"Çantaları sonra çıkarırız yavrum, kalsınlar burada."
"Kerem zaten o giysileri ben eve götürmem, giysi kutusuna atacağım belki ihtiyacı olan alır." dediğinde Kerem arabadan sigara ve telefonunu alırken hafifçe sırıttı. Bu giysileri sevmediğini zaten biliyordu.
Arabadan indiklerinde apartmana ilerlemek için Kerem'i bekledi, sevgilisi önden dolanıp yanına geldiğinde elini sıkı sıkı tutup parmaklarını birleştirdi. Kerem'den bir saniye bile ayrılası gelmiyordu.
İkisi apartmana girip yukarı çıkarken bir komşunun yakalamaması için biraz hızlı davrandılar. Aslında bütün komşular oturdukları dairede erkek erkeğe sevgili olduklarını tahmin ediyorlardı daha doğrusu anlamış olmalılardı ama bugüne kadar çok fazla bir tepki görmemişti hiçbiri.
"Uyandılar mı acaba?" dedi Asef, yanındaki beden o sırada cebinden anahtar çıkardı.
"Saat olmuş öğlenin ikisi," diye mırıldandı kapıyı açarken. Zaten saniyeler sonra televizyondan ve odadan gelen konuşma sesleri ile herkesin uyanık olduğunu anladı.
"Kerem geldi!" Turgay'ın neşeli sesini duyunca istemsizce gülümsedi. Daha ayakkabılarını çıkarmışlardı ki Turgay kapıda belirince Kerem'in elini bıraktı.
"Hoş geldiniz..." dedi Turgay, direkt Kerem'e sarıldı.
İki sarılan arkadaşa sevecen bir gülümseme ile bakarken saniyeler sonra ayrılınca ikisinin gözleri buluştu, Turgay hiç düşünmeden kendisine de sarılınca kollarını iri bedene sardı. Bazı konularda zıt düştükleri olsa bile seviyordu onu.
Kollarını ayırıp birkaç saniye yüzüne baktı, ardından hep beraber salona girdiler. Asef'in gözleri salonun içini turlarken kendisine bakmayan Yasef'i gördüğünde istemsizce gerildi.
"Sonunda gelebildiniz." hepsi ayağa kalkmıştı, muhtemelen bir sarılma faslı yaşanacaktı.
Herkes sıra sıra sarılırken, Yasef gidip Kerem'e sıkı sıkı sarıldı. Özlem doluydu sanki. Asef Arda'yı kollarına almışken istemsizce ikiliye baktı.
En sonunda Yasef harici herkesle selamlaşırken Yasef'in bakışları saniyeler sonra kendisine döndü. Yanına gelirken dudaklarında hafif bir gülümseme vardı.
"Hoş geldin." dedi Yasef ellerini cebine koyarken, istemsizce gözleri cebine daldırdığı ellerine kaydı. Sanki elini sıkmasın diye bilerek yapmış gibiydi.
"Hoş buldum," dedi Asef sakince, Yasef onu süzüp hafifçe güldü. Sanırım neden böyle davrandığının afallamasını ifadelerinde belli etmişti. Bu da karşısındaki şerefsizi güldürmüştü.
"Tipsiz." dedi Asef gülüşüne atıfta bulunarak, onu arkasında bırakarak yürürken onun gülüş sesini duydu ama umursamadı.
Kendisinden uzak durması daha iyiydi, onunla en küçük temasa bile girmeyi istemiyordu.
"Karavanı ne zaman geri teslim edeceksin Kerem?" Turgay hemen Kerem'in yanına oturmuş merakla sorduğu sorunun cevabını bekliyordu.
"Biraz seninle gezelim, sonra geri vereceğim kiraladığım yere." dedi Kerem sigarasını içerken, sırf Turgay'ı karavanla gezdirmek için bir gün fazladan para ödediğini biliyordu. Kalbi Kerem'in güzelliği ile sıcacık olurken gidip yanına oturdu.
"Adamsın sen ya." Turgay mutlulukla mırıldandı.
"Kaç gündür bunu bekliyor." Bulut kahvaltı masasına otururken sırıtarak konuştu.
"Yoo ne bekleyeceğim."
Asef yerine yerleşirken Yasef tam karsisina geçip oturdu ama kendisiyle göz teması kurmuyordu, ortada dönen sohbete katılmıştı. Kendisine dönmeyen gözler sayesinde biraz daha rahat hissederken diğerleri gibi kahvaltısına başladı.
"Turgay abi o zaman bugün okula gekmeyeceksin sen?" Arda ağzı dolu dolu konuştu.
"Yok bugün kendime tatil yaptım."
"O zaman Erhan bırakacak bugün beni." diye kendi kendine karar verdi, Erhan'ın da buna itirazı yoktu.
Asef sohbeti dinliyordu ama çok acıktığı için masaya dalmıştı, ağzındaki lokma bitmeden bir yenisini ekliyordu. Normalde biber yemezken yeşillik gibi duran, güzel görünen biberi görünce eline aldı ve yarıdan fazlasını ısırdı.
"Asef seninde işler çok hafif aksadı." Bulut konuştuğu sırada ona gözlerini çevirdi. O konuşmaya devam ederken çiğnediği biber ağzını acayip bir şekilde yaktığında gözleri irileşti, Bulut'un dikkatini çekmişti. "Noldu lan?"
Endişeli sesiyle masadaki herkes kendisine döndüğünde yaşarmış gözleriyle kusacak gibi oldu, acı yerdi ama bu kadar fazlası hiç adeti değildi ve anında midesini bulandırmıştı.
"Olum o biberler acı lan." Turgay elindeki bibere bakıp konuştuğunda yeşilliği tabağa bıraktı, yüzü buruşmuşken ağzındaki lokmayı çıkarmak istedi.
Kerem endişeyle ayağa kalktı ve hemen dibinde durup avucunu uzatıp ağzına baskı yaptı, ikilemde kalsada ağzındaki lokmayı onun avucuna bıraktı. Biber kendisinden ne kadar kisa sürede uzaklaşırsa o kadar iyiydi.
"Salak çocuk, senin neyine biber yemek?" diye mırıldandı Kerem, elindekinden hiç tiksinmiyormuş gibi görünüyordu.
"Su." dedi Asef ona aldırmadan, ağzı yanıyordu. Zaten daha kelimesi biter bitmez önüne bir bardak konuldu. Yasef coktsn ayağa kalkmış kendisine bir su getirmişti.
İki saniye gözleri birleşti, Yasef endişeli bakıyordu. Yutkundu ama acı boğazına yayılınca hiçbir şeyi umursamadan önüne konulan bardağa uzandı ve suyu kafasına dikti.
"O acıları bir tek ben yiyorum, araya kaynamış." dedi Erhan, eğer onun yediği acılar gibiyse naneyi yemişti.
"Oğlum sofraya neden koyuyorsunuz o kadar acıysa?" dedi Yasef, sinirini bastırdığı ses tonundan belli oluyordu.
"Benimki salak, bugüne kadar acı biber yedi sanki bugün yiyesi tuttu." dedi sinirle yanına otururken.
"Tamam ya, yeter. Hadi kusura bakmayın, yapın kahvaltınızı." dedi ama yüzü hâlâ buruşuktu. Kerem yanına oturdu, kahvaltıya dönmek yerine kendisine çatık kaşları ile bakıyordu, demek ki nasıl kusacak gibi olduysa çocuk korkmuştu.
Asef'in sözlerinden sonra herkes kendi işine dönmüştü ama kendisini izleyen iki adam yeniden kahvaltı yapmaya dönmemiş, her yüzünü buruşturduğunda ikisi de tedirgin olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...