medya: oğuz
Yasef sokağın başında beklerken gözlerini apartman kapısından ayırmıyordu. Uzun zamandır buraya bile gelmediği için bu fakir apartmanı bile aşırı derecede özlemişti.
Asef ve Kerem'in bir daha ona güvenme gibi ihtimalinin olmadığını bakışlardan çok net anladı. Kerem'in önünde diz çöküp af dilese bile göz ucuyla bakmayacağı malumdu.
Gercekten o kadar mı kötü şeyler yapmıştı?
Kendisini haklı çıkarmak için sebepler bulmaya çalışıyordu ama öyle bir sebep yoktu. Eğer Asef ile ilk konuşmalarından sonra hiçbir şey yapmadan dursaydı haklı olmasa bile haksızda olmayacaktı. Ama içindeki öfkeye ve o garip hisse engel olamadı.
Yine olsa yine yapacağını biliyordu ama ardından yeniden pişman olacağını da biliyordu.
Sigarasından bir duman daha çekti, saatlerdir gözünü ayırmadığı apartman kapısı o sırada açıldığında yerinden kıpırdandı. Apartmandan çıkan beden tam da beklediği kişiydi, Oğuz.
Diğerleri onun mayasını bildikleri için onlara yanaşamıyordu. Ama güçlü olması için en önemli madde yanında birilerinin olmasaydı. Hatta onların içinde olan birini kendisine bağlarsa, milyon paraların vermediği gücü öyle alacaktı.
Oğuz bir elini montunun cebine koymuşken diğeriyle telefonunu tutuyordu. Karşı tarafta birkaç kelam ettikten sonra gözleri kendisini bulduğu olduğu yerde duraksadı, gözlerini ayırmadan ona bakarken Oğuz telefonu kulağından çekip cebine koyarken biraz tedirgin duruyordu. Bu Yasef'i gülümsetti.
Oğuz ardından bakışlarını çekip çenesini dikleştirdi ve normal yolunda yürümeye devam etti. Tam yanından geçeceği sırada Yasef birkaç adımda onun önüne çıkıp tam karşısında durdu. Boyu ondan birkaç santim uzundu.
"Hayırdır?" diye sordu kumral çocuk, çatık kaşları ile geriye bir adım aralarındaki mesafeyi açtı.
"Erhan'ın yeni manitası sen misin?" diye sordu Yasef muzip bir ifadeyle, çocuk dümdüz baktı.
"Takılıyoruz." dedi sadece, Yasef'in kaşları havalandı ve güldü.
"Nasıl oldu da o sincap çocuğu bıraktı bu salak? Ardacığım dediğim için bile anamı sikmişti."
"Bilmem, vazgeçmiş demek." Oğuz gözlerini ayırmadan, inat bir şekilde konuşuyordu. Bu hali Yasef'i daha fazla güldürdü.
"Sana bir şey söyleyeyim mi? Onların bu haline güvenme. Birbirlerinden başka hiç kimseyi düşünmezler ve kalplerinde başka biri olduğu halde sanki sevgilisi olmayanı alnının çatından vuruyorlarmış gibi koşa koşa yeni manita bulurlar." dedi Yasef ama ardından bir şey hatırlamış gibi 'haa' dedi.
"Bir tek Kerem ne olursa olsun Asef'den başkasıyla olmaz. O da işte psikopat, o yüzden."
"Bunları bana neden anlatıyorsun?" dedi Oğuz kafasını iki yana sallayıp.
"Çünkü, emin ol yakında seninde süren dolar ve gönderirler. İlk zamanlar aşırı derecede üzgün oluyor insan bu yüzden seni uyarmaya geldim, bunun bilincinde ol çok üzülme." Yasef anlattıkça karşısındaki çocuğun dudakları kıvrıldı.
"Öyle mi dersin?" diye sorduğunda Yasef ona doğru bir adım attı. Dibine girdi.
"Öyle," dedi gözleri yüzünün her köşesini turlarken. Dudaklarından gelen sıcak nefes ve çilek kokusu dikkatini dağıttı. Daha fazla gülümsedi.
"Ama bunun farkında olup, o gün geldiğinde kendini çok fazla yıpratmadan direkt bizim yanımızda durursan her şey daha kolay olur senin için. Tabi böyle kullanılıp bir köşeye atılmayı umursamıyorsan."
"Siz kimsiniz?" diye sordu Oğuz anlamayarak. Yakınında duran çocuğun dudaklarına bakması rahatsız etmişti ufaktan.
"No:56!" dedi Yasef dalga geçerek.
Oğuz dediği şeye gülmeden edemedi.
"İyiymiş, nerede bu No:56?" dikkatini çektiğini anladığında Yasef gülümsedi. Çocuk o kadar saf değildi.
"Ben sana mekanımızı gösteririm." dediğinde Oğuz 'tamam' anlamında kafasını salladı.
"Peki bir şey soracağım," dedi gülümseyerek, "Yanımda birini daha getirebilir miyim mekana?"
"Kimi?" Yasef'in kaşları çatıldı.
"Güzelim," dedi montundaki telefonu çıkarırken. "Sen de gelmek ister misin?" bir tuşa bastı.
"Geleceğim, geleceğim. O orada beklesin." Erhan'ın sesini duyduğunda afalladı. Sesi dışarıdan geliyordu ve yürüdüğü belli oluyordu. Daha sonra ise bir kapının açılıp kapanma sesini duydu. Arabaya binmişti.
Yasef karşısındaki şeytana ufak bir bakış attı, gülümsüyordu. Yutkunup gülümsemeye çalıştı.
"Ay Erhancığım sende mi burdaydın? Biraz arkandan konuşmuş gibi oldum ama gelsen yüzüne de söylerdim." dedi yalancı bir tavırla.
"Bekle, geliyorum. Yüzüme de söylersin." Erhan'ın siniri sesinden belli oluyordu.
"Gelirsen şimdi muhtemelen dövüşeceğiz ve inan o günkü gibi uslu durmam. Bu yüzden ben ufaktan gideyim, sen de beni bulursan artık sikersin." dedi Yasef umursamaz bir sesle, ardında geriye iki adım attı, gözleri Oğuz'un üzerindeydi.
"Çok salaksın." dedi kafasını iki yana sallayıp, elini cebine koyup arkasını döndü ve diğer sokaktaki lüks arabasına ilerledi.
Sinirden kuduruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...