Bölüm 25 (Her son bir başlangıçtır)

112 8 0
                                    

Hafsa'dan

Asenat'ın söyledikleri ile hüsrana uğradım.Hepimiz şelalenin ağzında beklerken kimse oraya girmeyi düşünmüyordu.Başarısız olmuştuk.
Yenilmiştik.Bu yola uğrunda çıktığım adam şimdi ölecekti.Ya da kim bilir...
Ölmüştü.Halimize baktım.Herkes yorgundu... bitkindi.Ve ümit denen şey kendini boşluğa bırakmıştı.Ama hayır ! Bu böyle bitmeyecekti.Onun mutsuz olarak ölmesine göz yumamazdım... Fevri bir hareketle Sirenlerin bölgesine doğru koşmaya çalıştığımda kolumda bir el hissettim.
Kafamı çevirip baktığımda Yekta olduğunu gördüm.

"Ne yapıyorsun ?" Dedi.Ses tonundan üzgün ve bitik olduğu belliydi.
Kolumu çekip konuştum.

"Bunca yolu boşuna gelmedim ben.
Onu kurtarmaya gideceğim." Dedim ve arkamı döndüm.Tekrar kolumun tutulması ile sinirlendim.Kendimi çekmeye çalıştığımda konuştu.

"Onu artık kimse kurtaramaz Hafsa.
Bunu yapabilecek biri olsaydı ya da küçücük bir ihtimal, emin ol gözümü dahi kırpmazdım.Girerdim o mağaraya." Sinirle gözlerine baktım.
Kolumu tüm gücümle çektiğimde ellerinden kurtuldum.Fakat bu sefer belime sarıldı o güçlü kollar.Ellerimle bırakması için ittirdim ve bağırdım.

Ellerimle bırakması için ittirdim ve bağırdım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Bırak beni ! Bırak beni Yekta !"

"Yapamam." Diyerek daha sıkı tuttu.
Ağlamaya başlayarak kollarına vurdum.

"Bırak diyorum ! Aptal ! Bırak beni !"

"Üzgünüm Hafsa." Sesi sanki ağlıyor gibiydi.Birşey yapamayacağını zannediyordu.Yolun sonuna geldiğimizi düşünüyordu.Ama ben öyle düşünmüyordum.Kamran'ı kurtaracaktım.Aklıma gelen planı uygulayacaktım.Düşüncelerimle Yekta'nın bana acı verebileceğini düşündüm.

"Yekta bana acı veriyorsun bırak !" Diye bağırdığımda geri çekildi.Fırsattan istifade koşarak şelalenin içerisine girdim.Son duyduğum ise ismimi söylemeleriydi.

İçeri girmemle Kamran'ı karşımda görmem bir oldu.Önce ne yapacağımı şaşırdım.Kalakaldım.Sonra zamanımızın kısıtlı olduğunu farkederek konuştum.

"Kamran ?" Sesimi duyması ile şaşkınlığa uğradı sanki.Kafasını yavaşça bana çevirdi.Kaşları çatıldı.

"Hafsa ?" Yaşamasının verdiği sevinçle ona doğru koştum ve sımsıkı sarıldım.Karşılık vermedi.Ağlamaya başladım ve ondan ayrıldım.Yüzüne baktım ve tekrar sarıldım.

"Yaşıyorsun ! Kamran yaşıyorsun ! Şükürler olsun." Dediğimde beni itti.
Şaşkınlıkla ona baktığımda konuştu.

"Neden geldin ?" Gözüm seyirdi.
Kelimeler boğazıma dizildi.Ne yutabildim ne de tükürebildim.Sadece ona bakmakla yetindim.

"Evet belki bedenim ölmedi." İşaret parmağını kalbine koyarak iki kez vurdu.

"Ama burası.... burası çoktan öldü Hafsa.Sen öldürdün..." dedi kırık çıkan sesi ile.

Gölge Avcıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin