"Stade Du Miroir"

2.3K 117 119
                                    

Stade Du Miroir: Mirror Stage: Ayna Evresi

“Dear, dear! How queer everything is today! And yesterday things went on just as usual. I wonder if I've changed in the night? Let me think: was I the same when I got up this morning? I almost think I can remember feeling a little different. But if I’m not the same, the next question is, who in the world I am? Ah, that's the great puzzle!”

Russia, Nare 16 yaşında

Gözlerimi ayırmadan izledim tabloyu. Büyülenmiş gibiydim. Atölyede başka resimler de vardı ama başımı çevirip bakamıyordum bile. Görür görmez hissetmiştim çekimini. Başka bir enerjisi vardı. Tanıdıktı. Ayaklarım, gözlerim aradığını bulduğu an çekime teslim olup merakımın kaynağına götürmüştü beni. Burası bir aile dostumuzun eviydi. Arkadaşımın annesi bu atölyedeki sanat eserlerinin yaratıcısıydı. Aslında buraya üzerinde çalışmayı yeni bitirdiği son tabloyu görmek için gelmiştim ama önünde dikildiğim ve gözlerimi bir türlü alamadığım resim, bana her şeyi unutturmuştu.

“What do you think?” diye sordu baskın bir rus aksanı ile. Yanıma yaklaştığını bile fark etmemiştim.

“Çok…” Nasıl devam edeceğimi bilemedim. Tarif etmek imkansızdı. “Çok…büyüleyici,” dedim sonunda. Gülümsedi ve benimle birlikte gözlerini tabloya dikti. Eğlence parklarındaki Mirror Maze ya da House of Mirrors diye adlandırılan büyülü bir dünyaydı resmettiği. Aynalarla dolu bir labirent… Ve bir kadın… Uzun siyah saçları olan bir kadın…Sırtı kendisine dışardan bakan gözlere dönük…. Aynalardaki yansımaların hiçbirinde kadının yüzü tam olarak belli değil. Nasıl göründüğünü bilmediğimiz bir kadına bakıyoruz aslında. Yüz ifadesi nasıl acaba? Heyecanlı mı? Korkmuş mu? Öfkeli mi? Ağlıyor mu? Gülüyor mu? Kim bilir baktığı aynalarda ne görüyordu…Asla bilemeyecektik. Aklımda başka bir soru belirdi.

“Bu tablonun adı ne?”

“Stade Du Miroir.”

Duyduğum bilgiyi tanıdım. “Mirror Stage. Lacan?”

“Correct. Lacan okur musun?”

“Biraz biliyorum. Ayna evresi. Bir bebeğin aynada kendini gördüğü ilk an. O ana kadar çevresi ile bir bütün olduğunu sanar çocuk. Sonra yansımasını görür ve kendisi ile yüzleşir. Aynadaki yansıma ulaşılamayandır. Ideal olan, kendisinde eksikliğini hissettiği birliğe sahip olan odur. Aslında hem kendinle yüzleştiğin hem de kendine yabancılaştığın evredir. Benlik duygusu… Var olduğunun, dış dünyadan bağımsız bir birey olduğunun farkına varmak…Kendini görmek… Bu tablodaki kadın…kendisiyle yüzleşiyor değil mi? Belki de ilk defa görüyor kendini. Gerçekten görüyor. Ya da belki de görmüyor. Belki gözleri kapalı. Belki yüzleşmeye henüz hazır değil. Çünkü yüzünü göremiyoruz. Kimliği, benliği bizim için de sır.”

“Peki sen ne görüyorsun?”

“Bence korkuyor. Kendisiyle yüzleşmekten korkuyor.”

Bana baktı. Ne düşündüğünü biliyordum. Bu tabloya bakan kendini görüyordu. Herkes kendinden bir şeyler buluyordu baktığında. Tablodaki kadın bendim, bir başkasıydı, bu tabloya kim bakıyorsa oydu. Yorumladığım bendim. Kendisiyle yüzleşmekten korkan bendim. Bu yüzden bu tabloya baktığımda kendi kimlik bunalımımı görüyordum.

“Peki neden sadece aynalarla dolu bir oda değil de-"

“Neden House of Mirrors?”

“Evet.”

“Cevabı bulmayı denemek ister misin?”

Tabloyu inceledim yeniden. Bir cevap vermek için fazla düşünmeme gerek yoktu. Aklımdan geçenleri olduğu gibi paylaştım. “Bir bilmece gibi olduğu için mi? Yani…çözülmesi gerekiyor. Bilinçaltı gibi katmanları var aslında. Birden fazla ayna var ve hepsinde gördüğün yansıma farklı. Bazi aynalarda görüntü kırılıyor. Travma? Kendine yabancılaşmak ya da. Uzun süre bakarsan neyin gerçek neyin ilüzyon olduğunu şaşırıyorsun. Gerçeklik algınla  oynuyor. Kendi içinde tuzakları var. Gizli kapılar… Bir labirent. Kendini kaybedebileceğin ya da bulabileceğin bir yer…”

“Very good.”

“Doğru cevap mı?”

“Bazı soruların doğru cevabı yoktur. Sen ne görüyorsan, cevabın o.”

Sefirin Kızı: ZuhurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin