“Sormayacak mısın?”
Gediz'in yatağına oturdum ve gergin bir şekilde yanıtını bekledim. O ise neden bahsettiğimi bile anlamamıştı.
“Neyi?”
“Avrupa’daki sevgilimi.”
“Avrupa’da bir sevgilin olduğunu düşünmüyorum Nare,” diye cevap verdi tereddüt etmeden.
“Nasıl?” Şaşırdım. Hiç mi şüphe etmemişti? Bir sandalye çekip tam karşıma oturdu. Dizlerimiz birbirine değdi ama irkilmedim.
“Sen bunca yıl hayatta kalmaya çalıştın. Kızına hayat vermeye çalıştın. Aşkla meşkle uğraşma lüksüne sahip değildin. İnsanlara olan güvenini kaybetmişken, devam edebilmek için her gün kendinle savaşırken sana Avrupa’da sevgilin mi vardı diye soracak kadar şuursuz değilim. Yaşadıklarını hayal bile edemem. Kimsenin haddine değil seni böyle yargılamak.”
Nasıl bu kadar anlayışlı olabiliyordu? Duyduklarıma inanamıyordum. Cevap veremedim, sadece ona hayranlıkla bakmakla yetindim.
“Neler yaşadın bilmiyorum ama Akın denen o parazitle birlikte yaşamanın senin için ne kadar korkunç bir şey olduğunu tahmin edebiliyorum. Biraz önceki halin…yaşadığın acıların yankısı…ben bunu görebiliyorum.”
“Sancar göremiyor ama…O sanıyor ki ben bunca yıl Akın ile hiçbir şey yokmuş gibi aynı evin içinde yaşadım. Öyle değil işte. Değil.”
Ona geçmişin kapısını aralamalı mıydım? Nasıl tepki verirdi? Gediz o…Gediz anlar. Bilmediği şeyler vardı ama. Bilmediği çok şey vardı. Işık tutmaktan korktuğum bir karanlığım vardı benim. Eğer öğrenirse, yine anlar mıydı? Karanlığıma rağmen yanımda kalır mıydı? Ne kadarını paylaşabilirdim? Ne kadarını kaldırabilirdi? Kimseye anlatamayacağım şeyler vardı. Kendime bile söyleyemediğim şeyler…Geçmişi yok sayamazdım. İyileşmek için yüzleşmem gerekiyordu. Gediz'in varlığı güven vericiydi. Bana böyle baktığı sürece her şeyle yüzleşebilirdim.
Biraz sonra anlatacaklarımın stresi bedenime yansımıştı. Midem kasıldı. Endişeyle ellerimi ovuşturdum. Her şeyi paylaşamazdım ama Gediz'in banyoda tanık olduğu Nare'yi biraz da olsa tanımaya hakkı vardı.
“Sana polise gittiğimi anlatmıştım,” diye başladım cümleme. “Ben…bunca zaman…susup kaderime razı olmadım. Direndim. İnan ki direndim. Polise tekrar gitmeyi denedim mesela. Kaçmayı başardım bir gece. Polise gittim.”
“Ne oldu peki?” Beni ürkütmekten korktuğunu ses tonundan anlayabiliyordum. Gözlerindeki anlayış, koşulsuz güven gerçek olamayacak kadar güzeldi. Koşulsuz güvenin mümkün olabileceğine hiç inanmamıştım. Insanlar birbirlerine güvendiklerini çok sık söylerler ama söylediklerinin ardında çok nadir dururlar. Gediz benim doğru bildiğim her şeye aykırıydı.
“Her şeyi anlattım. Sonra başka bir polis geldi. Ona da anlattım. O kadar kişiye anlattım ki. Tekrar tekrar. Sonra o anlattıklarımı ifademe yazmam gerektiğini söylediler. Anlattığım her şeyi yazmamı istediler. Yazdım. Tekrar anlattım.” Durdum.
Sakinleşmek ve kafamı toparlamak adına derin bir nefes alıp verdim.
“İnsanlar…bu kadar…korkunç bir şey yaşadıysan bütün ayrıntıları hatırlıyorsundur diye düşünüyor. Ama aslında öyle değil. Aksine hatırlamakta zorlanıyorsun. Hikayende boşluklar oluşuyor ve herkes yalan söylediğini düşünüyor. Bir daha anlat dedikçe siliniyor sanki her bir ayrıntı. Ben anlattım Gediz. Bana kimse inanmadı. Yine pes etmedim. Bir daha denedim. Kanıt getirdim bu sefer. Elimde ses kaydı vardı. Akın’ın bana… yaptıklarını anlattığı bir ses kaydı. Ama olmadı. Babam parayla susturdu herkesi. Kimse karşı çıkmadı. Kaydı yok ettiler. Ben onlara yalvarırken…herkes…herkes bana yüz çevirdi. Belki dünyada böyle bir durumla karşılaştığında dik durabilecek polisler vardır. Benim tanıştıklarım onlardan değildi.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefirin Kızı: Zuhur
FanficBu hikaye Sefirin Kızı dizisinin dördüncü bölüm sonrasında olacakları konu alacak. #NarGed için kelimelere ruh üflemek amacım. Hikayenin odak noktası Nare ve onun iyileşme süreci olacağı için dizide yer alan bazı yan karakterler bu versiyonda yer al...