Yeni Bir Dünya Ve Beklenmedik Olaylar

451 25 12
                                    

Gözlerimi açtığımda bir karanlık beni karşıladı, soğuk bir bilekliğin elimi sıktığını ve tüm gücümün mühürlendiğini hissediyordum. Gözlerim hemen karanlığa alıştı ve aslında eski taş bir odada olduğumu fark ettim. 2mx2m karelik küçük bir hücreydi, ellerim tamamen bilmediğim rünler kazılı tuhaf bir kelepçe ile kelepçelenmişti.

Etrafıma bakarken aslında bir zindanda olduğumu fark ettim ama buraya nasıl gelmiştim.

-Uğur; Neler oluyor ?

-Sessiz ol köle !!!!

Birden karanlıktan bir sopa çıktı ve parmaklıklara sert bir şekilde vurdu. 

Parmaklıklara vurmuş olsa bile sanki parmaklıklar benim kollarıma bağlıymış gibi o sert darbeyi hissettim. Kollarım sanki kırılmak üzereymiş gibi çok fazla acıdı. Çığlık atmak isterken hemen dudaklarımı ısırdım ve sessiz kaldı.

Sersemlemiş halim geçmeye başlamıştı ve neler olduğunu hatırlamaya başlamıştım, en sonra yükselmek için ilahi ruhumu oluşturuyordum daha sonra bir uzay yarığı beni yuttu ve uzayda günlerce kaldığımı hatırlıyorum.

Her yanım çok acıyordu, uzay basıncında sürüklenmek çok acı verici ve sıkıntılı bir süreçti. Ejder kanıma sayesinde ciddi bir yaram yoktu ama tüm kemiklerim yerinden oynamış gibi bir ağırlık üstümdeydi. Sanırım üst dünyaya gider gitmez bayıldım ve savunmasız haldeyken bu haydutlar tarafından yakalanmıştım.

Acaba diğerleri nasıl ? Onlar benim gibi şansızlık yaşadı mı yoksa sağ saglim vardırlar mı ? Felix ve Sigfrido bir şekilde halleder ama Alcine, Aurora, Aybala ve Emilia hakkında oldukça endişeliyim.

Diğerleri hakkında bir süre düşündükten sonra bir iç çektim ve köşeye geçerek oturdum ve dinlenmeye başladım.

-İşte böyle köle, sessizce köşende bir köpek gibi otur.

Bu ağrılarım ve iç yaralarım geçince seni öldüreceğim. Sessizce kendi kendime söylendikten sonra parmaklıklara baktım ama sadece karanlık görünüyordu, sanırım bir oluşum gibi bir şey vardı ve dışarıyı görmemi engelliyordu.

Gözlerimi kapattım ve iç dünyama girerek ilahi ruhumu görmeye çalıştım ama tek gördüğüm iç dainantımda süzülen simsiyah uzun bir mızraktı. Gecenin kendisinden bile daha karanlık ve koyu mor renkli damarların etrafında sarılı olduğu çok gizemli bir mızraktı. Anılarımda yükselirken bir insan silüyeti gördüğümü hatırlıyorum ama ondan hiç bir iz yoktu sadece bu süzülen simsiyah mızrak vardı. Üstündeki damarın renginden bunların uzmanlaştığım güç yakınlıkları olduğunu fark ettim.

Aslında bir çok uzmanlığım vardı ve birleşmeleri imkansızdı ama bana hepsinin birleşerek tek bir yol oluşturduğunu ve damarın onu temsil ettiğini içten içe biliyordum. Tüm imkansızlıklara rağmen tüm yollarım ve kavrayışlarım birleşerek tek bir temele dönüşmüştü. Simsiyah mızrak ise her şeye karşı gelen ve anormali olan ejder soyumu temsil ediyordu.

Dainantımda süzülürken dimdik duran bu mızrak bana egemen seviyede olduğumdaki ağacımı hatırlattı sanki dainantımdaki ağaç tamamen işlenerek bu mızrağa dönüşmüş gibiydi. Neden bilmiyorum ama bunun sadece yapbozun bir parçası olduğunu hissettim. Mızrağı yakından incelerken aslında üstünde her sahip olduğum soyu temsil eden bir kabartma işlendiğini fark ettim.

-O zaman mızrak yini temsil ederken, damarlar yangı mı temsil ediyor ? peki o zaman kabartmalar ? Başka bir soyum olursa bir kabartma daha olacak mı yoksa değişmeyecek mi ?

Ateş ve su elementini aynı anda kullanamazdım, egemen seviyede bile bu güç çatışmasına neden oluyordu ama şimdi kullanabilir miyim ? Teorim doğru ile güçlerim aynı damarda birleşmişlerse o zaman sorun olmamalı ve sınırlamam tamamen kalkmalı.

Yeniden 2.Kitap 2/3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin