6. Bölüm
"Sen ona inanan ilk adamsın."
"İyi misin?" diye sordu Sancar çekingen bir ses tonuyla karşımda dikilirken. Bahçede oturuyordum. Kafamda son bir saat içinde yaşananlar… Akın kayıp, polisler onu yakalayabilir mi yakalayamaz mi belli değil. Hiçbir şey yaşanmamış gibi kızımı öpüp yatırırken ondan saklamaya çalıştığım boğazımdaki izler… Nasıl da mutluydu eve geldiğinde. Üstüne bir de Gediz'le karşılaşınca öyle bir sevinmişti ki… o gülüş için bütün yaraları ve kabusları içimde hapsetmeye hazırdım. O gülünce ben de güldüm. Korkutucu, can yakıcı ne varsa o gülüşle örttüm üstünü. Ta ki o uykuya dalana dek…
Başımı salladım Sancar'ın sorusuna cevap olarak. Hala tepemde dikilmeye devam ediyordu. Sancar gelince Doğa yanımdan kalktı. Kahve alayım ben, dedi sessizce. Gediz ise tam karşımda, uzaktaydı. Cam duvara sırtını vermiş beni izliyordu. Bir an olsun ayırmamıştı gözlerini üzerimden. Eve geldiklerinde, beni o halde gördüğünde girdiği şoktan hala tam olarak çıkabilmiş değil gibiydi. Parmak ucuyla bile dokunmadan gözleriyle kontrol etmişti nasıl olduğumu. Bir sürü duygu, bir sürü endişeli cümle gizliydi gözlerinde. Bir tek Doğa'ya sarıldım ama gözlerim onda kaldı. Saçma bir şekilde kitlenmişti bakışlarımız. Acımı hissediyormuş gibi bakıyordu çünkü. Ne yaşadığımı anlıyormuş gibi bakıyordu. Tek kelime etmeden, aramızdaki mesafeye rağmen yanındayım dermiş gibi bakıyordu. Şimdi de öyle bakıyordu. Uzaktan… ama çok yakınmış gibi…
"Özür dilerim,' dedi Sancar. Hala tepemde dikildiğini fark edince bakışlarımı çektim Gediz'den. Yutkundum. Boğazım acıyordu.
"Ne için?"
"Sana inanmadığım için. Akın'ı sevgilin sandığım için. Hakkını yedim be sefirin kızı, affet." İttire ittire çıkarmıştı kelimeleri ağzından. Elleri cebinde, boşluğu tekmeledi bir ayağıyla.
Alaycı bir şekilde güldüm. "Af diliyorsun."
"Af diliyom."
"Şimdi diliyorsun. İki gün önce bas bas bağırıyordun memleketimden defol diye. Şimdi af diliyorsun. Çünkü şimdi inandın dimi… yıllar önce seni aldatmadığıma. Buna inanman için illa beni o şekilde görmen mi lazımdı?"
Sessiz kaldı bir süre. "Ne desen haklısın," dedi sonra suçlu bir şekilde önüne bakarak.
"Haklıyım. Gözüyle gördüğüne herkes inanır Sancar efe," dedim efe kelimesinin üstüne basarak. "Sen bana inanman gerektiğinde inanacaktın. Zamanında. Benim sözüme inanacaktın. Bana inanacaktın. Sen şimdi de bana inanmadın ki, sen gördüklerine inandın. Belki iki dakika daha geç gelseydin, hele o zaman şüphenin zerresi kalmazdı içinde dimi? Daha inandırıcı bir görüntü olurdu."
"Deme öyle."
"Neden? Hala içinde bir yerlerde belki de ben kavga eden iki sevgili gördüm diyen bir ses yok mu?"
"Yok tabii ki."
"Şaşırtıcı."
"Nare bak ben…"
"Nare de diyorsun artık. Yeminini de bozdun."
"Bozdum."
Kısa bir sessizlik.
"Çok önceleri… senin ağzından adımı bir kere dahi duyabilmek için çok şeyi feda edebilirdim. Ama artık önemi yok. Istersen bana Nare, istersen sefirin kızı de. Ne dersen de. Bir önemi yok."
Doğa Gediz'e getirdiği kahveyi uzatır. Gediz teşekkür ederek alır.
"İyi ki tam zamanında gelmişsiniz. Siz yetişemeseydiniz olacakları düşünmek bile istemiyorum," der Doğa yüzünde korku dolu bir ifadeyle. Bir gözü Nare'dedir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefirin Kızı: Zuhur
FanfictionBu hikaye Sefirin Kızı dizisinin dördüncü bölüm sonrasında olacakları konu alacak. #NarGed için kelimelere ruh üflemek amacım. Hikayenin odak noktası Nare ve onun iyileşme süreci olacağı için dizide yer alan bazı yan karakterler bu versiyonda yer al...