"kazanmak istediğim bir kalbin vardı, o da zaten hiç benim olmadı."

119 9 0
                                    

8. Bölüm

"kazanmak istediğim bir kalbin vardı, o da zaten hiç benim olmadı."

Doğa elinde bitki çayı ile ürkek adımlarla yanıma yaklaşıp, "ne oldu? Niye ağlıyorsun?" diye sordu o melodik sesiyle. Otele çoktan dönmüştük. Yolda Melek'ten sakladığım gözyaşlarım yeniden yalnız kaldığım ilk anda göz pınarlarıma dönüş yapmıştı. Gecenin serin rüzgarı ne kadar serin olursa olsun kalbimi yakan o sözlerin acısını dindiremiyordu.

"Sancar geldi," dedim burnumu çekerek.

"Eee?"

Çayı bana uzatıp karşıma oturdu. 

"Biz Gediz'le oturuyorduk bahçede. Fularımı takıyordu koluma işte. Bilmiyorum. Yanlış anladı. Saçma sapan konuştu."

"Ne dedi?"

"Gediz'le aranda bir şey mi var dedi."

Doğa şaşırdı. "Nasıl yani bunun için mi ağlıyorsun? Yok deseydin, ne var bunda?"

Onun tepkisi de beni şaşırttı. "Nasıl ne var? Ağlıyorum çünkü… söylediği şey çok ağır. Nasıl böyle bir şey düşünebilir? Nasıl böyle… Ben ve Gediz diye bir şey yok ki, olamaz da. Öyle bir ihtimal uzayda bile yok."

"Ay biliyorum. Sürekli bunu söylüyorsun," dediğinde biraz sert çıkmıştı sesi. Kaşları havalanmıştı. Tonunu fark edince yumuşattı tekrar. "O kadar çok tekrarlıyorsun ki sanki…"

Sustu birden.

"Sanki ne?"

"Yok bir şey. Abartma diyorum yani. Bir soru sormuş. O sorunun da sende net bir cevabı var sonuçta." Hafifçe bana doğru eğildi. Usulca sordu. "Var, değil mi?"

Bunu sorarken gözlerinde, bakışlarının arkasında başka bir şey yatıyordu. Daha fazla bakmak, o bakışı deşmek istemedim.

"Var tabii ki," dedim hemen.

"Tamam o zaman. Problem ne? Yok diyorsan bir şey, yoktur. O da bunu görür zaten. Kendini bu kadar harap etmeni gerektirecek bir durum yok. Hadi iç çayını. Sakinleş."

Derin bir nefes verip arkama yaslandım ama içimdeki sesler benim kadar sakin değildi. Sakinleşecek gibi de durmuyorlardı. Doğa gözünün altından tepkilerimi kontrol ediyordu sürekli. Söylemek istediği bir şey var da söylemiyormuş gibi bakıyordu bana hep. Içimden sorgulamak, bu konunun üstüne gitmek gelmiyordu. Aksine kaçmak istiyordum o bakışlardan sebepsizce.

"Ee sen ne yaptın bugün, konağa gelmeden önce?" diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı Doğa.

"Öyle kafamı dinledim biraz."

Sadece Gediz ve benim bildiğimiz bir yere sığınmaya gittim diyemedim tabii ki. Sonrasında da Gediz'le dertleştiğimi hele… hiç söylemedim. 

"Gediz'le birlikte geldiniz ya konağa. Yolda falan mı karşılaştınız?"

"Hı hı."

Göz teması kurmadım. Cevap verme şeklimden, beden dilimden kesinlikle anlamıştı yalan söylediğimi. Neden böyle bir yalan söyleme gereksinimi duymuştum onu bile bilmiyordum. 

"Anladım," dedi. Evet, anlamıştı ama üstüme gelmemeyi tercih etti. "Eee sen neden kafanı dinlemek istedin?"

"Ya babam aradı, tadımı kaçırdı biraz. Başka bir şey yok yani."

"Güven Çelebi aynen devam ha?"

"Tam gaz hem de."

Kısa bir sessizlik oldu. 

Sefirin Kızı: ZuhurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin