöne kayıyordu. Çok çabuk manipüle olabiliyordu.
"Asef, sinirlendirme beni." Kerem sonunda saatlerdir içinde tuttuğu öfkeyi dile getirirken Asef daha fazla kudurmasın diye bakışlarını ondan çekip diğer yine döndü ve birkaç adım uzaklaşıp bu sefer yan taraftaki manzara bakmaya başladı.
"Siktir git." dedi Asef, önünden kaçıp gitmesine rağmen, son kalan siniriyle.
"Allah'ım sen bana sabır ver." arkadan Kerem'in mırıltısını duyduğunda umursamadı.
Bir süre öylece durdular, Kerem dua okur gibi sürekli bir şeyler söylüyordu. Belki de büyü yapıyordu.
Saniyeler sonra onun ayak seslerini duydu, istemsizce irkildi. Kolundan tutulduğunda kaşları çatıldı ama bir şey demesine izin vermeden sürüklendi. Kolunu çekmek istesede Kerem bırakmadan karavanın önüne gelip kapıyı açtı ve kendisini içeri soktu.
"Geç iceri asabımı bozma Asef." dedi kapıyı kapatırken. Asef içerideki sıcakla mayışırken zaten yeniden o ayaza çıkmak istemedi ama sinirle bakmaktanda geri durmadı.
"Geç yatağa, kapat gözlerini ve uyu." Kerem gömleğinin düğmelerini çözerken kafasını çevirip sinirle konuştu.
"Emir verme."
"Yatağa geçip, gözlerini kapatıp uyur musun?" dedi gömleğinin dördüncü düğmesini açarken kendisine döndü ve bastırarak 'oldu mu?' gibisinden konuştu.
"Hayır." sanki sabrını sınarmış gibi konuştuğunda Kerem suratına dümdüz baktı ama ardından dudaklarının kenarı kıvrıldı.
"Gülme lan." dedi sinirle. Kerem onu dinlemeden gülmeye devam etti, gömleğini bir çırpıda çıkarıp kenara atarken pantolonunu da çıkarmaya başladı. Asef hâlâ kollarını birbirine sarmış ona bakıyordu.
"Asef önümde böyle çıplak durmaya devam edersen gözünün yaşına aldırmam bu soğukta çıkarır dışarıda sikerim seni." dişlerinin arasından söylediği şeye Asef şok ile baktı.
"Oha hayvan." ilk defa bu kadar ağır bir dille söylemişti.
"Yatağa geç, bakma bana şöyle güzel güzel." konuştukça karşısındaki çocuğun azdığını hissediyordu.
Tamam, ona dokunmayı çok istiyordu ama trip atarken onunla beraber olursa muhtemelen ya onun canını yakardı ya da kendi canını yaktığı için iki saat ağlardı.
Asef korkusunu ona belli etmeden tin tin yatağa ilerledi ve kendisini izleyen çocuğa ufak bir bakış atıp yatağa uzandı. En kenara geçti.
Kerem'e bakmadan karavanı incelemeye başladı. Orta halli bir karavandı ama baya zengin duruyordu. Yatak sanki üst üste yatmaları için küçüktü. Bir tanede açılmalı yatak vardı, tabi onu küs olmadığı sürece o yatak açılmayacaktı. Bunu düşündüğü anda aydınlanma yaşadı.
"Gidip diğer yatağa uzan." yatağa tamamen yayıldığında Kerem sırıttı, bir şey demedi. Ardından kenara gitti ve kendisinin fırlattığı tişörtü eline aldı.
Yanına geldiğinde kolundan çekip bir anda kaldırdı. Asef irkilsede sesini çıkarmadı, tişörtün eteklerini katlayıp bir anda kafasından geçirdi. Asef artık itiraz etmezken kollarını sinirle geçirdi.
"Uyanır uyanmaz gideceğiz şehire." Kerem üstünü çekerken kafasını salladı.
"İlk önce öp." dedi Kerem, yanağını gösterip parmağının ucuyla iki kere vurdu. Asef çatık kaşları ile birkaç saniye durdu ve ardından yanağını öptü. Kerem bu sefer diğer yanağını çevirip yine bir kere hafifçe yanağına vurunca hiç beklemeden öptü.
Kerem gülümseyerek kendisine baktı, iki elini kafasına koyup bir anda kendine çekti ve iki yanağınıda sulu ve sıkı bir şekilde öptü.
"Hadi, şimdi uslu uslu yatalım. Sakın beni yataktan itmeye kalkma, kalktığımda kötü şeyler olur." dedi kaşlarını kaldırıp. Asef kafasını salladı tamam anlamında.
Kerem çıplak vücudu ile yatağa girdiğinde kendiside uzandı. Kendine çekip sıkıca sarıldı ama kollarından ayrılıp arkasını döndü.
Kerem umursamadan omzundan öptü. Gözlerini kapattığında arkasındaki bedenin güldüğünü hissetti ama umursamadı.
****
Bu bir haftada biraz triplerini, anlaşmalarını, değişimlerini göreceğiz...
Asef'in bebek hallerine biraz alışacağız çünkü hoşuma gidiyor...
Birazda dediği gibi manipüle oluyor..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...