"Zarar vermeden yap Pars."
Yazar'danPars kucağında gözleri kapalı bir şekilde yatan kıza baktı bir süre.
Düzenli nefes alış verişleri dışında hiçbir ses yoktu.Onu dürterek konuştu."Şaka mı yapıyorsun ?" Dedi ve bekledi.Hiç bir işaret alamayınca elini Hafsa'nın yanağına koydu ve yüzüne gelen saçlarını kenarı itti.
"Beni kandırmaya falan mı çalışıyorsun ?" Dedi kaşları çatık bir şekilde.Bir kez daha dürttü.Kızın karnındaki eli yere düştü.Pars kaşlarını daha da çatarak elini Hafsa'nın bileğine götürüp nabzına baktı.Yavaştı.
"Şaka yapmıyorsun." Diyerek yavaşça yerinden kalktı ve Hafsa'yı kucağına aldı.Genç kız, adamın kollarında bir ölü gibi yatıyordu.
"Buldun tabi seni taşıyacak birini bayıl hemen." Diye homurdandı.
Ne kadar sakin kalmaya çalışsa da endişeliydi.Adımları hızlıydı.Bir yandan yola diğer yandan Hafsa'ya bakıyor ve arada duraksayarak nefesini kontrol ediyordu. Korkuyordu.Hafsa'ya birşey olacak diye ödü kopuyordu adeta.Çünkü bu kız onun tek çıkış yoluydu.Tek biletiydi.Eğer zamanı gelmeden başına birşey gelirse bu Pars için büyük bir felaket demekti.Yaklaşık 5 dakika sonra Hafsa yavaşça göz kapaklarını aralamaya başladı.
Sessiz mırıltılar eşliğinde adamın kucağında kıpırdandı."Bir rahat dur." Diye azarladı Pars.
Hafsa gözlerini açarak olduğu yeri tanımaya çalıştı.Neler olduğunu hatırladığında ve Pars'ın kucağında olduğunu fark ettiğinde hemen konuştu."Nereye getiriyorsun beni ?" Sesi yorgun çıkmıştı ve cümlesinin hemen ardından da öksürmüştü.
"Revire götürüyorum.Bakalım neden kan kusuyorsun ?" Dediğinde Hafsa'nın aklına hastalığı geldi.
Eğer Pars onu revire getirirse saklamaya karar verdiği hastalığı açığa çıkardı.Ve o bunu kesinlikle istemiyordu."Bırak beni." Dedi ve kıpırdandı.
"Uslu dur." Pars kısa uyarısından sonra onu duymamış gibi yoluna devam ederken Hafsa göğsüne yumruk attı.
"Sana beni bırak dedim !"
"Ben de sana uslu dur dedim !" Hafsa böyle olmayacağını anladığında sakince konuşmayı tercih etti.
"Neden diretiyorsun ? Zaten ölmemi istemiyor musun ? sana ne benim neden kan kustuğumdan ?" Dediğinde Pars durdu.Hafsa'nın yüzüne baktı.
Genç kız bakışlarını ondan kaçırıp etrafına bakınırken Pars onu yavaşça yere bıraktı.Hafsa buna şaşırsa da birşey demedi."Düşündüm de, haklısın." Dediğinde Hafsa 'şükür' diyerek yoluna devam ediyordu ki Pars'ın kolunu tutması ile
olduğu yerde durmak zorunda kaldı."Seni bırakmam konusunda haklısın. O revire gideceksin ve neyin olduğunu öğreneceğiz." Dediğinde Hafsa kolunu çekmeye çalıştı.Ancak Pars bırakmıyordu.Yine sinirlenmeye başladı.
"Sanane benden ! Sanane bana ne olduğundan ?" Dediğinde Pars yürümeye ve kolunu sıkıca tuttuğu kızı da peşinden sürüklemeye başladı.
"O kadar çok konuşuyorsun ki o dudaklarını birbirine iğne iplikle sonsuza kadar mühürleme isteği uyandırıyorsun içimde." Dediğinde Hafsa bir an bunun ne kadar korkutucu bir düşünce olduğunu düşündü.
"Revire gitmişken seninde hangi tip ruh hastası olduğuna baksınlar." Diye mırıldandı.Pars hastalıklı bir şekilde güldü.Hafsa kolunun tutulmasından oldukça rahatsızdı.Şu anda onu tehtid edebileceği birşeyde yoktu etrafında.
Ona karşı koyabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...