"Asef, sen geç ben poşetleri alıp geliyorum."
"Tamam aşkım."
Asef yardım talebinde bile bulunmadan apartmanın kapısına doğru yürüdü. Sağ tarafına astığı çantasından evin anahtarını çıkarıp kapıyı açtı ve içeri girdi.
Soğuk apartmana girdiği an içi titredi, bu apartmandan vazgeçip başka bir yere taşınsalar her şey daha güzel olabilirdi. Özellikle kendi evine taşınmayı daha çok istiyordu. Oda fazlalığı ve lüks oluşu buradan bin kat daha cezbediciydi.
Merdivenlere yöneldiğinde yukarıdan sesler geldi, birileri de aşağı iniyordu. Biraz kenara çekildi, birinci katı geçtikten sonra diğer merdivenin başında iki oğlanla karşılaştı. Onların kim olduğunu biliyordu, İlhan ve Demir adındaki öğrencilerdi.
Bakışları kendisine döndüğünde anında gözlerini onlardan çekip dümdüz bir ifadeyle önüne döndü ve onların geçmesi için kenara çekildi. İki oğlan kendisine bakarak aşağı inerken içlerinden biri güldü.
Onlar arkasını dönüp giderken tam bir adım atmıştı ki Demir adlı çocuğun sesini duydu.
"Bu da sanki İngiltere Prensi, bakışlara bak." diye mırıldandı arkadaşına ve dalga geçerek güldü. İlhan kendisine kaçamak bir bakış attığında onunla göz göze geldi. O biraz daha korkak duruyordu.
"Beklesene sen." dedi Asef çatık kaşları ile, sözleri ile iki çocuk adımlarını anında durdurdu. Demir kendisine döndüğünde vücudunu tamamen ona çevirip bir adım attı ve merdivenlerin iki basamak aşağısına inen çocuklara yukarıdan baktı.
"Hayırdır? Ne söyleniyorsun kendi kendine?" göz kırptığında kısa saçlı olan çocuk gülümsedi.
"Ooo, sen konuşabiliyor muydun?" bu gevşek tavırla daha çok sinirlendi.
"Aynen, konuşabiliyorum." dedi bir adım daha yaklaşıp. Dudaklarına sinir bozucu bir gülümseme yerleştirdi.
Demir bu adımla kaşlarını çattı ve kendiside yaklaştı. Birbirlerinin dibine girmişlerdi. Bu yakınlık ile kendisinin gülümsemesi daha da sinir bozucu olurken karşısındaki çocuğun gözleri yüzünde turladı. Nefesi yüzüne vuruyordu.
"Güzel..." diye mırıldandı. Asef'in kaşları çatıldı, Demir yutkundu. Adem elması oynadı.
Geri çekildiğinde Asef hâlâ anlamsızca ona bakıyordu. Demir ise telaşlanmıştı.
"Aferin." dedi arkasını dönerken.
"Ne diyorsun amına koyayım?" kavga etmek için hazırlanmışken çocuğun bir anda arkasını dönmesi sinirlerini bozdu.
Demir merdivenlerden hızla aşağı inerken İlhan birkaç saniye duraksadı, yavaş yavaş peşinden gitti. Asef hâlâ onların arkasından bakarken saniyeler sonra Kerem görüş alanına girdi.
"Ne bekliyorsun?" diye sordu yanına gelirken. Asef kafasını iki yana salladı ve önüne döndü.
"Üst kattaki çocuklar laf attı, cevabını verdim korkup gittiler."
"Laf mı attı?" dedi, Kerem arkasını dönmeye yeltendi ama anında sevgilisinin kolundan tuttu.
"Aşkım, siktir et. Çocuklar hâlâ." dedi ama kendisinden çokta küçük olduğunu düşünmüyordu.
"Ne dedi?" diye sordu Kerem çatık kaşları ile.
"İngiltere prensi sanki bakışlara bak falan."
"Tövbe estağfurullah..." dedi Kerem sinirle.
Onu zorla sakinleştirip yukarı çıkarırken kendiside çok üstünde durmadı.
Zile basmak yerine anahtarla kapıyı açıp içeri girdiler ve kapıyı kapattılar. İçeride yine Bulut ve Turgay'ın sesleri geliyordu. Poşetleri kenara bıraktığında sevgilisinin elinden sıkıca tutup içeri geçti.
"Yemek söyleyeceğiz." dedi Bulut içeri girer girmez, demek bunu tartışmasını yapıyorlardı.
"Ben yemiyorum." dedi Arda sessizce. Asef ona döndü, boş boş televizyona bakıyordu.
"Neden?" omuz silkti.
"Canım istemiyor." bir şeyler olduğu belliydi ama çocuğun konuşmaya pek niyeti yok gibiydi. Zorlamadı.
Kerem koltuğa oturduğunda direkt kucağına yerleşti. Herkes kendi aleminde takılırken Kerem'in yanağını öpücüklere boğdu.
En sonunda boynuna kadar indi. Kerem'de elini kazağından içeri sokup belini okşamaya başladı.
"Aşığım sana." diye mırıldandı boynundan öperken. Kerem onu sıkıca öperek karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...