Merkez Kıtaya Ulaşmak

112 18 1
                                    

Tekne ilerlerken kara görünmeye başlamıştı.

-Uğur; Bu gerçekten yorucuydu.

İç çekerken tekneye oturdum ve meditasyon yapmaya başladım. Yolculuk oldukça uzun ve yorucuydu. Tekne kan rengine bulanmış denizde ilerlerken usulca canavar bedenlerinin yanından geçti. Sahne tamamen cehennemden bir sahne gibiydi, teknenin etrafında onlarca canavar cesedi suyun üstünde yüzüyordu.  En azından 10 tane ilahi aşama ve ilahi usta aşama canavar bedeni vardı. Bunlar Uğur ilerlerken ona saldıran bir canavar sürüsüydü ama hepsi anında Uğur tarafından yenilmişti.

Bir çok canavar ilahi usta bile olsa ancak orta aşamaydı yani onun için sadece yorucu bir alıştırma olmuştu. Elinde tuttuğu çekirdekleri özümserken tekne karaya yaklaşmaya devam etti.

Bir kaç saat sonra tekne karaya ulaştığında Uğur gözlerini açtı.

-Uğur; Enerji burada gerçekten daha yoğun, sanki dünya ağacının yanında gibiyim. Gerçekten merkez kıta farklı.

Etrafı incelerken kimsenin varlığını hissetmedim, tam öğle vaktiydi. Orman sıcaklık yüzünden en pasif olduğun zamandaydı, etrafta dolaşmaya başlarken bir çok işe yarar bitki görüp toplamaya başladım. Beş enerjinin birleştiği yer olarak hem enerji bakımından daha yoğun bir havaya sahipti, hemde her elementten bitki yetişebilecek bir ortama sahipti.

Bir çok bitki toplasam bile aşırı değerli şeyler değildi ama görmezden gelinecek şeylerde değillerdi. Bir çok yüz yıllık bitki toplarken iç çektim, yüz yıllık bitkiler dış kıtalarda şuanda koruma altındaydı ama burada yabani ot gibi yaygındı.

İnsanların seviyesi ne kadar artarsa doğadaki değerli malzemelerinde seviyesi o kadar artardı. Düşük seviyeli bitkiler hiç bir işe yaramadığı için kendi başına bırakılır ve zamanla olgunlaşırdı. Olgunlaşan bitkiler hasat edilse bile süreklilik sağlandığı için sürekli bir döngü vardı.

Bitkileri toplamaya devam ederken bir çok koruyucu canavarlar karşılaştım ama çoğunluğu ilahi alemde olduğu için auramı fark ettikleri anda kaçtılar ve bende onları rahat bıraktım. Şuanda onları avlamak bana bir şey kazandırmazdı. Canavar kaynağı bitkilerden hızlı tükenirdi, yetişmeleri uzun sürer ve bir insan hayat boyunca binlerce canavar avladığı için sayıları hızla azalırdı. Bu tarz yerlerde insanların girmeye çekindiği canavar ormanları yoksa genellikle canavarlar tükenmeye başlar ve insanlar kaynak sıkıntısı çekerdi.

Önceden ahşap kıtasının canavar ormanı bitmez bir kaynak cenneti olarak görülse de şuanda içinde bir kaç bin tane canavar kalmıştı. Sıradan bir insan dolaşmak istese bile neredeyse hiç bir canavarlar karşılaşmadan bir kaç gün ormanda kalabilirdi. Bu doğa ve insanın savaşıydı, insanlık ne zaman kazansa asıl kaybeden oluyordu ama hiç bir zaman bundan ders çıkaramadık.

Şuan dış kıtada kalan tek canavar kaynağı ateş canavarlarının bulunduğu lav denizleri ve derin okyanuslardı. Buradaki insanları ikna edebilirsem ilk yapmak istediğim şey belli canavar bölgelerinin dokunulmaz yapmak ve sayılarını artırmaktı. Bir nevi vahşi hayvan yetiştiriciliği yapmaktı. Kısa vadede işe yaramaz gibi görünüyordu ama uzun vadede hayati önem taşıyordu. Bir kaç grup götürsem bile bir kaç yüz kişinin dış dünyada kazandığı kaynak içerideki insanlara asla yetmezdi yani bu gezegende sürdürebilirliği sağlamam gerekiyordu.

Gün batmaya başlarken bir mağara bulup dinlenmek istedim. Merkez kıta hakkında hiç bir bilgim yoktu, rasgele dolaşırsam tehlikeli duruma düşebilirdim. Nerede yarı insan kabilelerinin bulunduğunu ve yabancılara karşı tavırlarını bilmiyordum. Mağarada avladığım vahşi bir canavar etini yerken dünyada harabelere eğitim için girdiğim zamanlar aklıma geldi. Ateşe bakarken etrafta heyecanla konuşan arkadaşlarımı hatırlarken biraz yalnızlık çektim. Felix dinlenirken Aurora ve Alcine hararetle yaptıklarını anlatır. Yasmina gruptakilerle dalga geçerken Sigfrido genellikle uğraşılan kişi olurdu. Sakin ve toleranslı yapısı yüzünden Alcine ve Aurora onunla uğraşmaktan her zaman zevk alırdı.

Yeniden 2.Kitap 2/3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin