Gecenin geç saatleri. Sahilde açık havada bir mekan. Tahta bir taburede Gediz oturmakta. Önündeki masada iki kadeh rakı. Karşısında Nare. Ikisi de sessiz.
[Jenerik]
BIRKAÇ GÜN ÖNCE
Müge Gediz'in Nare'nin yanında olduğunu, her şeyi yoluna koyduklarını ve birlikte döneceklerini öğrendiği telefon konuşmasını meraktan çatlayan annesiyle paylaştı. Refika hanım onaylamayan bakışlar eşliğinde bu durumu tasvip etmediğini göstermek için cıkcıkladı.
"Nasıl koşturuyor oğlumu peşinden görüyor musun," diye söylendi. "Bu kız böyle her tartıştıklarında başını alıp gidecek mi? Bizimki de saf, hemen takılıveriyo peşine."
"Napsın gitmesin mi karısının peşinden?"
"Ben onu bunu bilmem, boşuna alacakuş demiyolar ona buralarda. Başı sıkışınca uçup gidiyo işte."
"Ay anne sen de ya."
"Ne anne sen de ya? Nerdelermiş, ne zaman dönüyolar, niye tartıştı bunlar sen biliyon mu?"
"Gitme üstlerine. Yeni evliler biraz baş başa vakit geçirsinler."
"Tövbe tövbe."
"Ne?"
Refika hanım cevap vermek yerine gözlerini devirip söylene söylene salondan ayrıldı. Nare ve Gediz'in nerde olduğunu merak eden tek kişi Refika hanım değildi elbette. Bu bilgiyi elde edebilmek için yanıp tutuşan bir Sancar vardı etrafta. Müge küçük bir tatil dedi ona.
"Uzaklaşmak istediler. Romantizm, anlarsın ya."
Sancar bunu duyunca öfkelense de duymamazlıktan gelmeyi tercih etti. Yine de sokakta gördüğü ilk taşa bastı tekmeyi Müge arkasından bakarken. Bu evliliğin gerçek olma ihtimali ağır bassa da Nare'nin Gediz'le olabileceğine asla inanmıyordu bir yanı. Şu an baş başa olduklarını düşünmek istemiyordu. Müge'nin söylediği gibi romantik bir tatilin içinde göremiyordu Nare'yi Gediz'le. Herkesin Sancar'ın Nare'si diye bildiği bir kadın nasıl başka bir erkeğin soyadını taşıyabilirdi şimdi, aklı kabul edemiyordu. Nerde olduklarını bulabilir miydi? Bulmalı mıydı? Bekleyecek sabrı var mıydı? Kafasında sorularla Nare'nin yıllar önce kendini attığı uçurumun tepesine çıktı düşünmek için. Avcunun alabildiği kadar taş toplayıp görüş alanındaki kulübeye doğru savurdu her birini.
•••
Nare ve Gediz haftasonunu orda geçirmeye karar verdiler. Henüz cumartesi gününün sabahıydı vakit. Vildan'la görüştükten sonra morali bozulan Nare'yi güldürmeyi kendine görev edinmişti Gediz. Zor bir görevdi. Nare ufak tefek şakalara gülse de gözleri nemliydi hala. Gediz soru sormadı, üstelemedi ne konuştuklarını öğrenmek için. Biraz yürümeyi teklif etti içi açılsın diye. Ağaçlar Nare'nin ruhuna nefes olabilecek kadar oksijen yayabilirler miydi, orası tartışılırdı ama denemeye değerdi.
Öyle çok yürümemişlerdi ki önlerine bir çiçek çıktı. Koparılmış, yolun ortasına atılmış ama henüz basılmamış üzerine. Gediz yerden aldı çiçeği. Dikkatlice incelerken "Muğla kasidesi bu," dedi şaşırarak. Nare de şaşırdı ama onun şaşkınlığının nedeni Gediz'in bu bilgiye sahip olmasıydı.
"Çiçekler hakkında da mı bilgin var?" diye sordu birlikte yürümeye devam ederken.
"Yok aslında da... yeni bir tür bu. Daha keşfedileli çok olmadı. Haberlerde görmüştüm. Ordan aklımda kalmış." Çiçeği elinde evirip çevirirken dikkatini çeken başka bir şey oldu. Nare'ye baktı. "Bir dakika sen ne demek istedin bakayım çiçekler hakkında da derken? Extra da neden?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefirin Kızı: Zuhur
FanfictionBu hikaye Sefirin Kızı dizisinin dördüncü bölüm sonrasında olacakları konu alacak. #NarGed için kelimelere ruh üflemek amacım. Hikayenin odak noktası Nare ve onun iyileşme süreci olacağı için dizide yer alan bazı yan karakterler bu versiyonda yer al...