"Eve gidince direkt ödevlerimi yapmam gerekiyor." dedi Arda elini tuttuğu gencin yüzüne bakmadan. Dün mekanda çok durdukları için ödevleri aksamıştı, bu kadar ödevi olmasına artık isyan bile etmiyordu.
"Tamam gülüm." dedi Erhan sadece, elini kaçacakmış gibi sıkı sıkı tutuyordu.
Yerdeki taşları izkerken diğer yandan Erhan ile aynı anda adım atmaya çalışıyordu. Tabi onun adımları daha büyük olduğu için ilk başta biraz zorlansada ritmi tutturduğunda kendi kendine gülümsedi.
Kafasını kaldırıp hafifçe duraksayan esmer gencin yüzüne baktığında onun bakışlarının başka yerde olduğunu gördüğünde kaşları çatıldı, gülümsemesi yavaş yavaş solarken gözlerini ondan zorla çekip baktığı yere çevirdi gözlerini.
Oğuz, pencereden kendilerine bakıyordu. Daha doğrusu Erhan ile bakışıyorlardı.
İstemsizce dişlerini sıktı, bu kadarı artık çok geliyordu kendisine. Elini onun elinden bir hışımla çektiğinde ancak dikkatini çekebilmişti oğlanın ama umursamadan sinirle dolan gözlerini gizlemeye bile gerek duymadan apartman kapısına yaklaştı.
"Arda!" onun telaşlı sesi kulağına umursamadı ve içeri girdi. Hemen peşinden geldiğibi biliyordu bu yüzden bir hızla merdivenleri tırmandı.
Kapının önüne geldiğinde cebinden anahtarını çıkardı, evin anahtarını bulmakta zorlanırken sanki buna sinir olmuş, üzülmüş gibi akmak için bekleyen gözyaşlarını hiç düşünmeden serbest bıraktı.
"Arda, bekle." onun sesi yaklaştığında anahtarı bulup direkt kapıyı açtı ve ayakkabısını çıkarıp direkt odasına doğru adımladı. Montunu yoldayken titreyen elleri ile çıkarmaya çalışıyordu.
Kapının kapanma sesini duydu, zaten peşinden gelmesine engel olamayacağı için umursamadan odaya girip üzerine zırh gibi yapışan montu çıkarıp bir köşeye attı. Elini saçlarına daldırıp derin bir nefes aldı ama sakinleşmiyordu, gözyaşları ardı ardına akıyordu.
"Bebeğim," odada onun sesini duyduğu an dişlerini sıktı ve önünde sandalyeye ufak bir tekme attı. Ağzından kısık bir bağırış yükseldi. Bu sinirle arkasını dönüp keskin gözlerini karşısındaki çocuğa dikti.
"Ne yapıyorsun sen Erhan?" dedi dişlerinin arasından. Erhan montunu çıkarmamış, hatta ayakkabıyla içeri girmişti. Telaşlı duruyordu, dudakları hafif aralıktı.
"Yanlış anladın, o niyetle bakmadım. Sadece iyi olup olmadığını-"
"Sana ne ya? Sana ne? İyi olup olmaması seni ne ilgilendiriyor?" diye bağırdı Arda. Bir adım yaklaştı sinirle ve elini göğsüne doğru tuttu. "Onunla gözümün önünde öpüştüğün gece benim nasıl olup olmadığımı merak ettin mi böyle?"
Erhan karşındaki ağlayan çocuğa öylece baktı.
"Hayır, etmedin. Ben çok mu meraklıydım sevdiğim adamın öpüşmesini görmeye? Çıkıp kendimi gösterdim, bir ihtimal adamlığın tutarda yapmazsın diye." belki de ilk defa bu kadar ağır konuşuyordu. "Ama ardımdan öpmeye, koklamaya devam ettin."
"Arda..." dedi Erhan, Arda elini kaldırıp onu susturdu.
"Yeter Erhan, gerçekten yeter. Sen böyle bir insan değildin, önünde biri soyunsa dönüp bakmayacak kadar adamdın. Şimdi gözlerimi senden ayırdığım an acaba başkasına bakar mı diye korkuyorum." dediğinde dakikalardır sakin duran Erhan'ın kaşları çatıldı.
"Arda, ben biriyle beraberken başkasına bakmam merak etme." dediğinde Arda güldü, bu Erhan'ı daha fazla sinirlendirdi.
"Benimle beraberken, seni öpen kişiyle arkadaş olduğunu unutuyorsun herhalde sen."
"Allah benim belamı versin!" dedi Arda bıkmış bir şekilde bağırarak. "Öyle saçma bir hata yapmasaydım da sevdiğim adamın başkasını öptüğünü görmeseydim!"
Bunu kendisine duyduğu öfke ve her kavgada konuyu öne süren Erhan'a olan siniriyle beraber içten bir şekilde söylemişti. Kendisi bir hata yapmıştı ama kaeisindaki çocuk on hata birden yapmıştı.
Erhan bir sey demedi, gözlerini ondan zorla çekip derin bir nefes aldı. Gözlerini kapattı, bir şeyler düşünüyor gibiydi.
Arda onun yüzüne bakarken sinirle doldu.
"Erhan, eğer Oğuz'u seviyorsan ona git." dedi artık dayanamayarak. "Ben gerçekten yoruldum."
"Sevmiyorum." dedi Erhan, sesi boğuk geliyordu.
Arda sustu, Erhan yalan söylemezdi. Ama söyledikleri ile yaptıkları çelişiyordu.
"Beni öperken ona özlem çektiğini hissediyorum." dedi Arda titrek, kısık bir sesle. Siniri geçmiş, yerini acıya bırakmıştı.
Erhan aniden gözlerini açıp çatık kaşları ile kendisine baktı. Gözlerinden suzulen yaşlardan dolayı onu bulanık görüyordu, burnunu çekti.
"Sana yetersiz geliyormuşum gibi hissediyorum artık." dediğinde Erhan hızla yanına gelip iki elinin avuç içlerini yanağına bastırıp kafasını çevirdi. Gözünün içine bakmak istemiyordu.
"Sen ne dediğinin farkında mısın?" dedi Erhan dehşetle. "Sen kendini kiminle, neyle yarıştırıyorsun?"
Arda yutkundu, daha fazla ağlamak istiyordu ama şu an yapamazdı. Karşısındaki çocuk şok olmuş kendine bakıyordu, oysa uzun zamandır hissettiği duyguları söylediği için rahatlamıştı.
"Arda o ne demek? Sana böyle mi hissettirdim?" dediğinde Arda hiç beklemeen kafasını salladı. Erhan daha fazla dehşete düştü, bir süre yüzüne baktı. Onunda gözleri dolu dolu oldu.
"Kurban olurum ben sana..." dediğinde elini yüzünden çekti ve bir anda belinden tutup kendisine çekti. Sıkı sıkı sarıldığında Arda kollarını iki yanında boş bırakıp salladı. Ne ona karşılık verdi ne de itti.
"Sen benim ilk aşkımsın lan, ilk ve son." dedi Erhan boynundan öperken, hırsla konuşuyordu. "Kimse senin yerini dolduramaz, eğer sana böyle hissettirdiysem özür dilerim, çok özür dilerim."
"Dileme..." dedi Arda titreyen sesiyle. "Sadece eğer böyle olacaksa, onu istiyorsan-"
"Seni istiyorum." dedi Erhan sözünü keserek.
Arda daha fazla bir şey demedi, diyemedi.
Erhan ona dakikalarca sarıldı, ardından ise kucağa alıp yatağa oturdu. Binlerce defa özür diledi.
Arda ise samimi olduğuna inanmaya çalışıp, onun öpmelerine izin verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...