Bölüm 34 (Rüya)

87 11 0
                                    

Hızla ayağa kalkarak şatoya koşmaya başladım.Kapıdan içeri girdiğim anda biriyle çarpışmam eş zamanlı oldu.
Sert göğsün sahibini görmek için kafamı kaldırdığımda Pars'ı gördüm.
Gideceğim sırada yanan kolumu tutup beni kendine çekti.Şatonun girişini dolduran çığlığım bakışlarının koluma değmesine sebep oldu.

"Bakıyorum belanı bulmuşsun."  Canım öylesine yanıyordu ki bir an bayılacağım zannetmiştim.Gözlerimi kapatıp açtım.

"Çek elini üzerimden !" Diye bağırdım.Hicbirşey yapmadan öylece duruyordu.Elimi kaldırıp tokat attığımda bir hayvan kadar sert olduğunun farkına vardım.Şimdi sağlam olan elimde acıyordu.

"Bana zarar vermeye çalışırken kendi canını yakıyorsun.Yazık..." Dedi alay edercesine.Gözlerim kararmaya başladı.Vücudumu saran acı çok fazlaydı.Etraf bulanıklaştı.Sesler karışık ve uğultu halinde geliyordu.
İğrenç bir mide bulantısı ile gözlerim kapandı...

Yekta'dan

Felix'in duyduklarını bize iletmesi ile yerimden fırladım.Şatonun çıkışına doğru ilerlediğimde Hafsa'nın bir anda Pars'ın kucağına yığılmasını izledim.Koşarak yanlarına gittim.
Şuan Pars'a sert bir yumruk atmak isterdim ama Hafsa'yı götürmem gerekiyordu.

"Seni bitireceğim !" Diye haykırarak Hafsa'yı kucağıma aldım.Neyi vardı ki ? Ne için bayılmıştı ? Hızlanarak merdivenlerden çıkmaya başladım.
5. Kata geldiğimizde odasının kapısını kolumun dirseği ile açıp onu yatağa bıraktım.Kazağın kolundaki yanık dikkatimi çekti.Kumaş büzüşmüş ve birbirine girip siyahlaşmıştı.

Kıyafetin kolunu yukarı sıyırdığımda şoke edici görüntü ile kalakaldım.
Bu... yanık iziydi.Elinin ve bileğinin üzerlerinde kırmızılıklar vardı.Bu nasıl olmuş olabilirdi ? Kamran mı yapmıştı ? Ama o asla Hafsa'ya zarar vermezdi ki.O zaman, Pars yapmıştı.
Bir şekilde yapmıştı.Sinirle odadan çıktım.Eldivenlerimi çıkartıp deri ceketimin cebine sokuşturdum.
Aşağı inip salona indim.Arkadaşları ile konuşuyordu.Ayakkabılarımın zeminde çıkarttığı tok sesten olsa gerek bakışları bana döndü.

"Ooo bakın kim gelmi-" demesine kalmadan boğazına yapıştım.Gözleri büyüdü.Kulağına yaklaştım.

"Acı nasıl ? Bence harika." Dediğimde Edim bana doğru bir adım attı.Onu göğsünden ittirdiğimde sendeledi ve yere düştü.Uraz'ın bana doğru uzanan eli ters tarafımda kalıyordu.Ne yapacağımı düşünerken Asenat kolunu tuttu ve soğuk nefesini yüzüne üfledi.

"Aklından bile geçirme !" Dediğinde Pars'a odaklandım.Acılı inlemelerini duydukça içimdeki karanlık büyüyor daha fazlasını yapmamı istiyordu.

"Yekta yeter." Asenat'ın sesini duysamda kendimi durduramadım.
Damarlarımdaki kan sanki hızlanmıştı.

"Yekta dur artık." Sesleri duyuyor fakat kendimi durduramıyordum. Yine kaptırmıştım.İçimdeki canavar baş göstermişti.Bir anda yüzüme çarpılan tokat ile kendime geldim.Ne yaptığımı farkederek geriye çekildim.Pars'ın gözleri kapanmıştı. Onu bırakmamla yere yığıldı.Asenat ise gözlerini kapatmıştı.Bana dokunmanın kısacık bir anı bile etkilemişti onu.Kafasını kaldırarak yüzüme baktı.

"Üzgünüm Yekta.Yapmasaydım ölecekti." Dediğinde kafamı yere yığılan pisliğe çevirdim.

"Bunu haketti." Diyerek oradan ayrıldım.Merdivenleri hızlı adımlarla çıkarak Hafsa'nın odasına girdim.
Eldivenlerimi elime geçirip yanına oturdum.Az sonra elimi tuttu. Bakışlarım elimi sıkıca kavrayan ince eline kaydı.Çığlık atarak uyandığında ilk işi beni yumruklamak oldu.

"Hafsa dur." Hiç yüzüme bakmıyor,
gelişigüzel vuruyordu.Ellerini tutarak konuştum.

"Benim Hafsa,Yekta." Dediğimde kafasını kaldırdı.Kısa bir an yüzüme baktıktan sonra sarıldı.Şaşkınlıkla dondum kaldım.Sonra ellerimi beline koydum.

Gölge Avcıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin