-

139 20 3
                                    

İkisini bırakıp kenardaki taşa oturdum. Öksürürken iç yaralanmalarım bastıramayacağım bir hale geldi. Işık ile yüzeysel yaraları tedavi edebilirdim ama iç yaralanmalarım kötüydü. Istakozun fiziksel kuvvetti beklediğimin çok üstündeydi. Fiziksel olarak güçlü olduğumu sandığımda aslında canavarlara göre zayıf olduğumu bir kez daha fark ettim.

Bu savaş hırsımın azalması yüzünden miydi ? Önceden sürekli benimle eşit veya da üstün canavarlarla savaştım ama son yıllarda savaştığım hiç bir canavar benim seviyemde değildi. Köreldim, sürekli savaş halini bıraktıktan sonra rahatlamak beni yumuşattı. Odaklanmam gereken çok fazla element ve şey vardı. Her birinde uzmanlaşmaya çalıştıkça yavaşladım ve güçten düştüm.

İlahiyata geçince neden herkesin diğer tüm türleri feda ederek bir tanesini güçlendir demek istediğini anlamıştım. Bu çatışma veya başka bir şeyden değildi, bir çok tür enerji sadece çok fazla dikkat dağıtıyor ve eğitimin düzenini bozuyordu.

İyileşmeye çalışırken gözlerim karardı ve kendimi kaybettim. Gözlerim kapanırken tek gördüğüm ikisinin bana doğru koşmasıydı.

....

.......

...........

Karanlık bir yerdeyim, etrafıma bakınca hiç bir şeyi göremiyorum. İlerlemeye çalıştım ama yerimde donmuştum. Gökyüzüne bakarken sayısız yıldızı gördüm, her biri karanlıkta parlarken bu güzel manzaraya hayran oldum.

-Ses; Güzel değil mi ?

Sağıma baktığımda bir silueti gördüm, ilk başta fark edemesem de bunun benim ilahi ruhum olduğunu anlamıştım.

-Uğur; Neden geldin ?

-Ses; Ben gelmedim, sen iç dünyana geldin. Bariyerimi aşıp gelmeni beklemezdim.

Siluet belirginleşirken ilahi ruhumun gerçek formunu ilk defa  gördüm. 2-2.5 m lik bir insan figürüydü. Bedeninde mor rünler parlarken, siyah bir zırh giyiyordu. Elinde gördüğüm şeyin şuana kadar ruhum sanarak kullandığım mızrağım olduğunu fark ettim. Benimle olduğunun aksine çok mutluydu ve bu mutluluğu titremesinden belliydi. Sarsılmaz bir savaşçının bedenleşmiş bir hali gibiydi.

-İlahi Ruh; Unuttun, sen herkesten farklı bir yolda yürüyordun. Gücün herkesin hayranlığını kazanırken, insanların seni takip etmesini sağladın.

-Uğur; Ben hala aynı benim.

-İlahi Ruh; Böyle olmadığının farkındasın, güçsüzleştin. Ne zamandan beri kendinden güçlü olan birinden korktun ? Orada ister  kıtanın imparatoru olsun ister dokuz kuyruk kabilesi isterse o ıstakoz ? Ne zamandan beri birinin seni koruyacağına güvenerek geri çekildin ?

-Uğur; Geri çekilmedim.

-İlahi Ruh; Çekildin,  Silver Fang'ın seni koruyacağına çok fazla inandın ve onların evinde kaldın. Uğur, ben senin bir benliğinim ve ne kadar değiştiğini en iyi ben fark ederim.

-Uğur; Ne demek istiyorsun ?

-İlahi Ruh; Farklı güçlerin gelişmesi gerçekten seni zayıflatıyor mu ? Gerçekten buna mı inanıyorsun ?

-Uğur; Doğru değil mi ? Karada olsam o canavar benim rakibim olamazdı.

-İlahi Ruh; Yani ? Bir şeyi kaybettiğinde sürekli bahane mi bulacaksın ? O okyanus canavarıysa ne olmuş, sende okyanusun güçlü bir canavarının soyunu taşıyorsun ama o savaş neydi ? Savaşta okyanusun gücünü bırak, mızrağını bile kontrol edemedin.

Aklım karışmıştı, söylediklerim doğruydu ama bir yandan da bahaneydi. Okyanus'sa ne olmuş, okyanusta benim bir parçam ve güçsüz parçamı görmezden gelemezdim.

Yeniden 2.Kitap 2/3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin