“How much longer until you break? Your mind's about to fall...”
Bulantı.
Beni uykumdan uyandıran buydu.
Yoğun bir kusma isteği.
Banyoya koştum ama kapıdan içeri adımımı atar atmaz midemde şiddetli bir ağrı hissettim. Dizlerimin üzerine yığıldım. Öğürmeye başladım. O kadar çok öğürdüm ki nefes alamadım. İçimde dışarı çıkmak isteyen bir şey vardı sanki. Gözlerimin kan çanağına döndüğünden, yüzümün kıpkırmızı kesildiğinden emindim. Başımı soğuk taşlara dayadım. Bir elim boynumdaydı. Dakikalarca öğürmeme rağmen kusmayı da başaramamıştım. Ne oluyordu?
Ayağa kalkmak istedim ama dizlerimi harekete geçiremedim. Bir kez daha öğürdüm.Ağzımın içinde kaygan, yuvarlak bir şey hareket etti. Dilimin üzerindeydi. Bulantı yükseldi. Dudaklarımın kenarından sızan sıvının ağız suyum olduğunu düşünüyordum. Ta ki o sıvı önümdeki soğuk taşların üzerine damlayana kadar. Siyah.
Ağzımdan akan her neyse siyahtı. Ellerimi dudaklarıma götürdüm panikle. Siyah sıvı ellerime bulaştı. Kalbim korkuyla çarpıyordu. Kafamda binlerce ses neler oluyor diye haykırıyordu. Bir cevap bulamıyordum. Ağzımdaki şeyi kustum. Daha fazla siyah sıvıyla birlikte bedenimi terk edince öğürme isteğim durdu. Kustuğum şeyin ne olduğunu fark ettim sonra. Küçük çaplı bir şok yaşadım. Bu bir gözdü. Evet, göz. Bir insan gözü. Insan gözü. Benim ağzımdan çıkmıştı? Bir göz kustum? Bir göz kustum. BIR GÖZ KUSTUM?!
“N-ne oluyor ya?” diye mırıldandım kendi kendime kesik kesik nefes alırken. Ağzımda acı bir tat oluşmuştu. Boğazım acıyordu. Görüşüm bulanıklaşıp netleşiyor başımın dönmesine sebep oluyordu. Her yanım o siyah sıvıyla kaplıydı. Korku ve panik beynimi ele geçirmişti. Başımı kaldırdım. Ayna… Duvarda bir ayna asılıydı. Nerden gelmişti? Dün yoktu. Ondan önceki gün de yoktu. Bu kahrolası simülasyonda tek bir ayna bile görmemiştim. Şimdi nasıl oluyor da…
Ayağa kalktım güçlükle. Kustuğum şeye bakmamaya gayret ettim. Böyle bir olay hiç yaşanmamış gibi davranabilir miydim? Lavabonun kenarlarına tutundum. Belki bir kabustu. Belki… Göz ucuyla yere baktım orda olup olmadığını kontrol etmek için. Ordaydı. Gerçekti. Bir simülasyonun içinde ne kadar gerçek olabilirse o kadar gerçekti.
Aynaya döndüm. Çatlakları olan bir aynaydı ama en azından yansımamı görebiliyordum. Dudaklarımdan çeneme, ordan da boynuma akan siyah izleri görebiliyordum. Gözlerimin çevresinde karaltılar vardı. Göz akım kanlıydı. Elmacık kemiklerim her zamankinden daha belirgindi. Çok iyi göründüğüm söylenemezdi. Tenim solgundu. Dudaklarım kuruydu, yer yer çatlamıştı. Boğazım kızarmıştı. Hızla inip kalkan göğsüm ter içindeydi. Derin derin nefes aldım aynadaki aksimi izlerken. Bu bir rüya mıydı? Rüya gibi hissettirmiyordu.
Aynanın etrafındaki lekeler dikkatimi çekti biraz olsun sakinleştikten sonra. Yosun tutmuş gibiydi. Ya da küflenmiş gibi. Siyahtı. Ince damarlar halinde duvara yayılıyordu. Parıldıyordu ya da bana öyle geliyordu. Çekinerek biraz da iğrenerek parmağımı uzattım siyahlığa. Kül gibi dağıldı elimde. Cevabı olmayan başka bir soru daha…
O esnada ensemde keskin bir acı hissettim.
Spiral.
Geri dönmüştü.
***
Gediz ondan başka hiçbir şey düşünemiyordu.
Deniyordu, gerçekten deniyordu ama her seferinde kendini aynı kokuya teslim ediyordu. Eğer bunun adı tutkuysa, daha önce hiç bu kadar güçlü bir tutkuyla sarsılmamıştı benliği. Içinde açıklayamadığı bir şey vardı ve içindeki bu şeyin tek istediği Nare'ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefirin Kızı: Zuhur
FanfictionBu hikaye Sefirin Kızı dizisinin dördüncü bölüm sonrasında olacakları konu alacak. #NarGed için kelimelere ruh üflemek amacım. Hikayenin odak noktası Nare ve onun iyileşme süreci olacağı için dizide yer alan bazı yan karakterler bu versiyonda yer al...