39- SEVGİSİZ

23.1K 2.3K 1.2K
                                    

"Günaydın."

Kerem'in uykulu sesi geldiğinde sıktığı portakal suyunu bardaklara doldururken omzunun üstünden arkaya baktı ve gülümsedi. Yeni uyanmış bir bebek gibi evin içinde dolanan bir Kerem hayal edemeyeceği kadar güzeldi.

"Günaydın." dedi sevecen bir tonda, Kerem tezgahın üzerinde duran sigara paketine kısa bir bakış atıp bir dal sigara çıkardı ve filtreyi dudaklarının arasına koydu.

"Aç karnına sigara mı içilir?" diye sordu Asef önüne dönerken, eskiden olsa direkt içme diye emrederdi ama şimdi sadece rahatsız olduğunu belli ediyordu.

"Bir şey olmaz." dedi boğuk sesiyle, ardından çakmağın ve yanan sigara kağıdının sesi geldiğinde derin bir nefes aldı ama daha fazla üstelemedi.

İki bardağı doldurup eline aldı ve masaya ilerledi, çok iyi bir kahvaltı hazırlayamamıştı ama en azından aç kalkmayacakları kadar ortalamaydı. Daha güzelini hazırlamak isterdi ama dün gece Kerem yanında diye heyecandan uyuyamadığı için uykusunu pek alamamıştı.

"Gel hadi bir şeyler yiyelim." dedi Asef, elini beline koyup.

"Tamam yavrum."

Kerem'e baktığında sigarasıyla masaya ilerlediğini gördü, sigaralı elinin baş parmağıyla çenesini kaşırken sofrayı süzüyordu. Hiçbir tepki vermeden boş sandalyelerden birine geçip oturdu ve kenara konmuş kapaklardan birini alıp önüne koydu.

"Beğenmedin mi?" diye sordu Asef biraz çekinerek. Beğenmesi için yapmamıştı aslında, sadece yiyip kalkacaklardı ama belki Kerem daha güzel hazırlanmış kahvaltıları gördüğü için bu ona eksik gelmişti.

"Kahvaltı işte, güzel. Geç otur hadi." dedi çatalı eline alıp sigara külünü kapağa dökerken.

Asef birkaç saniye yüzüne baktı ve ardından kafasını sallayıp hemen karşısına oturdu. Kerem küçük peynir dilimini çatalına batırıp ağzına götürürken Asef kafasını eğip boş tabağına dalmış gözlerle baktı.

Hissettiği yoğun duygular sanki gün doğmasını beklemişti boğazındaki yumruyu ortaya çıkarmak için. Ne için olduğunu bile bilmeden dolan gözlerini engelleyemedi.

Ve hatta yüzünün buruşmasını. Ciğerlerine derin bir soluk çektiğinde çenesi titredi.

Neden ağladığını bile bilmeden kahvaltının ortasında ağlamaya başladı, kendini durdurmak bile istemiyordu. Belki Kerem karşısında oturduğu için ağlıyordu, belki de onun küçük bir sevgisizliği kötü hissetmesine sebep oluyordu.

İstemsizce gözlerini karşıya dikti, Kerem kahvaltı yapmayı bırakmış sigarasını içerken dikkatlice kendisini izliyordu. Gözlerini bir saniye bile ayırmıyordu ağlayan suratından.

Asef elinin tersiyle yanaklarını sildi ama ağlamasını durduramıyordu.

"Kerem," diye mırıldandı titreyen sesiyle. Kerem cevap vermedi sadece yüzüne baktı. Gülümsemeye çalıştı ama bu acı dolu bir gülümseme olmuştu.

"Bana sarılır mısın?"

Kerem'in gözlerinden tarif edemediği bir duygu geçip gitti, hâlâ yüzüne bakıyordu. Sigarasından bir duman daha çekerken tepki vermedi, Asef kafasını eğdi. Yine sarılmayacaktı.

Bunun bilincinde kendisini biraz sakinleştirmeye çalıştı, daha fazla onun gözünde küçük düşmek istemiyordu. Ne masayı terk edebiliyordu ne de ağlamasını durduruyordu. Sanki bu ortam onlar için hiç garip değildi.

Saniyeler sonra Kerem'in elinin hareket ettiğini gördü, bitmemiş sigarasını kapağa bastırıp bir anda sandalyeyi iterek ayağa kalktı. Ona bakamıyordu, gözlerinde herhangi bir sevgisizlik kırıntısı görmek istemiyordu.

Kerem masanın etrafında dolandı, Asef kolundan tutulduğunda irkilerek kafasını kaldırıp başucunda kendisine bakan çocuğa dolu gözleriyle baktı.

"Ağlama." dedi Kerem ve kolundan zarifçe tutup ayağa kaldırdı. Asef aynı oyuncak bir bebek gibi onun kendisini yönlendirmesine izin veriyordu.

Kerem saniyelerce durup ardından karşısındaki bedeni kollarının arasına aldığında Asef gözlerini iri iri açtı.

Rüyasında kaybolan beden gözlerinin önüne gelirken tişörtünden sıkıca tuttu, kaybolmasın istiyordu. Bekledi, kollarının arasındaki beden kaybolmamıştı ve hatta boynuna sıkı bir öpücük kondurmuş daha sıkı sarılmıştı.

Asef ciğerlerine güçlü bir nefes çekti ve buruşan yüzünü sarıldığı bedenin sıcak boynuna gömdü. Öyle sıkı sardı ki onu, üç yılın acısını çıkarıyormuş gibiydi.

Bu sefer mutluluktan ağladı, öyle ağladı ki sesi evin içinde yankılanıyordu. Kerem ona sıkıca sarılmış olmasaydı kollarının arasından yere düşüp, diz çökerek göz yaşı dökecekti.

Kaç dakika öyle kaldılar bilmiyordu ama hiç ayrılmak istemiyordu. Keza Kerem'de öyleydi. Boynuna küçük küçük öpücükler kondururken bir şeyler mırıldanıyordu ama Asef ne dediğini bile anlamıyordu.

Ağlamaları iç çekişlere dönüşürken sırtında sakinleşmesi için yavaş yavaş gezen el onu mayıştırdı. Küçük bir çocuk gibi bir daha burnunu çekip, kafasını omzuna yasladı ve gözlerini kapattı.

Üç yıldır ilk defa gerçek anlamda mutlu hissediyordu.

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin