Artık ev buluşmalarından ruhu bunalıyordu ama yapacak hiçbir şey yoktu.
Sabah erkenden Kerem beyin emri ile buraya gelmişti, birbiriyle konuşmuyorlardı arkadaşlar üzerinden haber gönderiyorlardı. İki gündür bu böyle devam ettiği için Asef onunla yüz yüze görüşmeyi reddedip atölyede sabahlıyordu.
Ama dün gece Bulut'un 'Kerem gelsin kahvaltı yapsın dedi' mesajını gördüğünde ilk başta yüzünü ekşitti. O olaydan sonra artık herkes Kerem'den korkuyordu, daha doğrusu bir daha o hale gelir diye korkuyorlardı. Asef ise onun bu çocuksu haline sinir oluyordu, üç yılın sonunda eve geldiğinde aşırı sakin olan Kerem sanki tüm öfkesini bu zamana saklamış gibiydi.
Ya da rol yapmaktan bıkmıştı, bilmiyordu. Ama bu diğerinden daha olası bir durumdu.
Geleli tam yirmi dakika olmuştu ama Kerem hâlâ uyanmamıştı, kahvaltı sofrası bile hazırdı.
"Asef gidip uyandırsana Kerem'i." dedi Bulut ağzına bir zeytin atarken. Asef sağ kaşını kaldırıp dik dik baktı arkadaşının suratına.
"Benimle konuşmayan birini neden kahvaltıya kaldırayım?"
"Ben kaldırırım." dedi Erhan balkondan çıkıp mutfağa girerken.
"Onu biliyoruz, sürekli kaldırıyorsun zaten." dediğinde Erhan hiçbir tepki vermeden arkasını döndü ve sanki günlük rutinmiş gibi Turgay'ın üzerine büyük adımlar atarak ilerledi.
"Sen çok kaşınıyorsun." deyip ensesinden tuttu, Turgay kahkaha atarak kaçmaya çalışırken ikisi boğuşmaya başlamıştı bile.
Asef bakışlarını ondan çekip tezgaha yaşlanmış Bulut'a dikti. İmalı imalı mutfağın kapısını gösterip 'git uyandır' der gibi bakıyordu. Asef inatla omuz silkti, karşısındaki çocuk inatla kapıyı göstermeye devam etti.
Kapıdan bir ıslık sesi geldiğinde aniden oraya döndü, Kerem uyku gözleriyle kavga eden ikiliye bakılıyordu. Sesler kesilince göz kırptı hayırdır gibisinden.
"Sabah sabah napıyosunuz?" dedi ama ardından hiç aldırmadan içeriye yavaş yavaş yürüdü.
"Turgay'ı dövüyorum." dedi Erhan, o sırada altındaki bedeni rahat bırakıp.
"Bulaşmayın Turgay'ıma." Kerem esneyip ensesini kaşırken.
Gözleri anlık olarak masada oturan Asef'e kaydığında hafifçe kısaca süzdü. Bakışlarını anında çektiğinde Asef ona tip tip bakmaya devam etti. Kerem kendine bir çay alıp masaya ilerlerdi.
Asef'in yanındaki boş sandalyeye oturup çayını masaya bıraktı. Asef inatla önüne bakıyordu, artık çocukça bir inada tutulmuşlardı. Yaşadıkları ağır şeylerin yanında bu tavırları absürt duruyordu, belki önceden olsa 'ne yapıyoruz lan biz' diye düşünüp saçmalığın farkına varırdı ama şimdi akışına bırakmıştı.
Herkes masaya oturduğunda Bulut'un önüne koyduğu çay ile hafifçe gülümsedi ve bir şeker atıp karıştırdı. Yanındaki beden kahvaltısını yapmaya başlamıştı.
"Turgay yarın okula gidecek miyiz?" diye sordu Arda bir yanağı ekmekle doluyken, gitmek istemiyor gibiydi.
"Ya herkese abi diyorsun bana neden deniyorsun?" diye sordu Turgay onun sorusunu görmezden gelip, yıllardır içinde tuttuğu soruyu sorarken. Yasef'e bile abi dediği için artık zoruna gitmeye başlamıştı.
"Çünkü ben sizden iki yaş küçüğüm."
"Lan herkesten iki yaş küçüksün onlara neden abi diyorsun?" Turgay elindeki bardağı bırakıp ciddiyetle sordu. Kavgaya girişmişti bile.
"Haklısın ama diyemiyorum, galiba biraz gevşeksin diye." Arda'nın ağzından çıkan argo kelime ile herkes bakışlarını ona yöneltti.
"Arda, düzgün konuş." Bulut çatalını salatalığa batırmışken öylece durmuş sinirle kardeşine bakıyordu.
"Harbiden Arda, sen neden coştun şu sıralar?" Asef'de kardeşine kızdığında saniyeler içinde kısa boylu çocuğun gözleri dolu dolu olmuş, utanarak bakmaya başlamıştı.
"Benim dediğimi sizde ona diyorsunuz." diye kendisini savunmaya geçerken yine konudan bağımsız kahvaltısını yapan Erhan'ın yanına yaklaştı. Ne zaman birşey olsa kurtarıcısı olarak gördüğü sevgilisine sığınıyordu.
"Tamam tamam, birşey olmaz." dedi Turgay hafifçe gülümseyip, bu sefer Erhan bile afallayarak kendisine baktı çünkü normalde laf sokar pişman ederdi. Böyle yapıyorsa demek ki alınmıştı.
"Hassiktir," dedi Bulut bir çırpıda, ardından yanında duran çocuğu ensesinden tutup kendine çekti ve boynundan öptü. "Ölürüm sana."
Turgay bu sefer samimi gülüşüyle ona sarıldı, masadaki garip duygu değişimlerine yetişemediğini hissediyordu artık. Sanırım arkadaşları Kerem ile kendisinin yanında dura dura kafayı yemişlerdi.
Kaçamak bakışlarını yanındaki bedene yönelttiğinde onun sakince masadaki konuşmayı dinlediğini gördü. Hemen geri çekti bakışlarını.
Herkes kahvaltısını yapmaya başlamışken Asef sadece çayını yudumluyordu.
"Bulut," yan tarafından yükselen ses irkilmesine sebep oldu. "Arkadaşına söyle kahvaltısını yapsın."
Bulut ilk ona sonra da kendisine baktı. Asef umursamazca geriye yaslandı.
"Canım istemiyor."
Kerem sıkıntılı bir nefes alıp kahvaltısını yapmaya devam etti. Daha sonra ise kendisiyle hiç konuşmadı.
O konuşmayıp, kendisine kızmadıkça Asef kendini kötü hissetti. Yaptığı yanlış aklına geldiği için. Oysa Kerem onunla atışırken sanki o kötü şeyleri hiç yaşamamışlar gibi geliyordu.
Duyguları o kadar çabuk değişiyordu ki, hızına yetişemez olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...