Devasa pençeler üstüme gelirken illüzyon adımları ile geriye çekildim, elimi sallarken etraftaki buzlar birer birer mızrak gibi yerden fırladı. Yengeç canavarın kabuğu çok sağlamdı, fırlayan buzlar canavara çarpsa bile sadece çizik bırakabilmişti.
Sağ tarafımdan gelen su balonlarını fark edince hemen uzay kanunlarını kullanarak kaçtım. Balonlar olduğum yere geldiklerinde patlamaya başlamışlardı, biraz uzakta patlayan balonlara bakarken iki canavarla uğraşmanın ne kadar zor olduğunu anladım. Diğerleri 5 canavarı tutmaya çalışsa da pek başarılı değillerdi.
Aşama farkında dolayı zorlanıyorlardı ama onlara verdiğim son umut kırıntısına tutundukları için canla başla 15 dakika canavarları oyalamaya çalışıyorlardı. Düşen insanlara bakarken varis pozisyonunu tutan tek kişi olarak prensin kaldığını gördüm. İmparator bile yaralı durumdaydı, tek tek insanlar düşerken aslında işime geldiği için müdahale etmedim. Ateş kraliyet ailesi ne kadar zayıflarsa onları kontrol etmek o kadar kolaylaşacaktı.
Yengeç canavar bana tekrar saldırırken mızrağımı savurdum. Devasa pençeleri küt ama aşırı ağırdı, mızrağımla çarpıştığında kıvılcımlar çıkarken geriye savruldum ve gözlerim parladı. Mor bir ışık etrafa yayılırken yengeç canavarı bir anlığına sersemledi, ruh saldırısı yapmıştım. Mor ilahi göz, Kyuubi'nin tehlikeli bir ruhsal tekniğiydi, kapılan kişinin ruh gücüne bağlı olarak rakibi bir düş tuzağına düşürebilir ve ruhsal hasar verebilirdi. Su tanrısı hemen durumu fark etmişti ve bana doğru hamle yaparken sivri kazığı bedenimi deldi. Klon bedenim buza dönüşüp dağılırken arkasında belirdim ve mızrağımı sapladım. Saldırımı fark etse bile biraz geç kalmıştı. Kaçınırken omzundan vurdum ve kanlı bir delik omzunda belirirken delip geçen ve toprağa saplanan mızrağa baktım.
Mızraklarımı fırlatmam müthiş bir delici hasar veriyordu ama beni silahsız bırakıyordu. İlk olarak ateş tanrısına sonrada su tanrısına mızrağımı göndererek risk alıyordum. Uzay kanunları ile kaçarken mızrağımın saplandığı yere gittim ve hemen mızrağımı almak istedim ama yengeç canavarı illüzyondan kurtulmuştu. Bana doğru iki sivri ayağını savururken geri kaçtım. Silahsız bir şekilde canavarlara bakarken küfrettim. Yüzüğümde işime yarayacak sadece ankanın öfkesi ve siyah mızrak vardı ama ankanın öfkesinin nerede olduğu bir soru işaretiydi. Ateş canavarına çarptıktan sonra buza dönen toprağın altında kalmıştı. Yengeç canavarı bunu fark etmiş gibiydi ve mızrağımı alıp bana sırıtarak baktı.
Yüzüğümde bir kaç egemen seviye silah vardı ama hiç işe yaramazdı, her biri kullandığım anda kırılacaktı. Elimdeki kullanılabilir tek silah daha önce yaptığım ilahi aşama savaş eldivenleriydi. Yüzüğümden eldivenleri çıkartıp giydim, mızrak kadar uzmanlaştığım bir şey değildi ama iş görmeliydi.
Yerden çıkan su sütunları etrafımı sararken rüzgarı çağırdım, bir hortum oluşup içten su sütunlarını yok ederken hızla yengeç canavarın yanında belirdim ve devasa bir yumruk attım. Yumruğum ses hızını kırıp geçerken arkasında şok dalgaları bıraktı. Yengeç canavarın bedeninde çatlak görünce hemen geri çekildim. Mızrağım bile sadece çizik atabilirken yumruğum neden çatlak açmıştı ?
Kolum biraz geri tepmeden acımaya başlarken canavarın bedenine dikkatlice baktım. Kabuğu bir metal kadar sertti, mızrak ile delici saldırlar işe yaramıyordu ama yumruğum yankı yapan bir tür saldırı kullanıyordu. Kuro'nun savaş tarzı aklıma gelirken aslında saldırı şokumun onun kullandığı gibi içten etki ettiğini fark ettim. Önceden hiç bu kadar sağlam kabuklu bir canavarla savaşmadığım için bu yönünü pek fark edememiştim. Canavara bakarken sırıttım, mızrağıma el koyması sayesinde onu içten parçalayabileceğimi fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden 2.Kitap 2/3
FantasyUğur Kayra, yükselerek orta evrene gitmiştir fakat işler hiç beklediği gibi gitmez. Tamamen yabancı ve tehlikeli bir yerde güçlenerek bu yerden kurtulmak, Sonia'yı kurtardıktan sonra dağıldığı aile üyeleri ile buluşmak için çabalamaktadır. Kapak Res...