132- UYUŞTURUCU

17.1K 1.9K 1.5K
                                    

Bölüm şarkısı:

Deli- Norm Ender

"Erhan!"

"Lan dur!"

Turgay ve Kerem arkasından bağırırken apartmandan dışarı çıktı. Temiz hava ciğerlerine dolduğunda iyi geleceği yerde daha fazla canı yandı.

Arda'nın kendisini izinsiz öpen biriyle akşamlara kadar dolaşması, kendisine yalan söylemesi canını daha fazla yakmıştı oysa.

Titreyen ellerini yumruk yaptı, ne yapacağını bilmiyordu. Birkaç adım attı kaldırımda ama nereye gideceğini bile bilmiyordu. Havanın aydınlandığını ve hatta insanların işe gitmek için yola çıktığını bile yeni fark etmişti.

Gece saat kaçta gelmişlerdi? Bilmiyordu bile. Kaç saat sakinleşmeyi bekledi onu bile bilmiyordu. Çok zaman geçmiş olmaması gerekiyordu.

"Abi dur bi." Turgay'ın kolundan tuttuğunu fark ettiğinde garip garip ona baktı. Ardından kendine geldiğinde kolunu kendine çekip yürümeye devam etti.

"Erhan!" Kerem'in tok sesi doldu bu sefer kulaklarına. Onun sesiyle adımların durdurdu. "Bekle, sakinleş."

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

"Beni biraz yalnız bırakın." dedi sakince.

"Ama-"

"Turgay!"

Dudakları aralık, gözleri arkadaşlarının arasında gidip geldi.

"Lütfen, beni yalnız bırakın biraz. Gidip kimseye saldırmayacağım, kimseye zarar vermeyeceğim. Sadece düşünmek istiyorum. Nolur." yalvarır gibi konuştu. Hatta yalvarıyordu.

Kerem ve Turgay birbirlerine baktılar. Erhan kafasını hafifçe eğdi arkasını döndü. Turgay yine seslendiğinde elini sertçe kaldırdı.

Onun sesi kesildiğinde yürümeye devam etti, arkasından gelmeyeceklerini biliyordu. Biraz ilerledikten sonra evin önünden pek ayrılmadan diğer sokağın kaldırım kenarına oturdu.

Oturduğu yerde sırtını duvara yasladı ve öylece karşısındaki yıllarıdır kapalı duran dükkan kepenkine dikti. Üzerindeki rengârenk spreyle yazılmış yazılar bile hareket ediyor gibi geliyordu.

Ağlayamıyordu, sadece sinirliydi.

Kaç saat orada öylece oturdu bilmiyordu bile, sokak kalabalıklaştı. Herkes güne başlamıştı, günü aymıştı. Erhan'ın ise günü kararmıştı.

Derin bir nefes alıp saçlarını karıştırdı, gözleri yerdeki taşları turlarken gözlerini ratgele etrafa çevirdi. O sırada sokağın başında giren çocuğu gördü.

Üst katta oturanlardan biriydi. Adının Oğuz olduğunu saniyeler sonra hatırladı.

Saçları koyu kumraldı, ensesine kadar geliyordu. Beyaz tenliydi ve tek dikkatini çeken şey karşındaki piercingdi. Aşırı soğuk duruyordu ve ters. Kendisinden dört yaş küçüktü. Üst kattaki üç kişiden, ortanca olandı.

Erhan bakışlarını ondan çekti ama aniden yeniden ona baktı. Oğuz cebinden bir şey çıkarıp avucunun içine koydu ve ardından hepsini ağzına atıp gözlerini kapatıp gülümsedi.

Erhan dişlerini sıktı.

"Orospu çocuğu." dedi ayağa kalkarken, birazda olsa dinen siniri yeniden vücuduna akın etmişti.

Büyük adımlarla çocuğun yanına giderken Oğuz son anda kendisini fark etti, adımlarını durdururken Erhan hiç duraksamadan yanına gitti ve onun bir şey demesine izin vermeden elini kaldırıp çocuğun yüzüne yumruktan daha çok sert bir tokat attı.

Oğuz dengesini kaybedip bir iki adım geriye giderken, kafası neredeyse gövdesinden ayrılacak gibiydi. Belini büküp darbenin geldiği yere eğilmişken yanağını tutup vücudunu dikleştirmeden kendisine baktı.

"Ne vuruyon lan?" dedi acı çeken bir tonda.

"Uyuşturucu mu kullanıyorsun sen amına koduğum ha?" dedi bir daha elini kaldırırken. Oğuz biraz daha geriye gitti.

"Ne?"

"Ne içtin sen az önce ha?" dedi eli havadayken. Oğuz birkaç saniye düşündü ve anlamsız bakışlarını kendisine yönlendirdi.

"Bonibon." dedi dehşetle vurgularken. Erhan'ın kaşları çatıldı, dilini ısırdı.

"Lan yalan söyleme bana!" bir daha vuracakken Oğuz cebinden renkli bonibon kutusunu çıkarıp gösterdi.

"Dur!" dedi sinirle kutuyu gösterirken. Gözlerini renkli kutuya çevirdiğinde harbiden bonibon kutusu olduğunu gördü.

Sıkılı dişlerinin arasından kutuyu kendine çekip aldı ve kapağını açtı. İçinde harbiden renkli renkli şekerin olduğunu gördüğünde siniri saniyeler içinde kaybolurken durduk yere vurduğu çocuğun yüzüne bakamadı.

"Ekmek almaya gittim, para üstü kalınca ondan aldım." diye açıkladı sinirle. Erhan elindeki kutuyu sağa sola oynattı, utandığı için çocuğun uyuşturucu içmediğine bile sevinemedi.

Elinde tuttuğu bonibonu çocuğun yüzüne bakmadan geri uzattığında Oğuz birkaç saniye durdu ve ardından elinden bir hızla çekip aldı.

Erhan yanından geçip gitmesini beklerken yüzüne yediği sert bir tokatla afalladı, kendisininki kadar sert olmasa da acıtmıştı. Kafası hafifçe sola kaydı.

"Bir daha bana elini kaldırma o elini alır götüne sokarım ülkücü bozuntusu." dedi büyük bir öfkeyle. Sesi sinirden titriyor gibiydi.

Çocuk bir adım attı ve yanından geçti ama ikinci adımı atmadan durdu ve ardından geri dönüp omzundan tutup erkekliğine dizini gömdüğünde Erhan yüzünü buruşturup vücudunu eğdi.

"Dangalak." dedi tükürür gibi. Ve bu sefer yoluna devam etti.

Erhan normalde olsa onu dövmeden bırakmazken şimdi hiçbir şey demiyordu. Ağrıyan erkekliğine rağmen vücudunu dikleştirdi.

"Nasıl vurdu ya beynim durdu." çocuk giderken hâlâ kendi kendine konuşup küfürler ediyordu.

Dayak yemek ise Erhan'ı biraz sakinleştirmişti.

FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin