Bölüm 10: ACT II: SIMULACRA
“Omnia vincit amor: et nos cedamus amori"
“Love conquers all things, so we too shall yield to love.”Bölüm Şarkısı: Muse – United States of Eurasia / Collateral Damage (Nare her şeyi hatırlıyor)
Max Richter – Lamentation for a Lost Life
ACT II: SIMULACRA: “The Wasteland"
“The Simulacrum is never which conceals the truth. It is the truth which conceals that there is none. The simulacrum is true."
Yanıp bitmiş, tükenmiş, kül olmuş bir dünya ve biz.
O ve ben…
Birkaç adım atıyorum kopmuş kıyametten geri kalanlara bakarken. Ama zihnim eksik, kayıp parçalarını teker teker bulup yerine koyarken ayaklarımın üzerinde duramıyorum. Sendeliyorum hatırlarken. Gediz tutuyor beni. Göğsüne yaslanıyorum, bir eli elimde. Karşımızda derin yarıklarla, çatlaklarla bölünmüş, parçalanmış toza bulanmış yol. Yıkılmış binalar, yanmaktan siyaha dönmüş araç kalıntıları. Gri bulutlar. Soluduğunuzda genzinizi yakan acı bir hava. Ve sessizlik.
Gözlerim sulanıyor. Beynimin içinde bir sinema filmi gibi oynuyor hayatım. Ondan mı bu anlam veremediğim yaşlar?
Bana korkma diye fısıldayan o kıvırcık saçlı çocuğa sarılırken nasıl hissettiğimi hatırlıyorum. Elimi tutuşundan nasıl güç aldığımı. Bizi birbirimizden uzaklaştırdıklarında bile aramıza çekilen beyaz perde görüş alanımızı tamamen kapatana dek nasıl koparmadığımızı göz temasını. Sebepsizce titreyen kalbimi hatırlıyorum.Bedenime ne yaparlarsa yapsınlar, adını onlara vermeyişimi hatırlıyorum. Gözyaşlarımın ardından, yanımda olmadığı halde nasıl gülümsetebildiğini hatırlıyorum beni.
Bir de annemi hatırlıyorum. Nasıl sesine, banaa öğrettiklerine sığındığımı hatırlıyorum her dara düşüşümde. Bana sarılıp ağlarken özür dileyişini, o özrün sebebini hatırlıyorum. 2014 yılını hatırlıyorum. Çocukken beni şevkatle saran ellerinin boynuma dolandığı geceyi, tıpkı o günkü gibi ağlayarak özür dileyen annemi hatırlıyorum. Sonra yüzüme yayılan sıcaklığı hatırlıyorum. Islak ve sıcak. Annemin kanı. Birlikte yere düşerken gerilerden bir yerlerden gelen müzik sesini hatırlıyorum. Bliss. Bir arabanın alarmı ötüyor, camlar patlıyor, Nazanin uzaklaşıyor sessizce. Kalp atışımı duyuyorum kulaklarımda ama annemin bedeni sessiz, hareketsiz. Onun kalbi atmıyor artık. Biraz önce boğazıma yapışan parmakları cansız şimdi. Müziği duyuyorum.
Müziği duyuyorum.
Hatırlarken Gediz'in elimdeki elini sıkıyorum istemsiz. Birlikte bir kaldırım kenarına çöküyoruz. Ardımızda gri bir lunapark…
“Ne hatırladın?” diye soruyor beni ürkütmekten korkan bir ses tonuyla. Bu soruyu bekliyormuş gibi dökülüyorum ona. Sesim çatlıyor, titriyor ama anlatmalıyım. Akıtmalıyım bu zehri.
“Ben… küçükken… an-n…em… öldürmek istemiş beni?...” Soru sorar gibi çıkıyor kelimeler ağzımdan çünkü kurduğum cümlede bir mantık göremiyorum. Anlayamıyorum.
“Ne diyorsun Nare?” O da en az benim kadar zorlanıyor anlamakta. Güzel gözlerinin üstünde alnında çizgiler oluşturarak çatılıyor kaşları. Elindeki elimi kucağına doğru çekiyor beni kaybetmekten korkar gibi. Dizlerim dizlerine yaslanıyor uysal bir şekilde. Iki adım ötemizde ipi yoldaki yarığa takılmış bir balon rüzgara direniyor. Nasıl olduysa patlamamış henüz. Mavi, beyaz, kırmızı renklerinden oluşan bir kalp çizili üstünde. Kalbin ortasında USA yazıyor.
“B-böyle… küvette boğmaya kalkışmış. Ama yapamamış.” Bir kahkaha kaçıyor dudaklarımdan. Ben bile şaşırıyorum bu tepkime. “Ne komik değil mi?” Komik değildi. “Aynısını ben de yapmıştım. Biliyorsun…
Bir gün Melek'i kucağıma aldım. Çok ağlıyordu. Sussun istiyordum. Böyle bembeyaz bir battaniyesi vardı. Ben kucağıma alınca… o bembeyaz örtüsü… kana bulandı. Ben kendime yine zarar vermişim. Hatırlamıyorum bile nasıl yaptım, ne yaptım. Hissetmiyordum da. Kanım akıyordu, ben hissetmiyordum. Susturmaya çalışırken… yüzüne bile benim kanım bulaştı. Her tarafı kan oldu. O battaniyesi… ben kirlettim onu. Sonra… yıkamak istedim. Buz gibi su dolu küvetin içine girdim. Kucağımda Melek… Ağlıyor. Susmadı hiç. Ben ona şarkı söylemek istedim ama aklıma bir tane şarkı gelmedi. Düşünüyorum, düşünüyorum ama yok. Annemin bana söylediği bir şarkı vardı onu söylemek istedim ama… ben bir türlü… hatırlayamadım. Melek ağlamaya devam etti. Çok ağlıyordu. Sussun istedim. Bitsin istedim. Ben… onu böyle… sıkıca dayadım göğsüme… sonra… sonra… kendimi bıraktım. Kendimi suyun altına bıraktım. Birlikte ö…ölelim istedim. Yok olalım istedim, kapattım gözlerimi. Bitmesini bekledim.
Gerçi ben birlikte ölelim demiştim. Daha da komiği… beni durduran, vazgeçiren annemdi. Onun hatırasıydı. Ben onun… sesini duymuştum kafamda. Şarkı söylüyordu. Öyle vazgeçtim ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sefirin Kızı: Zuhur
FanfictionBu hikaye Sefirin Kızı dizisinin dördüncü bölüm sonrasında olacakları konu alacak. #NarGed için kelimelere ruh üflemek amacım. Hikayenin odak noktası Nare ve onun iyileşme süreci olacağı için dizide yer alan bazı yan karakterler bu versiyonda yer al...