Maraba...
Medya: Erhan
"Ananı sikeyim."
Sonat hâlâ öfkeyle Yasef'e bağırırken Kerem yanda duran bir sopayı eline aldı. Erhan ise çoktan birkaç darbe vurmuştu her ikisine.
Yasef karnına yediği bir darbeyle yüzünü buruştururken bakışlarını Erhan'a çevirdi.
"Erhan, onu alıp götür burdan. Kendini kaybedecek." dedi acıyan canına aldırmadan, Erhan ağzındaki kürdanı çevirerek ona baktı.
"Ben yanındayım, kıvamını ayarlarım." dedi bir daha vururken. O sırada birden fazla darbe almış Sonat yüzünü buruşturarak kafasını kaldırdı.
"Sanki sen ondan farklısın, sinir hastası pezevenk."
Erhan ona bakıp kaşlarını çattı ve eğilip yakasından tuttu. Yüzüne bir yumruk atıp onu yere savurduğunda Sonat acıyla bağırdı.
"Orospu çocuğu!"
"Fazla konuşmayın." dedi Kerem elindeki sopayla sakince yan yana, diz çökmüş ikiliye bakarken. Yasef ile göz göze geldiğinde sinirle dişlerini sıktı.
Kardeşim dediği adamdı.
Tam önünde durduğunda elindeki sopayı kaldırdı, Yasef elini kaldırıp onu durdurdu. Normalde durmazdı ama çatık kaşları ile ona baktı. Kulağı uğulduyordu, onu duyamıyordu bile. Nefreti tüm sesleri kesiyordu.
Yasef elini cebine attı ve bir şey çıkardı. Dikkatli baktığında bunun bir bıçak olduğunu gördü, kaşları çatılırken aralanan dudaklara odaklandı.
"Sonat için getirmiştim, elimin altında durmasın. Canımın acısıyla gözüm döner." dedi Yasef ona göstererek bıçağı kendilerinden en uzağa atarken.
Bunu açıklama sebebini biliyordu Kerem, onun canı acıdığında her şeyi yaptığını biliyordu.
Kerem hiçbir şey söylemeden sopayı kaldırıp göğsünün biraz altına hızla indirdiğinde Yasef'den büyük bir inleme duyuldu. Aldırmadı, eğilmiş bedenin sırtınada büyük bir öfke ile vurdu.
Bir daha aynı yere büyük bir hızla vurdu ama bu sefer kafasına denk geldi.
"Foncé," dedi acıyla inleyerek.
Kerem sopayı bir kez daha kaldırıp vuracakken olduğu yerde kalakaldı, vücudu acıyla kasıldı.
Kafasına vurulan darbeler her seferinde daha çok canını yakıyordu.
Yerde kıvranan bedene baktığında kardeşini gördü, nefesi daralırken gözlerinin dolu dolu olmasına engel olamadı. Dişlerini sıktı ve yanında diz çöküp ensesinden tutup kendine yaklaştırdı.
Gözlerini kapatıp dudaklarını onun saçlarına bastırırken ne düşüneceğini bile bilmiyordu. Üç yıldır kardeşim dediği adam ilk defa karşısına geçmişti, tek bir darbe bile almasın diye her yumruğun önüne atladığı kardeşine kendisi dayak atıyordu.
"Kerem..." Erhan'ın afallamış sesini duydu, gözlerini açtı ama hâlâ Yasef'i bırakmadı. Vurduğu yeri eliyle acımasın diye okşuyordu. Yasef ise acıyla inliyordu.
"İstersen sen biraz kenara çekil, ben halledirim."
Gözlerini ondan çekti ve kıvranan çocuğa çevirdi. Çenesinden tutup kendisine bakması için zorladı, gözleri yüzünün her köşesinde gezinirken derin bir nefes aldı.
"Gidecek misin?" diye sordu son bir umutla. İçindeki öfke ve acının savaşında yenilip kalmıştı.
Yasef nefes nefese, yüzü buruşmuş bir vaziyette kendisine baktı ve saniyeler sonra kafasını zor bela olumsuz anlamda iki yana oynattı.
"Asef neredeyse, ben oradayım."
Sevgilisinin adını onun ağzından başka bir niyetle duyduğunda acısı öfkesinden korkup görünmeyen bir köşeye saklandı. Duyguları saniye saniye değişirken dişlerini sıktı.
Yasef kafasını acıyla eğdiğinde elindeki sopayı betona bastırıp ondan destek alarak ayağa kalktı. Kalktığı anda kendisine bakan Erhan'a aldırmadan bu sefer bile isteye kafasına denk gelecek şekilde bir tekme attı.
"Asef benim sevgilim orospu çocukları." dedi hem Sonat hem de Yasef'e bakarken.
"Aksini iddia etmiyoruz!" diye bağırdı Sonat. Erhan o bağırdığı anda elindeki sopayla karnına sertçe vurdu.
"Ben... ediyorum." dedi Yasef nefes nefese gülerken.
Kerem ona bakıp kafasını eğdi ve gülmeye başladı. Gülüşü yavaş yavaş kahkahaya dönüştü.
"Erhan bir de Fransa'da bana deli derlerdi." göz ucuyla Erhan'a bakıp. Ardından gülüşü aniden soldu ve elindeki sopayla ard arda Yasef'in vücuduna darbeler indirdi.
Kanlar içinde kalan çocuğa aldırmadan hızlı hızlı vurmaya devam ederken Erhan bir süre sonra kolundan tutup engel oldu, geriye çektiğinde delirmiş bakışlarını arkadaşına yönlendirdi. Erhan daha sakin bakıyordu kendisine.
"Dinlene dinlene Kerem." diye uyardı, Kerem öfkeyle kafasını salladı ve ondan ayrıldı.
"Özellikle sana ihanet eden bu orospu çocuğunu saatlerce." dedi Yasef'e bakıp. "Sen merak etme kardeşim."
Yasef kafasını kaldırıp ona baktı, gözlerinde bariz bir kıskançlık vardı. Gülümsedi.
"Kardeşim dediğin adamın nasıl para kazandığını bilmek ister misin?" diye sordu kanayan suratıyla sırıtarak yüzüne bakarken.
Kerem arkası dönük, soluk soluğa kalmış bir vaziyette onun sesini duyduğunda endişe ile kasıldı. Yeniden arkasını döndü.
"Uyuşturucu-" Kerem yüzüne bir tekme attığında lafını acı dolu bir inleme ile kesmek zorunda kaldı.
Kerem kaçamak bakışlarını yanındaki Erhan'a yönlendirdi. Yasef'e çatık kaşları ile bakıyordu. Gözleri kendisine döndüğünde aniden çevirdi endişeli gözlerini.
Yerde iki büklüm yatan bedenin yanına yaklaşıp ard arda yumruklar attığında Yasef'in yüzü artık kandan görünmeyecek seviyeye gelmişti.
Acı gidip yerini dinmeyen bir öfkeye bırakmıştı şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FERNWEH
Teen Fiction[TAMAMLANDI] Bölümler kısadır. Bu kitaba başlamak için No:31 kitabında "K-A" bölümlerini okumanız yeterli... "Kerem," dedi ardından herkesin yüzünde gezen gözleri sanki rastgele Asef'in yüzünde kalırmış gibi durdu. "Yakında geliyormuş." Asef öyle...