Bölüm 10: Jerusalem

98 5 4
                                    

Sahne yarı kırmızı yarı mavi gökyüzünün altında ikiye ayrılan deniz ile açılır. Atmosfer ağır, karanlık. Sokakların siyah cübbeli cansız bedenlerle dolu olduğunu görürüz. Fonda siren sesi devam etmekte. 

[Jenerik girer]

Sahne aynalı odada açılır. Psyche, Nare için her şeyi anlattığı bir kaset kaydetmiştir ve Nare bu odada, o kasedi izlemekte. Psyche'nin yüzü aynalara yansımakta. Kaydı duyarız. 

PSYCHE

Merhaba Nare. Şu an kendi gözlerinin içine bakıyor gibi hissediyorsun değil mi? Kendini görüyor musun peki, merak ediyorum. 

Sahne fonda Psyche'nin sesiyle, geçmişe geçer. Nare'nin eğlence parkında mirror maze'de kendisiyle yüzleştiği anı görürüz. Aynalara gözlerini dikip bakışı. ("Duyuyor Musun Kendi Sesini?" bölüm sonu sahnesi) Stade Du Miroir isimli tablonun karşısında eseri yaratan sanatçıya dönüp bakışı. Akın'ı bıçakladıktan sonra aynanın karşısında yansıması ile göz göze geldiği an, bıçağın lavaboya düşüşü.

DIŞ SES (PSYCHE): Tanışalım. Onların bana taktığı bir isim var. Psyche. Ama ben gözlerimi kendi dünyamda Nare olarak açtım. Aynı hayatı yaşadık seninle. Bir farkla. Senin seçme hakkın vardı, benim yoktu. Var sanıyordum ama yoktu. 

Nare ve Gediz'in düğünlerinin ertesi sabahı birbirlerine gülümseyerek öpüşmeleri. Psyche'e sarılan Sancar ve Psyche'nin gözlerinin bu sarılmayı uzaktan izleyen Gediz'de oluşu. 

DIŞ SES: Tanışalım. Senin bedeninde senden habersiz yaratılan canavarım ben. O canavar bir gün kırdı zincirlerini, kendini yaratanları yok etti. Dünyalarını avuçlarının içine aldı. Ne kötü bir canavar, tanrıyı öldürüp cennetten bir cehennem yarattı. 

Psyche'nin aynalı odadan çıkarken yumruk yaptığı elinden sızan kan. Sahilde kumlara bulaşan kan, elinde kırmızı kuşakla denizi izleyen Psyche. Vincent'in gözlerinin içine bakarak onu Shakespeare alıntısı kullanarak tehdit ettiği an. O andaki nefret dolu bakışları. Dış dünyaya sonunda adımını atan Psyche, derin bir nefes alışı, karşısındaki dünyanın ise gri, bitmiş bir dünya oluşu. (Nükleer saldırı olayı sonrası) Gökyüzüne yükselen bir balon. Ve o balonun etrafında uçuşan Monark kelebekleri. Psyche and Cupid heykeli ama artık parçalanmış bir halde. 

DIŞ SES: Ama sana bir şey söyleyeyim mi? Gerçek cehennem öyle anlatıldığı gibi korkunç bir yer değil. Gerçek cehennemin güneşi parlak, denizi masmavi, insanları çooook mutlu. Her şeyin her zaman fazlasıyla yolunda olduğu bir yer cehennem. Ben ordan geliyorum. Ve seni çok rahatsız edecek bir hikayem var. Duymaya hazır mısın? 

Güzel bir Muğla sabahı. Sahilde yüzünde kocaman bir gülümseme ile oturan Psyche. O gülümseme yavaş yavaş kaybolurken atmosfer ağırlaşır, sahnenin rengi koyulaşır.

DIŞ SES: Ütopyalar aslında gerçek distopyalardır. Benim için benim dünyam ne bir ütopyaydı, ne de distopya. Sadece normal, sıradan bir hayattı yaşadığım. Bedenimi seninle paylaştığımı bilmiyordum. Yaşadığım hayatın senin hayatının kötü bir kopyası olduğunu bilmiyordum. Sen ve ben, aynı bedende iki farklı hayat yaşadık. Sen dışarda, ben içerde. 

[Iki hayat, karşılaştırmalı sahneler.]

DIŞ SES: Project Simulacra'yı hatırlıyor musun? Hikayeyi sana Sophia Hoffmann'ın dijital bir kopyasını kullanarak ben anlattırmıştım. Gerçekleri biraz çarpıtmak zorundaydım, kusura bakma. Bir yerlerde tıpkı sana benzeyen, senin karbon izlerini taşıyan başka birinin varlığına nasıl bir tepki vereceğini önceden görmek istemiştim sadece. Sana birkaç oyun oynadım. Umarım kızmazsın. Project Simulacra aslında sandığın gibi paralel bir evrendeki kopyalar üzerinde yapılan zihin kontrol çalışmalarıyla ilgili bir proje değil. Paralel bir evren hiç olmadı. Sen ve Gediz paralel evren sandığınız başka bir simülasyonu ziyaret ettiniz sadece. Sizi böyle yanılttığım için üzgünüm.

Sefirin Kızı: ZuhurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin