43- ÖFKE

21.9K 2.1K 1.1K
                                    

Maraba

Önceki bölümde 'bugün' yazacağıma, 'yarın' yazmışım. Akşamdan sabaha yanlış hesaplamışım saat konuşma kısmında saat belirtmediğim için... Yani Sonat 'görmek istiyorsan bugün saat 6da Terezel'e git' diyor. Düzelteyim..

Bininci defa Kerem'i aramasına rağmen telefonunda sadece ulaşılamaz diyen sekreterin sesi geldikçe deli oluyordu.

Evin içinde dört dönerken Sonat'ın dediklerini düşünüyordu, böyle bir şeyin olmasına ihtimal bile yoktu. Biliyordu, Kerem asla böyle bir şey yapmazdı.

Onun kalbini çok kırmıştı, üzmüştü ama hiçbir zaman intikam peşinde koşmamıştı. Her zaman sessiz durup kendini geri çekmiş ya da intikamdan daha kötüsünü yapıp sevdiği halde terk etmişti.

Dudakları yalan söylemezdi, gözleri öyle bakmazdı. Biliyordu.

Daralan nefesi iyice kendini bunaltırken aramayı siktir edip dış kapıya yöneldi, onun yanına gitmesi gerekiyordu. Telefonu elinde tutarken kapının önünde duran anahtarlığı aldı ve bir kez daha Kerem'i ararken kapıyı açtı.

O sırada merdivenden yukarı çıkan bedeni gördüğünde olduğu yerde durdu.

Kerem demir korkuluktan tutunup ikişerli ikişerli merdivenleri çıkarken gözlerini Asef'den ayırmıyordu. Yüzünü süzdüğünda gözleri şüphe kısıldı ve yanına vardığında kafasını iki yana salladı.

"Bu yüzünün hali ne? Nereye gidiyorsun?" diye sordu aralık dudaklarının ardından, ama sanki yüzünün halini değilde nereye gideceğini umursuyor gibiydi. Asef kapanmak üzere olan kapıyı elini arkaya atarak tuttu.

"Sana geliyordum." dediğinde Kerem yüzünü süzdü. "Seni arıyorum ama telefonun kapalı. Ulaşılamıyor diyor."

Telefonun ekranını çevirip Kerem'e gösterdiğinde karşısındaki adamın gözleri ekranda gezindi, ardından kendisine döndü. Soluk soluğa kalmıştı, titriyordu. Yine de yutkunup serin bir nefes aldı ve dudaklarını araladı.

"Noldu?" diye sorduğunda Asef yutkunup elini ensesine koydu.

"Sonat mesaj attı bana," dediğinde çekinerek Kerem'in gözlerinin içine baktı. "Dediklerine inandığımdan değil ama sana kötü bir şey yapacakmış gibi geldi, bilmiyorum."

"Ne dedi?" diye sordu merakla.

"İşte benden intikam alacağını yani daha doğrusu kendine köpek edip daha sonra beni bırakacağını ima etti, bunu görmek istiyorsan Terezel'e gel dedi. Saçmalıyor." dedi Asef saçını karıştırırken.

Kerem'in yüzündeki değişimi saniyesi saniyesine izledi, öfkeyle dişlerini sıktı esmer çocuk. Gözlerinin içine bakıyordu ama sanki başka bir şey düşünüyordu.

"Sinirlenme, saçmalıyor-"

"Aynı şekilde bana da mesaj attı Asef." dedi dişlerinin arasından, kaşlarını kaldırdı.

"Ne?" Asef afalladı.

"Beni de Terezel'e çağırdı, gel ve gör dedi." gözleri iri iri oldu Asef'in, bu çocuk ne planlıyordu böyle? Bu kadar mı kafayı yemişti?

"Telefonum parçalandı, sana da ulaşamadım. Direkt yanına geldim."

Asef o an az önce Kerem'in kendisine neden şüphe ile baktığını anladı, Terezel'e gideceğini düşünmüştü.

Kerem kaskatı olmuş çenesi ile kolunu kaldırıp bileğindeki saate baktı. Saatini düzeltip derin bir nefes aldı ve arkasını dönüp yürümeye başladı.

"Asef eve geç, ben geliyorum birazdan." dedi merdivenden aşağı inerken, Asef onun titreyen ellerini gördüğünde kendine geldi.

"Kerem, dur." dedi ama çocuk çoktan hızlı hızlı merdivenleri inmeye başlamıştı.

Asef aceleyle kapıyı kapattı ve ardından gitti. Hızlı hızlı merdivenleri inerken açılan ve kapanan dış kapının sesini duyduğunda daha da hızlandı.

Dış kapıya uzaklaştığında Kerem'in rastgele park ettiği arabasına ilerlediğini görünce arkasından seslendi ve uzun bacaklarının yardımıyla ona yetişmek için büyük büyük adımlar attı.

Kerem tam sürücü koltuğunun kapısını açmıştı ki onun kolundan tutup kendine çekti. Ama Kerem'in gözlerinin odağı kendisi değildi, kendisini kaybetmemiş gibiydi.

Aynı o gece, sokaktaki o çocuğa vurduğu gibi.

"Kerem, sakın." dedi Asef onu sarsarak.

"Asef, bırak." dedi sert bir sesle ve kolunu çekip arabanın kapısını açtı. Delirmiş gibiydi. Asef yine kolundan tutup kapıyı açmasına engel oldu.

"Kerem-"

"Asef bırak!" diye bağırdı, göz bebekleri bile titriyordu sinirden. "Bırak!"

"Başını belaya sokma geri zekalı çocuk!" Asef dışarda olmalarını umursamadan bağırdı. Kerem bir hızla ona döndü yakasından tuttu.

"Video attı Asef." dedi öfkeyle fısıldayıp, sesi titriyordu. "Senin haberin olmayan bir videonu attı."

Kerem'in gözleri sulanırken ona afallayarak baktı. Sıkılı dişleri ile hızlı hızlı soluk alıp veren çocuğa bakarken kalbi acıdı.

Kerem onun yakasını ittiğinde bir adım geriledi, hâlâ iri gözleriyle arabaya binen esmer çocuğa bakıyordu.

"Eve geç ve beni bekle Asef, sözümü ikiletme." öfkeyle konuştu.

Arabanın motorunu çalıştırıp saniyeler içinde olduğu yerden büyük bir hızla uzaklaştı.

Asef hâlâ arkasından bakarken kalbine saplanan acıyla soluğu kesilmişti.

***
Ben Kerem katil olur diyorum siz ne diyorsunuz?

***Ben Kerem katil olur diyorum siz ne diyorsunuz?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
FERNWEH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin