47- GELİR GEÇER

21.8K 2.2K 979
                                    

Bölüm şarkısı: Haberin Yok- Aydilge

Ne kadar süre orada öylece durdular emin değildi, tek bildiği dakika başı değişen duyguları ve hep baki kalan gözyaşlarıydı.

Bu döngüyü bozan, dış kapıdan gelen anahtar sesi ve ardından açılıp kapanmasıydı. Arkadaşlarının gelmemesini umuyordu, ikisinin perişan gözlerini görmelerini istemiyordu.

"Kerem?" Yasef'in sesini duyduğunda rahatladı. Hem ondan saklayacakları bir şey olmadığı için hem de eğer o bu kadar sakin konuşuyorsa Kerem'e herhangi kötü bir şey olmayacaktı.

Adım sesleri yaklaştı, ardından durdu. Sadece sallanan anahtarın sesi geliyordu.

"İyi misin?" diye sordu Fransızca.

"Sonat nasıl?" kendisinin nasıl olduğunu es geçip, düz bir sesle onu sordu. Bunun cevabını Asef'de merak ediyordu.

"Hastaneye götürdüm, burnu ve kolu kırılmış, vücudunda ezikler var. Kötüydü, şimdi biraz daha iyi." Asef yüzünü buruşturdu, bunu bekliyordu zaten ama tüyleri ürpermişti.

"Sikeyim..." diye mırıldandı Kerem, üzgün değildi ama pişman gibiydi.

"Polisleri hallettim, daha doğrusu hastaneye götürdüğümde onunla zor bela olsa da konuştum. Kendisinin suçunu bildiği için zaten şikayet etmeyeceğim dedi." Asef'in vücudu kasıldı, bacaklarını kendine çekti. Video olayını hatırlamak dahi istemiyordu.

Kerem cevap vermedi, görmese de sinirlendiğini hissediyordu.

"Asef nerede?" diye sordu Yasef, sesi o kadar sakin çıkıyordu ki her şeyin yolunda olduğunu bilmek Asef'i biraz daha rahatlattı.

"Korktu, içeriye kaçtı." dedi Kerem tekdüze bir cevap verip. Yasef birkaç saniye durdu, ardından şüpheyle konuştu.

"Vurmadın değil mi?" Asef kaşlarını çattı.

"Saçma sapan konuşma Yasef," Kerem öfkeyle tükürür gibi konuştu. "Ona öyle bir şey yapsam elimi kırarım."

"Merak etme, sen kırmadan ben kırarım elini kolunu." Yasef rest çeker gibi konuştuğunda Kerem sesini çıkarmadı. Asef'in şaşkınlığı giderek artıyordu.

Çevirilen anahtarın sesi yine sessizliğe eşlik etti.

"Asef," kapı zarifçe iki kere tıklandı. Yasef az önceki haline zıt bir şekilde sanki ortamın gerginliğini bozmak için alayla konuşuyordu. "Pisi pisi, orada mısın?"

"Kes sesini!" dedi Asef sesini yükseltip, kaşlarını çatıp bacaklarını daha çok kendine çekti.

"Ooovvv baya sinirli."

"Bulaşma." dedi Kerem, bir takırtı geldi. Onun ayağa kalktığını hissetti zaten saniyeler sonra parkede çıkan ayak sesleriyle onun gittiğini anladı.

Dış kapının sesini bekledi nefesini tutarak ama saniyeler geçse de ses gelmediğinde derin bir nefes aldı, gitmeyecekti.

"Canım sevgilim ya, endamına kurban." Yasef'in sesi geldiğinde ilk başta ne dediğini anlayamadı, anladığı anda ise kaşları çatıldı. Elini kapıya atıp sertçe vurduğunda kapının arkasındaki beden büyük bir kahkaha attı.

"Sana tak' asıl," deyip o da kapıya vurdu. "Çık hadi odadan."

"Beni görünce deliriyor." dedi kafasını dizlerinin arasına koyup.

"O deli zaten, sana özel bir şey değil." Yasef ile ilk defa normal sohbet ediyorlardı ve Kerem'i gömüyorlardı. İkisi de kendilerinden çok Kerem'i severken.

Kapının açılıp kapanma sesi geldi, ilk başta onun gittiğini düşünüp panikle kafasını kaldırdı ama saniyeler sonra arkadaşlarının sesini duyduğunda gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Yerden destek alıp ayağa kalktı ve kapıyı açtı.

Kapının pervazına yaslanmış, anahtarlığı döndüren Yasef'i gördüğünde irkildi, iki saniyede orada olduğunu unutmuştu. Yasef kendisine pis pis sırıttığında kafasını sabır dilenir gibi iki yana salladı. Bir adım atıp tam onun önünde durdu.

"Gözlerim çok kızarık mı?" diye sordu gözlerinin içine bakarken. Yasef dikkatle gözlerine baktı.

"Yani, çok değil." dediğinde kafasını salladı ve dışarı çıktı.

Arkadaşları salonun her bir köşesine dağılmıştı, onlara gülümsediğinde hepsinin içi birazda olsa ferahladı. Özellikle Arda'nın ama Bulut hâlâ derin derin yüzüne bakıyordu. O böyle samimiyetsiz bir gülümsemeyi yutmazdı elbette.

Turgay kalkıp mutfağa ilerledi, Asef göz ucuyla mutfağa baktığında Kerem'in masada oturmuş, yere bakarken sigara içtiğini gördü. Sakin ve düşünceli görünüyordu.

Gözlerini ondan ayırıp koltuğa oturduğunda kafasını geriye yasladı, başı ağrıyordu.

"Bulut başım ağrıyor, ağrı kesici var mı?" diye mırıldandı.

"Ulan bitti iki hafta önce, Erhan içti sürekli. Kerem'in getirdikleri var ama bekle getireyim." dediğinde Asef gözlerini açmadan olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Yok, tamam gerek yok."

"Bulut," Kerem sinirle mutfaktan seslendi. "Yüksek mg olan Doliprane kutusundan ver."

"İstemiyorum." dedi Asef gözlerini açıp ona sertçe bakarken. Kerem dudaklarında sigara varken ona gözlerini kısıp baktı, ardından sigarasını dudaklarından çekip küllüğe külünü düşürüp ayağa kalktı.

Asef onun dolaba gittiğini görebiliyordu, yarım dakika kadar dolapta bir şeyler aradı. Saniyeler sonra kapıyı kapattı ve bu sefer bir bardak aldı.

Asef gözlerini devirip bakışlarını yana çevirdiğinde orada da Yasef'in kendisine gülerek baktığını görüp bu sefer dümdüz önüne baktı. Bu sefer Bulut'un Firdevs Yöreoğlu bakışlarıyla karşılaşınca sıkıntılı bir nefes verip gözlerini kapattı. Herkes üstüne üstüne geliyordu sanki.

Basında birinin dikildiğini hissettiğinde gözlerini açmadı, sigara ve şampuan kokusu burnuna geldiğinde kimin olduğunu anlamıştı zaten.

"İç şunu." Kerem'in sesini duyduğunda gözlerini açmadan kafasını iki yana salladı.

"Asef," dedi dişlerinin arasından.

Birkaç saniye ses gelmeyince gözlerini açtı, Kerem sigarasını dudaklarının arasına koymuş, bardağı kenara indirmişti. Gözlerini kısarken ilacı çıkardı, sigarayı yeniden parmaklarının arasına alırken çıkardığı ilacı Asef'in dudaklarına yaklaştırdı.

Asef o kadar da direnmenin alemi yok diyerek çatık kaşlarıyla baksa da onun parmakları dudağına değerken ilacı ağzına aldı. Kerem yüzüne bakmadan suyu uzattığında gözlerini çevirip sudan bir yudum aldı.

Kerem arkasını dönüp yeniden mutfağa ilerlerken su bardağını sinirle kenara koydu.

Kendisine dönen bakışları umursamadı.

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin