Kıtanın merkezinde şiddetli fırtına koparken üstümüzdeki yük kalkmış, yıldırım bulutları dağılmıştı.
-Kuro; Başladı, efendimin bu kadar beklemesi bile bir mucize.
-Quanne; Yıldırımların rengi değişti, merkezde neler oluyor ?
-Kuro; İzleyelim.
İleriye uçarken oldukça rahattım. Bu uzun yıllarda pratik yapmayı hiç bırakmadım ve ustamın ne kadar haklı olduğunu anladım. Yıldırımı özümseyemem ve yıldırım kullanamam ama içindeki enerji muazzam bir enerjiydi.
Bedenimle sürekli yıldırım saldırılarına dayandıkça bedenim gelişti ve güçlendi. Susuz kalmış bir toprak gibi bedenim, yıldırımdaki enerjiyi pasif bir şekilde emerek aşama atlamama yardımcı oldu ve bu kırk kusur yılda 4 aşama atladım. Bu korkunç bir güçlenmeydi ama bunu yapmasaydım sadece onun arkasında kalacaktım.
Bu uzun yıllarda onu sadece bir kaç saatlik görebilmiştim, bir kaç yılda bir gelir ve kıdemli Quanne eğitimdeyken baş başa biraz vakit geçirdik. Kendi eğitimin de bile durumumu unutmadan gelmesi beni mutlu etmişti, ama onu gördüğümde bu mutluluğum uzun sürmedi.
Bedeninin her yerinde yanık ve kurumuş kan izleri vardı, kendisini ışık gücüyle iyileştirse bile bedenini çok yıpratmıştı. Efendimin kusursuz bedenine dokunurken ki sert ve prüzsüz doku artık yoktu. Ellerim gelen tek şey parçalanmış deri parçaları ve yanıklardan geriye kalan isti.
Onu bu halde görmek istemiyordum ama onu durdurabilecek cesaretimde yoktu. Bu süreç bir kaç kere daha devam etti. Efendim artık yanıma gelirken kendine daha da dikkat etse bile bu sadece beni endişelendirdi. Korkunç yaraları kapansa bile izlerini görmek bile beni üzüyordu, kendimi işe yaramaz hissettim. Efendim bizi bırakıp derinliklere kadar gidecek kadar güçlüyken biz sadece kıtanın kenarlarında boş boş eğitim yapıyorduk. Bu durumdan gerçekten nefret ettim ve onu öyle gördükten sonra artık kendime acımayı bıraktım.
Yıldırımların içine girerken eskisi gibi değildim, önceden bir yıldırıma dayandıktan sonra dinleniyorken, o olaydan sonra sayıyı sürekli artırdım, geride kalamazdım. Şimdi ise dış kıtadaki yıldırımların hiç biri beni etkileyemeyecek kadar güçsüzdü.
Bedenimden yayılan aura muazzam bir güçtü, kıdemli Quanne 3.aşamaya geçmiş olabilir ama vahtiz edilen bedenimden yayılan 8.aşama ilahi güç neredeyse onun yaydığı kadar güçlüydü. İkimiz ilerlerken kıtanın merkezine bir kaç saatte vardık. Uzaktaki bir tepeye indiğimde önümdeki devasa beyaz saraya baktım.
-Quanne; Bu saray mı ?
-Kuro; Öyle görünüyor, ustam ve ruh şimdi orada savaşıyor.
-Quanne; Daha fazla yaklaşmayalım, Uğur'un dikkatini dağıtırsak sadece işleri onun için zorlaştırırız.
-Kuro; Biliyorum, sarı yıldırımlara dayanabiliriz ama o kızıl yıldırımlar bizi anında öldürür.
-Quanne; Gerçekten de, ilk defa kızıl yıldırım görüyorum.
İleriye bakarken sessiz kaldım, saraydan uzaktaydık ama yer sallantıları buraya kadar geliyordu. Bir ilahiyatın bir kaç mil öteyi görmesi zor değildi, ağaçsız ve çölleşen araziyi de hesaba katarsak saraydan çok uzakta olmamıza rağmen her şeyi oldukça ne görüyordum.
Kızıl bir yıldırım kümesi havada uçarken, efendim karşısındaydı. Elindeki mızrağı görünce ciddileşmediğini anladım. En son geldiğinde onu o kadar fazla sıkıştırmıştım ki sonunda ruha karşı neden güvendiğini anlattı. Yıldırım güçlüydü ama her element gibi onunda zayıflığı vardı. Bunlar dünya gücü, ahşap gücü ve uzay gücüydü, ustam üçüne de sahip ve bunun için sorun olmayacağını söyledi. Güçlü eserleri de kullanmadığını varsayarsak hala ciddi değildi. Elinde egemen aşama bir mızrak vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden 2.Kitap 2/3
FantasyUğur Kayra, yükselerek orta evrene gitmiştir fakat işler hiç beklediği gibi gitmez. Tamamen yabancı ve tehlikeli bir yerde güçlenerek bu yerden kurtulmak, Sonia'yı kurtardıktan sonra dağıldığı aile üyeleri ile buluşmak için çabalamaktadır. Kapak Res...