Dünya Kıtası Savaşı

145 15 6
                                    

Bir kaç ay tamamen iyileşinceye kadar bekledik, bu sırada gruplar sessizce ayrıldı ve yıldırım kıtasında formasyonlara çalışırken kıtayı darma duman ettiler. Bu süreçte iç dünyama girmek istesem bile ilahi ruhum tarafından engellendim ve iç dünyama giremedim, ilahi ruhum ile konuşmak istesem bile beni reddetti ve hiç bir cevap vermedi.

 Günler geçerken ne olduğunu merak ettim ama zaman bizi beklemezdi, herkes hazırlanırken bir çok hap yuttum ve saray ruhu iyileşmem için bana yardım etti. Günden güne ruhu saydamlaşırken ömrünün kalanını beni iyileştirmek için harcadığını fark ettim ama ne dersem diyeyim kabul etmedi. Son seanta beni iyileştirdikten sonra sadece gülümsedi ve şans diledikten sonra ruhu dağılarak yok oldu. Bir kaç gün boyunca saray tamamen bu olay için yas tuttu. Bir çok insan üzülürken onların bu halinin kötü etkileyeceğini bildiğim için savaş gününü yarın ilan ettim. 

Düşüncelerini dağıtmaları gerekiyordu, saray ruhunun yok olmasına bende üzüldüm ama üzülerek zaman geçirmek sadece onlara zarar verirdi, duygularını bir şekilde açığa vurmalıydılar. Casuslarımız dünya tanrısının kontrolünün tekrar imparatorluğun eline geçtiğini ve hazırlandıklarını anlattı. Hazırlanmalarına vakit veremezdik, gün doğarken önümde dizilen askerlere baktım.

-Uğur; Bir çoğunuz bu anı bekliyordu, geçen sefer ansızın gelen acımasız saldırıda bir çoğumuz sevdiklerimizi kaybettik. Evimiz neredeyse yok oluyordu, şimdi yuvamız olan kıtada gezemiyoruz bile, bir dövüş ustası olarak özgürlük için yaşadık ama şimdi kafesteki kuş gibiyiz, bu gün kafes tamamen yok olacak. Sizi bir söz verdimve şimdi zamanı geldi, bu gün yola çıkıyoruz ve yaptıkları için imparatorluk ile kendine tanrı diyen kibirli canavarı yok ediyoruz.  Çocuklarımızın ve gençlerimizin özgür yaşaması için kan ile toprağı yıkayacağız.

Savaş çığlıkları yayılırken sadece askerler değil, mülteciler bile katılmıştı. Bir çoğu evlerinden kovuldu ve sevdiklerini kaybetti, bu savaş zamanının bitmesini istiyorlardı. 430 askerden korkunç bir güç yayılırken dağlar sallanmaya başladı, her biri ilahi usta olan bu adamlardan gelen baskı o kadar korkunçtu ki anlatmak yetersiz kalırdı. Saray ruhunun bize gösterdiği uzay formasyonları ile bir bir saraydan ayrılmaya başladık. Bu formasyon saray kurulduğunda kaçmak veya gizli görevler için yapılmıştı, sadece saray lordu formasyonu aktif edebilirdi  ama şimdi bu kadar insanın zincirden geçmesi sadece zaman kaybı olacağı için formasyonu kullandık. Yüzlerce cevher sadece saraydan yüz km kadar öteye gitmek için kullanılmıştı ama kimse pişman değildi. Bir grup zincirlerin olduğu yerde nöbet tutarken kimsenin çıkmasına izin vermemişti. Oluşumdan çıkmadıkları sürece sarayı terk etmeleri imkansızdı ve bu sayede casuslar imparatorluğa haber uçuramazdı.

Uzmanlar bir bir ilerlerken herkes saatleri saymaya başladı. İki gün sonra merkeze yani imparatorluk şehrine varacaktık. Casuslarımız imparatorluğun güçlü uzmanlarının doğu şehrine gittiklerini söylemişti. Onlar hazırlıksızken imparatorluk şehrini ele geçirip, doğuya yol alacaktık....

Herkes gerginken bir ovanın içinde durduk, bir kaç km ötemizde şehir surları görünüyordu. Ahşap kraliyet şehrinden daha büyük ve etkileyiciydi ama şimdi tamamen bir panik halindeydiler. Çanlar çalarken, içeri koşan onlarca insan vardı, askerler içeri gelmek isteyen vatandaşları umursamadan kapıları kapattı ve hafif sarı bir bariyer tüm şehri kapladı. Koruma oluşumunu devreye sokmuşlardı ama bize dayanacağını düşünmüyordum. Her bir asker koordineli bir şekilde adım atarken yerlerini aldı ve devasa bir güç içlerinden fışkırdı. Enerji akışları bir sis  gibi gözle görülür yoğunluğa ulaştı ve bir bir insanlardan ayrılarak takım liderlerine oradan tabur liderlerine aktı. 

4 tabur lideri güçle dolup taşarken etraflarını sarı bir enerji sisi sarmıştı, her biri dört ana yönde dururken kükredi ve devasa sis onlardan ayrılarak bir araya topladı. Sis şekil almaya başlarken devasa bir enerji formu ortaya çıktı, devasa bir insana andıran devdi. Dört başı, sekiz kolu ile yüz metre uzunluğundaki bu korkunç form antik zamanlardan çıkmış bir dev insan gibiydi, saray surlarından binlerce ok fırlarken dümdüz ilerledi ve bir elindeki çekici savurarak bariyer vurdu. Bariyer bir anda çatlamaya başlarken diğer elindeki kılıcı savurdu ve bariyerde bir kesik açtı. Rakip askerler paniğe kapılı bir halde forma saldırırken, form bunları hiç umursamadı ve tekrar tekrar bariyer saldırdı. Bariyer yıkılırken formasyon bozuldu ve enerji formundaki dev siluet sise dönüşerek dağıldı. 

Yeniden 2.Kitap 2/3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin