Büyük bir masada oturan ihtiyarlar onlarca açık hologram benzeri aura projeksiyonlarından turnuvayı izliyordu. Savaş Tanrısı Tarikatı diğer tarikatlar gibi düz bir turnuva yapmazdı, onların gücü asker gibi disipline edilen öğrencilerinden geliyordu. Bu yüzden turnuva açık bir alanda survivor modundaydı.
Son hayatta kalan kişi veya takım kazanırdı, tek veya takım olarak savaşmak tamamen kişilere bırakılmıştı ama ödülleri kendi araların da paylaşmak zorundalardı. Bir çoğu son kalan grup olduktan sonra kendi aralarında sıralamaya karar vererek en sonra tek duruma dönmeyi tercih ederdi.
Sayı bakımından en fazla olan Ejder tarikatı çok bağımsız ve uyumsuzdu. Bunun aksine Savaş Tanrısı Tarikatı çok disiplinli ve birbiri ile bütün bir tarikattı. Bu sayede bireysel turnuvadan ziyade savaş alanlarındaki gruplaşma gücü çok korkunçtu. Bu yüzden topluluk gücünü kullanma fikri, her turnuvada savaş tarikatında ön plandaydı.
Bunu sonucu olarak savaş tarikatında üç salon ortaya çıktı. Birincisi asıl savaş gücünü oluşturan ve tarikatın %80 kişi sayısına sahip olan Savaş Salonu, Savaşlarda hızlı tedavileri yapan ve savaşçıları destekleyen Şifacı Salonu ve savaşları yöneten ve danışmanlık yapan Strateji Bölümü.
Tarikatta öğrenciler gruplaşarak kendi içinde birer takım kurardı. Her takımda 3-4 savaşçı, 1 doktor ve 1 statejist bulunurdu Bu takımlar beraber takım görevleri yapar ve beraber ödül kazanırlardı. Bram, Foun ve Gorun aynı takımda yer alan kişilerdi ve kıdemli olduktan sonra bile görevlere takım olarak gidiyorlardı.
Savaş alanını yansıtan perdelere bakarken içeceklerini içen kıdemliler olayları izledi. Herkes rastgele bir yere atılmıştı, bu yüzden tüm öğrenciler sessizce gezinirken düşmanları hakkında bilgi topluyor ve fırsat bulursa suikast yapıyorlardı. Bu sırada diğer takım üyelerinin izlerini arıyor ve hemen birleşerek güçlenmek için acele ediyorlardı. Sonuçta hiç tanımadıkları insanlara güvenip onlarla takım kuramazlardı.
Bu dünya bir hayali oluşumun içindeydi, yani öğrenciler birbirini öldürse bile sorun yoktu. Sadece uyandıklarında şiddetli baş ağrısı çekecekler ve acıyı hissedeceklerdi ama gerçek hayatları tehlikeye girmeyecekti.
Bu oluşum her turnuvada hatta antrenman da kullanılırdı çünkü bu sayede öğrencilerin ölüm korkusu aşılır ve her biri ölümü küçümseyerek savaşa giderdi. Bir çok kişi hayatına önem verir ve bu yüzden kaçınmaya çalışır ama ölmeye alışan Savaş Tanrısı öğrencileri savaş alanında heyecana kapılıp oranın gerçek hayat olduğunu unutuyorlardı. Bu eğitim yöntemini eleştiren bir çok kişi vardı ama Savaş Tanrısı Tarikatı bunu hiç önemsemedi sonuçta güçlülerdi ve onları eleştirenler olsa bile onlara bir şey yapabilecek bir kişi yoktu.
-Bram; Bu turnuvada 500 yaşındakiler çok iyi değil.
-Gorun; Katılıyorum, turnuva başlayalı bir gün oluyor ama birleşen bir takım çıkmadı. Herkes başı boş bir at gibi ortalıkta geziniyor.
-Bram; Gorun sen ne yapardın ?
-Gorun; Hayali dünya olsa da dünya gerçek, takım olarak önceden belirli bir hedef belirlerdim. Bir volkan olabilir yada bir göl. Oraya giden takım üyesi bir işareti bırakır ve gözlem mesafesine çekilir.
-Bram; Ah... önceden yaptığımız gibi değil mi ? Sonuçta bu dünya minyatür bir dünya. İçin de göller olsa bile sayıları az olacak veya volkanlar. Belirli ve kolay bulunan bir yerde buluşmak mantıklı.
-Foun; Bu yüzden oradan kaçınmalılar. Bu taktiği kullanmıştık çünkü kaçındığımız şey canavar baskınıydı, insanlar değildi.
-Bram; Foun ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden 2.Kitap 2/3
FantasyUğur Kayra, yükselerek orta evrene gitmiştir fakat işler hiç beklediği gibi gitmez. Tamamen yabancı ve tehlikeli bir yerde güçlenerek bu yerden kurtulmak, Sonia'yı kurtardıktan sonra dağıldığı aile üyeleri ile buluşmak için çabalamaktadır. Kapak Res...