Altıncı Bölüm: You Are One of Us Now

108 6 0
                                    


Bölüm yerde kanlar içinde yatan Nare ile açılır. Boğazındaki ince kesikten sızan kanın boynunun çevresinde küçük bir kan gölü oluşturmasını izleriz. Gözleri açık ama kıpırdamaz. Yer Gediz'in odası. Etraf dağınık. Sahne fonda yüksek bir çınlama sesiyle yakın çekimden uzaklaşır.

[Jenerik girer]

A FEW HOURS AGO

Leroy'ların malikanesinden çok uzakta olmadığımızı biliyordum. Gelirken burayı gördüğümü hatırlıyorum. Kurtulmayı başarabilirsem koşarak oraya ulaşabilirdim. Ya da belki Gediz beni bulurdu. Neden fırlayıp çıkmıştım ki öyle? Bileklerimi fazlasıyla sıkı saran kalın iplerin içinde oynatmaya çalıştım. Ellerim arkamdan bağlanmıştı. Zemine çivilenmiş eski bir sandalye üzerindeydim. Onu görünce bayılmış olmalıydım. Tek hatırladığım müzik ve o soğuk mavi gözlerden sonra gelen karanlıktı. Etrafa bakındım. Toz, sinekler, hayvan pisliği, kötü bir koku, kırılmış pencere, tahta bir kapı, kurumuş kan lekeleri. Yerlerde, duvarlarda. Ağzımı bağlamamıştı. Gözlerimi bağlamamıştı. Beni buraya öldürmek için getirdiyse bile yardım isteme olasılığımı düşünmemiş olamazdı herhalde. Kibir miydi bu?

"Bağırıp yardım istememden korkmuyor musun? Neden ağzımı bantlamadın? Leroylara çok yakınız."

Kitap okuyordu. Ben konuşunca başını kaldırıp bana baktı. Kitabı bırakınca The Catcher in the Rye başlığını okuyabildim. Güldü. "Evet bağırıp yardım istesen seni sadece onlar duyar. Bu yüzden ağzını bantlamadım."

"Yakalanmak mı istiyorsun?"

"Yakalanmak mı? Leroylar tarafından mı? Beni kim serbest bıraktı sanıyorsun?"

Biri mideme yumruk atmış gibi hissettim. Düşünceler hızlıca aktı kafamın içinde. Yoksa burda olmamın gerçek sebebi Ricky miydi? Ricky hala yaşıyorsa ve onu "serbest bırakan" da Leroy ailesiyse demek ki bunca zamandır onu saklayan da onlardı. Ve eğer Ricky'i onlar serbest bıraktı ise Ricky'nin burda olma sebebi kesinlikle beni ortadan kaldırmaktı. Böylece Leroy ailesi bir tehditten kurtulmuş olacaktı. Içimde başka bir ses karşı çıktı bu görüşe. Ben burda olmamın gerçek sebebini zaten hatırlıyordum artık. Gediz beni buraya öldürmek için çekmedi. Böyle bir şey mümkün olamaz. Bu benim bir şekilde aşmam gereken zorluktu. Yüzleşmeydi. Karşımdaki adam benim karanlık korkumun sebebiydi. Karşımdaki adam annemin katiliydi. Karşımdaki adam beni yedi gün boyunca esir tutmuştu. O yedi günü düşündüğümde birkaç puslu görüntü canlanıyordu sadece. Parça parçaydı her şey. Sürekli çalan o şarkı. (People are Strange.) Şarkıya ıslıkla eşlik edişi. Kurbanlarının çığlıkları. Koku. Gözlerimin önünde parçalara ayırdığı insanlar. Benimle aynı odada bıraktığı cesetler. Gözlerini çıkarırdı hepsinin. Tam karşımda dururlardı. Sandalyelere dizerdi teker teker. Doğrudan beni görürdü açıları. Asla uyuyamazdım onlar karşımdayken. Gözlerinin olması gereken yerde simsiyah karanlık boşluklar… Gözlerimi kapatmak isterdim ama çok korkardım. Başka bir yöne çevirmek isterdim başımı ama o karanlık boşluklar bana bakarken nasıl yapabilirdim bunu? Bir an bile olsun gözlerimi onlardan ayırırsam hareket etmelerinden korkardım. O sandalyelerden kalkıp beni yakalayacaklar diye ödüm kopardı. Geceleri uyumazdım. Uyuyamazdım. Bunu şimdi hatırladığımı fark ettim. Şimdi. Şu anda. Karanlık korkumun asıl sebebi o boşluklar olmalıydı.

"Sen ölmüştün," dedim sessizliğin bana daha fazla şey hatırlatmasından korkarak.

"Neredeyse."

"Kim? Nasıl?"

"Vincent Leroy desem?"

"Naptı? Seni ipten alıp gizli bir yerde mi sakladı bunca zaman yani?"

Sefirin Kızı: ZuhurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin