"Yok Olmak ve Yeniden Var Olmak"

3.1K 140 177
                                    

“There are many forms of love and affection, some people can spend their whole lives together without knowing each other's names. Naming is a difficult and time consuming process; it concerns essences, and it means power. But on the wild nights who can call you home? Only the one who knows your name.”


Hayatınızda dönüm noktalarınız vardır. Birden fazla. Dönüm noktaları değişim demektir. Ve değişim sancılı bir süreçtir. Önceden inandığınız ne varsa, bu süreçte parçalara ayrılır. Tamamen yok olana kadar parçalara ayrılmaya devam eder. Engel olmaya, parçaları bir arada tutmaya çalışırsınız başta. Sizi siz yapan ne varsa, ellerinizden kayıp gidiyor gibi hissedersiniz. Kendinizi kaybettiğinizi düşünürsünüz. Parçalara ayrılan sizsinizdir aslında. Yok olacak olan sizsinizdir. Sarsılmaz sandığınız gerçeklerinizdeki çatlakları görmeye başlarsınız. Görmek acıtır ama bu konuda yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Artık geriye dönemezsiniz. Gördüklerinizi unutamazsınız. Fark ettiklerinizi artık yok sayamazsınız. İlüzyon bozulunca düşmeye başlarsınız. Düşerken dağılırsınız. Sonra etrafa saçılan, hiçliğe serpilen, kayıp sandığınız parçalarınız yeniden birleşir. Bu kez parçaları bir arada tutan güç başkadır. Yok olmak ve yeniden var olmak… Değişim süreci sona erdikten sonra her şey yeniden başlar. Sizi siz yaptığına inandığınız doğrular olmadan da var olabildiğinizi görürsünüz. Hatta o doğruların aslında sizi, kendiniz olmaktan alıkoyduğunu fark edersiniz. İnandıklarınız, kendinizle aranıza örülmüş bir duvara dönüşmüştür. Ve duvarlar yıkılmaya mahkumdur. Bu demek değildir ki yeni duvarlar sizi kendinize yabancılaştırmak için yeniden yükselmeyecek. Değişim asla sona ermez. Kendinizi aradığınız sürece değişim devam eder. Bu arayış, tıpkı değişim gibi sonsuzdur. Aramak, bulmaktan daha önemlidir. Aradığınız sürece değişmeye, ilerlemeye, yok olup yeniden var olmaya devam edersiniz. Her yeniden var oluşta, bir öncekinden daha belirgindir parmak izleriniz.

Ben değiştim. Yok oldum, yeniden var oldum. Defalarca. Hayatımda çok fazla dönüm noktası var. Peki bugün? Bugün, o dönüm noktalarından biri miydi? Sancar'ın karşısına dikilip, hiç tereddüt etmeden konu benim kalbim diye haykırmış olmam, bir değişimin başlangıcı mıydı?  Belki de çok önceden başlamıştı bu değişim. Yeniden var oluşumun sancıları… Güçlü ve gürültülüydü bu değişim. Hırçındı çünkü artık kısıtlanmaktan, baskılanmaktan çok sıkılmıştı. Artık onu kontrol altında tutamıyordum. Bir şeyler değişiyordu. Önceki değişimlerden farklı bir değişimdi bu. Başka bir sancıydı. Içimde yeni bir güç vardı. Beni daha önce yapmayı aklımdan bile geçiremeyeceğim şeyleri yapmaya itiyordu. Sanki içimdeki gücü, mıknatıs gibi çeken başka bir güç vardı dışarda. Mesela birkaç adım ötemde. Biraz önce Sancar'a söylediklerimi duymuş, bize doğru gelen bir güç. Bildiğim bir şey varsa o da, aramızdaki çekim bu kadar kuvvetliyken etrafında olamayacağımdı.

“Ne o, sabah sabah evinin yolunu mu şaşırdın?” diye sordu Sancar Gediz'e ters ters.

“Hiç geliştirmiyorsun kendini. Hep benzer laflar. Seninle atışmak bile istemiyorum. Kusura bakma ama sıkıcısın.”

Söylediğim gibi, o gün farklıydım. O gün başkaydı. Içimde, dışarı çıkmak için mücadele eden bir güç vardı ve ben bununla nasıl baş edeceğimi bilmiyordum. Her duyguyu uçlarda hissediyor gibiydim. Öfkeli, bıkkın, kabul etmek istemesem de biraz korkaktım o gün. Bu kez korkma nedenim, kontrolü kaybetmiş gibi hissediyor oluşumdu. Hiçbir şey söylemeden arkamı dönüp gitmeyi planlarken sabah koşusundan dönen Doğa, kulaklıklarını çıkarıp  kocaman gülümsedi.

“Günaydın. Niye burda dikiliyorsunuz? Gelsene Gediz.” Sancar yokmuş gibi davrandı yine.

“Olmaz!” diye karşı çıktım hemen.

“Niye olmaz ya?”

Normalde bir bahane bulmaya çalışırdım. Bu durumun içinden en az hasarla çıkmayı denerdim. Bunu yaparken de son derece nazik olurdum. Bugün o günlerden değildi. Bugün bahaneler umrumda değildi. Nazik olmak da umrumda değildi. “Çünkü ben öyle istiyorum. Allah allah. Açıklama falan yapmayacağım. Konuşmak istemiyorum kimseyle. Basit mi? Basit. Şimdi ben ve Doğa eve gireceğiz ve siz ikiniz kavga etmeyi kesip kendi evlerinize döneceksiniz. Nasıl plan? Harika.”

Kimsenin bir tepki vermesine fırsat bırakmadan Doğa'yı kolundan yakaladım ve onu eve doğru yürümeye zorladım. Kaçıyordum, tamam. Inkar etmenin pek bir faydası yok sanırım şu noktada ama başka çarem yoktu. Eve girdiğimizde Doğa bana şaşkınlıkla baktı. “Kimsin ve Nare'ye ne yaptın?”

“Dalga geçme lütfen.”

“Niye payladın adamı? Sancar'ı kovsaydın sadece, Gediz niye azar yiyor?”

Hızla pencereye koştum ve perdenin arkasından dışarı baktım. Kimse görünmüyordu. Herhalde gitmişlerdi. Doğaya döndüm ve ofladım. “Sus Doğa. Sus."

Sefirin Kızı: ZuhurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin