“Paralyzed and for some time but I feel a change in these bones of mine. I feel a pulse. I feel a rise. I feel it, I feel it. Breaking from these icy chains. I hear the fire that speaks my name. It begs me to come home again. I hear it I hear it.”
“Yağmur yağıyor,” dedi Doğa dışarıyı göstererek. Kafenin camdan duvarına çarpan yağmur damlaları masadaki gerginliği hissetmiş gibiydi. Gökyüzünden sabırsızca yeryüzüne bırakıyordu kendini. Dağılmak, diğer yağmur damlalarına karışmak için çırpınırcasına yağıyordu. Daha hızlı, daha gürültülüydü. Umursamazdı. Durdurulamazdı.
Nare önce arkadaşına sonra Gediz'e baktı masadan ayrılmadan önce. Yağmur damlaları gibi hissediyordu. Rüzgarın izinde bir bulut olmaktan yorulmuştu. Artık dünyaya uzaktan bakmak istemiyordu. Artık yağmur olup, o merak ettiği dünyaya karışmak istiyordu.
“Yağsın. Yağmurdan korkmuyorum.”
Nare arkasını dönüp uzaklaşırken Doğa ve Izzy göz ucuyla Gediz'i izliyordu. Leman neler olduğunu bile anlamamıştı. “Ne oldu şimdi?”
Kimse cevap vermedi. Gediz ani bir kararla yerinden fırladı Nare'nin peşinden gitmek için. Kızlar dışarda neler olduğunu görebilmek için heyecanla camdan dışarı bakındılar.“Bu sefer olacak,” diye mırıldandı Doğa.
“Bu sefer de olmazsa ikisini bir odaya kilitliyoruz.” Izzy gözünün önüne düşen saçını üfleyerek görüş alanından uzaklaştırdı. “Ne yapıyorlar?” Daha iyi görebilmek için adeta cama yapıştı. Bir yandan da dengesini bulabilmek için Doğa’nın koluna tutundu. Doğa Izzy'nin dokunuşu ile bir anlığına bocaladı. Sonra dikkatini toplayarak yeniden Nare ve Gediz’e odaklandı. Gediz Nare'yi durdurmuştu. Hararetli bir şekilde tartışıyor gibi görünüyorlardı. Ikisinin de yağan yağmura aldırdığı yoktu. Izzy sabrının son noktasındaydı. “Come on, what are you waiting for, kiss her!”
“Öpecek.” Doğa Izzy'e göre daha sakindi çünkü Nare ve Gediz'in birbirlerine daha fazla karşı koyamayacaklarından emindi. “Aralarındaki elektriğe baksana, kesinlikle dayanamayacaklar. Imkanı yok.”
“Nare nerde?”Doğa tam arkalarındaki sesi tanıyınca kaşlarını çattı ve aklındaki ismin burda olduğunu doğrulamak için sese döndü. Doğa’nın ifadesini gören Izzy omzunun üzerinden kimin geldiğine baktı ve isyan etmeden duramadı.
“Oh for fuck's sake, you again?!”
Sancar artık kızlar tarafından hoş karşılanmamaya alıştığı için Izzy'nin tepkisini umursamadı. Kemdi sorusunun cevabını almak için üsteledi. “Nare nerde dedim.”
Doğa’nın yüzünde şeytani bir gülümseme oluştu. “Burda. Gel bak.”
Sancar cama yaklaştı ve Doğa’nın işaret ettiği yere baktı. Yağmurun altında tartışan Nare ve Gediz'i gördü. Neler olduğunu sormak için ağzını açmıştı ki görmeyi asla beklemediği bir şeye tanık oldu. Gediz Nare'yi bir anda kendine çekip öptüğünde inanamadı gözlerine. Gerçek olamazdı. Ne olursa olsun, Nare kendisini affetmeyecek olsa bile bir başkası ile, hele de Gediz ile olması mümkün değildi. Nare kendisinden başka kimseyi alamazdı kalbine. Içini dolduran kıskançlık ve öfke ile ne yapacağını bilemedi.
Izzy ve Doğa ise Sancar'ın aksine çok mutluydu. Nare ve Gediz'i bir araya getirmeyi planlarken bu planın ters tepebilme ihtimalinin farkındalardı ama öyle olmamıştı. Işe yaramıştı. Birbirilerine teslim olmak için göz göze gelmeleri yetmişti. Izzy keyifle haykırdı.
“Yeeess! High five!”
Sıla yüzünde huzurlu bir gülümseme ile arkadaşlarını izliyordu. Doğa şampanya siparişi verirken kafedeki insanların meraklı ve şaşkın bakışları üzerine Izzy bir açıklama yapma ihtiyacı duydu.
“I’m fine. We're fine. All good! Sorry!”
Sancar hala onları izliyordu. Gözlerini kapatmak hatta gördüklerini zihninden silmek istemesine rağmen öylece bakmaya devam etti. Iyi hissedebilmek için aklına gelen ilk cümleye tutundu. Gediz öpmüştü Nare'yi. Belki Nare istememişti. Nare istemiş olamazdı. Nare Gediz’i öpemezdi. Sancar’ın Nare'si, Gediz’i öpemezdi. Nare'nin onu itmesini, tokat atmasını bekledi. Hangi hakla Nare'ye dokunabiliyordu? Saçlarının arasından boynuna, yanağına dokunan o elini kırmak istiyordu Sancar. Beklediği hamle ise bir türlü gelmiyordu. Nare’nin Gediz’in omzundaki eline odaklandı. Hadi itsene! Hadi!
Nare'nin elleri Gediz'in saçlarına uzanıp onu kendine çektiğinde Sancar var gücüyle sıktı yumruğunu. Nasıl yapardı bunu? Nasıl karşılık verirdi ona? Karşılık vermekten de fazlasıydı. Öpücüğün sona ermesini istemiyordu sanki. Bu gördüğü Nare'yi tanımıyordu Sancar. Gediz'i öpen Nare çok başkaydı. Tutkuluydu, kendinden emindi. Çok cesurdu. Hiçbir şey umrunda değil gibiydi. Yağan yağmur, birilerinin onları görme ihtimali… Gediz'in saçlarından, sakallarına kayan parmakları korkusuzdu. Ona dokunmaktan çekinmiyordu, aksine onu hissetmek için can atıyordu. Aralarındaki tutkuyu görebiliyordu Sancar. Bedenlerinin arasındaki uyumu görebiliyordu. Bu onu daha çok sinirlendirdi çünkü Nare ile asla öyle olamamışlardı. Nare ile hiçbir zaman bir olamamışlardı. Birbirlerini sevdikleri zamanlarda bile aralarındaki ilişki durağan ve sakindi. Gediz ve Nare'nin arasındaki duygu yoğunluğu ise uzaktan bakarken bile hissedilebiliyordu. Aralarındaki şey sadece tutku değildi. Başka bir şey vardı. Sancar'ın kabul etmekten deli gibi korktuğu bir şey. Bunu kabul edemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefirin Kızı: Zuhur
FanfictionBu hikaye Sefirin Kızı dizisinin dördüncü bölüm sonrasında olacakları konu alacak. #NarGed için kelimelere ruh üflemek amacım. Hikayenin odak noktası Nare ve onun iyileşme süreci olacağı için dizide yer alan bazı yan karakterler bu versiyonda yer al...