27- DERDİME SULARI KATIP İÇİYORUM

22.6K 2.3K 811
                                    

Bölüm şarkısı: Korkuyorum- Toygar Işıklı

İçi yanıyordu...

Pişmanlığın zirvesini yaşadığı günlerden biriydi bugün.

O gittikten sonra her zaman neden böyle oldu diye düşündü, halledilmeyecek bir mesele değildi, neden böyle oldu? Sonra Kerem'in ona söylediği sözler geliyordu aklına, çoğu zaman onun hastalıklı bir şekilde kendisini sevdiği için bu durumda olduklarını düşünüyordu, çoğu zaman da kendisinin hastalıklı düşünceleri yüzünden bu hale geldiklerini.

Evde, onun yatağında sabah ve akşamın bilincinde olmadan sadece ağlıyor ve özlüyorken kimi saat Kerem'i, çoğu zaman ise kendini suçluyordu. Kerem'i suçlamasının sebebi, kendisine bir şans daha vermeden gitmesi ve takıntılı aşkı yüzünden ikisinide ayrılığa mahkum etmesiydi.

Ona göre Kerem'in aşkı takıntılı geliyordu, Asef bu yaşına kadar konseyi o derece sevmemişti bu yüzden Kerem'in bu hâline istemsizce sinirleniyordu. Ama nereden bilebilirdi ki bu üç yıl boyunca asıl takıntılı aşığın kendisi olacağını...

İçten içe aşık olduğunu inkar ediyordu o zamanlar, sadece Kerem'in muhteşem bir suratı olduğunu ve bir tuvalde en güzel manzaranın o'nun gülüşü, kısılan gözleri olduğu düşünüyordu.

Ama Kerem'i yeniden gördüğünde anlamıştı, ona hayrandı. Aşıktı.

Kerem'in gittiği yerde keyfine baktığını biliyordu, Erhan'ın çoğu zaman onunla gülerek mesajlaştığını görmüştü. O mutlu oldukça hem derin bir nefes aldı, hem nefesi kesildi.

Hem mutlu olsun istiyordu hem de 'bensiz mutlu olmasın' diye hastalıklı düşünceler ve hislerle boğuşuyordu.

Zoruna gidiyordu, geride kalan olarak. Ne olursa olsun ayrılık kalana daha çok acı veriyordu. Asef istemese de onunla beraber yürüdüğü yollardan tek başına geçiyor, oturdukları koltukta yalnız başına oturuyor ve hatta onu öptüğü yerlerden yıkık bir şekilde tek başına geçiyordu.

Kerem ne yapıyordu? Onu unutmaya çalışıyordu. Asef'in öyle bir şansı bile yoktu.

Onun gibi gitmek istedi, izini kaybettirmek. Ama o zaman Erhan'dan ufak bir bilgi bile alamazdı, bunu düşünerek kalmayı göze aldı.

Daldığı derin düşüncelerden yoğun müziğin etkisi ile çıkarken elinde tuttuğu viski şişesini bardağa doldurma gereksinimi bile duymadan dudaklarına yaklaştırdı ve diliyle genzini aynı orantıda yakan içkiden büyük bir yudum aldı.

Oturduğu koltukta iyice yayılıp kollarını koltuğun yaslanma yerine koyup, ayağını sehpaya koydu. Kafasını geriye atıp evin tavanını izledi. Yüksek ses beynini patlatacak kadar rahatsız ediyordu ama diğer yandan da öyle iyi geliyordu ki...

Gecenin bir yarısıydı ama komşuların rahatsız olması umrunda bile değildi. Bağırmak istiyordu.

'Sevdiğim adam, başkası ile birlikte!' diye hayretle bağırmak istiyordu. 'Uyumayın!'

Kalbi o kadar acıyordu ki, artık bu acı gözlerini dolu dolu ediyordu. Gözlerini kısıp gözyaşlarının akmasını egellemeye çalıştı.

"Neden ya..." dedi titreyen sesiyle.

Tam ona kavuşmuşken neden yine ayrı kalmak zorundaydı?

Kafasını yasladığı koltuktan çekip derin bir nefes aldı ve içkisini kafasına dikip ardı ardına iki büyük yudum aldı. Yüzü buruşurken tişörtünün yakalarını çekiştirdi.

Çok sıcaktı... Yanıyordu.

Telefonu titreyince eli yakasında, hâlâ çekiştirirken göz ucuyla arayana baktı. Bulut defalarca kendisini aramıştı, yalnız bırakması konusunda defalarca uyarsa da rahat etmiyordu. Asef elini yakasından çekip telefonu aldı ve açtı.

"Asef, niye açmıyorsun dengesiz?" Bulut'un sesi sinirli geliyordu.

"Rahatsız etme dedim ben sana." elindeki içkiyi bırakıp oturduğu koltuğun üzerinde yarılanmış paketten bir sigara alıp dudaklarının arasına koydu.

"Geri zekalı, merak ediyorum. Hangi bardasın?" diye bağırdı sesini biraz duyurmak için, oysa Asef onu çok net duyuyordu.

"Evdeyim." dedi oturduğu koltuğa avucunu sürerek çakmağı ararken, karşı taraftan hafif bir kıkırtı yükseldi.

"Hadi, yeme beni." dediğinde kaşları çatıldı, çakmağı bulduğunda cevap vermeden önce dudaklarının arasında duran sigarayı yaktı ve içine derince bir nefes çekti.

"Evdeyim Bulut." dedi ayağa kalkarken, içerisi çok fazla sıcak olmuştu. Ve çok sesli. Müziği kısacak kadar gücü yoktu.

"Haydaaa...." dedi Bulut. Asef ona aldırmadan balkonun kapısını açtı ve soğuk havaya aldırmadan balkon demirlerine ilerledi. "Hiç evde olabileceğin aklıma gelmedi."

"Nerede olacaktım Bulut?" dedi sakin bir sesle, dudaklarının arasında duran sigarayı iki parmağının arasına aldı. Boynunu başparmak yardımı ile kaşırken gözlerini kapatmış, soğuk havayı soluyordu.

"Barda, birinin bacaklarının aras-"

"Aferin Bulut, sen de harca beni." dedi Asef kırgın bir sesle.

"Harcamıyorum, sadece ikimiz beraberken olduğun kişiyi benden saklama."

"Bulut, kafam bozuk zaten. Evdeyim, iyiyim merak etme. Kimse yok yanımda." dedi gözlerini açıp bıkkın bir şekilde sigarasından içerken.

"Yanına geliyorum." dedi Bulut ve anında telefonu kapattı. Asef itiraz edemedi, birini yanında istiyordu.

Telefonu kapatıp cebine koyarken bakışlarını sokağa çevirdi, öylesine etrafta gezdirdiği bakışları büyük ağacın yanında duran arabaya değdi, gözlerini başka tarafa çevirecekken sürücü koltuğunda duran beden ile kaşları çatıldı.

Kerem...

Hayal mi görüyordu?

Dikkatlice baktığında onunda kendisine baktığını gördü. Gizli gizli izlerken yakalanmışa benzemiyordu, gayet sakin bir şekilde sigarasını içiyordu ve gözlerini kendisinden ayırmıyordu.

Balkon demirlerinden tutundu, neden buradaydı?

Arabanın camı yarıya kadar açıldı, Kerem gözlerini kendisinden ayırmadan izmariti yere fırlattı. Asef aralık duran dudakları ve irileşmiş gözleri dışında başka bir tepki bile veremiyordu.

Saniyeler sonra arabanın motoru çalıştı, arabanın farları gözünü kör edermiş gibi yanarken istemsizce gözlerini kıstı. Kaşları çatılırken arabanın hareketini gördü ve saniyeler içinde sokaktan çıkışını izledi.

Kerem'di değil mi? Neden kapısının önünde balkonunu izliyordu? Hayal olabilir miydi?

Issız sokak tamamen sessizleştiğinde bakışlarını arabanın az önce durduğu yere çevirdi, bir dolu izmarit vardı.

Kaç saattir buradaydı?

Asef yeniden az önce gözden kaybolan arabanın çıktığı sokağa döndü.

Kendine gelemiyordu.

***

Gençler izmaritleri ben topladım taam mı çevre duyarı kasan olursa ağzının ortasına bir çarparım sinek gibi duvara yapışır. Canlarım:)

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin