Ateş Tanrısı İle Savaş-3

119 16 6
                                    

Savaş oldukça hiddetlenmişti, ciddileşen insanlar imparatorun önderliğinde birleşmeye başladı ve saldırılar rasgele yapılmama başlandı. Her saldırı diğerine eşlik ederken dört bir yandan sürüyordu. Canavarın bedeninin dış kısmı parçalanmaya başladı ama hasar hala yetersizdi, en önemli iki noktada bir kaç yıpranma vardı ama çekirdeğin nerede olduğu hala bir gizemdi. Çekirdeği bulamadıkları sürece lavlı taş bedene sahip olan bu canavarı öldüremezlerdi.

Ölüm sayısı çoktan elliyi geçmişti, bazıları korkuya kapılırken kıdemlileri hamle yaptığı için kimse çekilmedi. Canavar alevlerle kendini kaplarken korkunç bir ısı etrafa yayılıyordu. Lavların içinde canavar sürekli lavdan alev enerjisi emerken savaşmak oldukça aptalcaydı, imparator bunu fark etmiş gibiydi, hareketleri ile insanlar yavaş yavaş geri çekiliyor ve canavarı lavdan çıkartarak kayalık alana çekmeye çalışıyordu.

Saldırılar sürekli canavarın üstünde giderken canavar lavdan uzaklaştı, bir çok kişi bu duruma rahatlarken bir anda canavar doğu kısma doğru koşmaya başladı. Doğu kısmı en zayıf yerdi, batıdaki olaydan sonra imparator batı kısma geçmişti, prense doğru koşan canavar bakarken bir çok kıdemli hamle yapsa bile aralarında bir kaç yüz metre kalmıştı. Prense bakarken elimde bir mızrak belirdi, hala daha ödemenin karşılığını vermedim yani prens ölemezdi. 

Mızrağımı tutarken korkunç bir alev enerjisi mızrağımı kapladı. Alev canavarının kanunları diğerlerinde yüksek olabilirdi ama 100.000 yıl alev kullanan benim kadar iyi bir anlayışı yoktu. Mızrağımdaki altın alevler ve siyah ruhum korkunç bir güç yayarken mızrağımı tuttum ve bir cirit gibi dümdüz fırlattım.

Güdümlü bir roket gibi fırlayan mızrak ilerlerken canavar prensin olduğu yere doğru yumruğunu savuruyordu. Yumruğu adamlara çarpmak üzereyken mızrağım canavarın yan tarafına çarptı ve büyük bir patlama oldu. Altın alevler canavara çarptığı anda alevlerin kontorlünü karmaşık hale getirdi ve canavar bir an ne olduğunu anlayamadı. Alev enerjisi onu beslemeyi bırakmıştı, büyük patlama ile beraber canavarın bedeni yan tarafa doğru savrulurken bedeninden kaya parçaları düşemeye başlamıştı. Kayanın düştüğü yerde küçük bir kırmızı parıltı göründüğü anda hemen çekirdeğin yerini bulduğumu anladım. Canavar yan düşüp toz dumanı sahayı kaplarken korkunç bir çığlık yükseldi, prens ne olduğunu anlayamazken hemen anındaki kıdemliler onu tutup geri çekti.

İmparator ve bir kaç kıdemli göz ucu ile bana baktıktan sonra dikkatlerini canavar verdiler,  toz dumanının içine girdiklerinde iç çektim, bu kadar yardım yeterliydi. Savaşa katılmayacaktım ama prensi korumak için hamle yaptım.

Canavar kükrerken kalkmaya çalıştı ama diğerlerinin bu fırsatı bırakmaya niyeti yoktu, canavarın yaralı kısmında hafif kırmızı ışık yayılıyordu. Tüm insanlar çekirdeğin bulunduğu yere hedef alırken canavar canını korumak için son çırpınışlarını veriyordu. Bir kolu parçalanırken tek kolu ile yaralı kısmını kapattı ve kuyruğunu sallayarak saldırmaya çalıştı. Savaş bir anda tersine dönmüştü, son hamleler yapılırken yukarıdan savaşı izledim. Bu sefer neredeyse hiç katılmamıştım, canavardan hak idda etmeye niyetimde yoktu yani katılmamam iyiydi. Diğerleri ayrıldıktan sonra lavın içine girerek sarayı aramayı planlıyordum. Diğerleri ateş elementinde uzman olabilir ama izlenimlere göre hiç biri lava girecek kadar bedenini geliştirmemişti yani bunun için endişelenmeme gerek yoktu.

Kulağım karıncalanmaya başladı, sanki basınçtan dolayı kulağım tıkanmış gibiydi.

-Lisana; Efendim?

-Uğur; İyiyim sadece bir uğultu, kulağım sanır......

-Lisana; Efendim bakın !!!

-Uğur; Ne ?

Yeniden 2.Kitap 2/3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin