Yeniden 2.Kitap 2/3

İmparatorluk Vs Dünya Sarayı

Kuro ve Koren'i geride bıraktığım için rahatladım, ikiside güçlüydü ama savaş için yeterli değildi. Kuro 4.aşamaya geçebilir ama Koren hala daha çok zayıftı, tek başına şehri kontrol altında tutamazdı ama Kuro orada kalırsa işler değişirdi.

Ulular ve askerler eşliğinde şehirden çıktık ve hızla doğuya yöneldik. Doğu şehrine varmamız yaklaşık bir buçuk gün sürecekti, vaktinden önce yetişmeliydik. Kadim golemi tek bir gemiye bindiremezlerdi, bu yüzden bir çok gemiyi bir platform ile birbirine bağlayacaklardı. Bu süreç beklediğim gibi uzun sürerse yetişme şansımız vardı ama vakit kaybedersek sadece uzaktan giden gemileri izlemek zorunda kalırdık.

Ordular ilerlerken devasa adımları takip ettik, golemin ayak izleri saklanamayacak kadar büyüktü ve takip etmemizi kolaylaştırdı. Büyük bir vadiye vardığımızda içimi huzursuz bir his kapladı.

-Uğur; Vadinin etrafından dolaşın.

-Ulu; Saray lordu, o zaman bir kaç saatlik vakit kaybederiz.

-Uğur; Vadi  pusu için gayet uygun bir yer, en kötü senaryoda herkes kanatlanarak uçacak. Vadinin içinden yaya ilerlemeyi reddediyorum.

-Ululardan Birisi; Saray lordum, bu durumda harcanan enerji tüm gücümüzün yüzde on ile on beşi arasında olacak. Savaş için gücümüzü korumalıyız.

-En Yaşlı Ulu; Dediğini yapalım, imparatorluk  kıdemlileri sinsidir. Hızlar giderken arkada tuzak bırakmaları çok mümkün.

 300'den fazla askerin arkasında sarı renkli enerji kanatları oluştu ve tüm ordu gök yüzüne yükselerek ilerledi. Diğer insanlar benim kadar yoğun enerji kaynaklarına sahip değildi. Ben üç gün, üç gece uçsam bile enerji kaynağım dayanabilirdi ama sıradan askerler 4-5 saat uçarlarsa güçlerinin yarısını harcamış olurlardı. 

Sadece yarım saatlik bir uçuş olacağı için bu enerji harcanması tolere edilebilirdi ve riski almaktansa güvenliyi oynamak iyiydi. Vadinin üstünde uçarken Ulular ve ben aynı anda bir kaç enerji izi fark ettik ve hızla ilerlerken kaçmalarına izin vermedik.

Beş kadar kişi hızla vadinin tepesinden kaçarken vadinin üstünde kayalar arasına yerleştirilen düzenekler ortaya çıktı. En yaşlı ulu haklıydı, eğer vadiden geçersek üstümüze tonlarca ağırlıktaki kayaları yıkacaklardı. Bir çoğumuz bundan kurtulsak bile yaralananalar muhakkak olacaktı. Bizi geciktirmek için sadece bir tuzaktı, asıl güçleri değildi. Arkada kalanlar ilahi usta 2-3 aşamalarda beş kişiydi. Beşimiz arkalarından kovalarken dağılmayı seçtiler ama bu çok saçmaydı. Beşimiz aynı anda işlerini bitirdik ve geriye döndük. Askerlerle vadinin üstünde ilerlerken vadinin bitişi göründüğünde yere indik ve hızla ilerlemeye devam ettik.

Saatler geçerken okyanusun tuzlu kokusu havaya karışmaya başlamıştı. Her birimiz dikkatle ilerlerken martıların sesi duyulmaya başladı. Son tepeyi geçtiğimizde herkes ormanda siper aldı ve ileriyi gözlemedi. Sahilde ona yakın gemi birbirine yakın bir şekilde konumlandırılmıştı. Üstünde kalaslarla birbirine bağlanan devasa bir platform vardı ama daha tamamlanmamıştı. Son parçaları eklenirken zamanında gelmenin sevincini yaşadık.

Tüm birlikler hazırlandığı anda birden ormandan fırladık, imparatorluk üyeleri erken gelmemizi beklemiyor gibiydi, gerçekten de eğer casuslar bilgi vermeseydi en azından bir kaç gün şehirde kalarak orayı ele geçirmeyi düşünüyordum ama artık vakit yoktu.

Askerler aynı anda saldırırken yer sallanmaya başladı. İlerleyen devasa saldırıyı devasa bir taş kol engellerken önümüz kalkan goleme baktım. Gerçekten de tekrar antik golemi kontrol etmeyi başarmışlardı.

-Uğur; Askerlerin hedefi imparatorluk ailesi, iki ulu bana eşlik etsin hedefimiz antik golem olacak. Kimsenin kaçmasına izin vermeyin.

İlerlerken formumu değiştirdim, ateş ve yıldırım antik goleme işlemeyecekti, bu yüzden dünya ağacından aldığım güçle ağaç formuna dönüştüm. Bedenim sertleşirken, tenim odunsu bir dokuya büründü, treantlar gibi görünüyordum insan şeklim korunuyordu ama bedenim tamamen ağaçlardan oluşmuş gibiydi. Ahşap sarayında kalırken bir çok kitap okuyamadım ama yine de bir kaç tane saldırı tekniğini öğrenebilmiştim.