"Merak etme, ben istemedikçe ısırmazlar."
Zihinleri ile artık oynayamıyordum.
Zaten dakikalardır çabalıyordum ve çok yorulmuştum.En sonunda istemeden buna bir son verdiğimde, yanımdaki vampir beni saçlarımdan tutup konuştu.
"Seni küçük yılan ! Bizi kandırırsın ha !?" Diye kulağımın dibinde öfke ile bağırdığında konuşmuyordum.
Beni hırsla yere ittiğinde dizlerimin üzerine düştüm.Gözlerim dolu doluydu.Ama bu ne hissettiğim acıdan ne de ölüm korkusundandı.
Bu, Yekta'ya sarılamamanın ve Asenat ya da Felix ile vedalaşamamamdan kaynaklanıyordu."Ne duruyorsunuz ahmaklar ! Servisin peşinden gitsenize !" Diye bağırdığında birşeyler yapmam gerektiğini düşündüm.Biraz daha oyalamam gerekiyordu onları.
Ama nasıl ?
Aklıma gelen düşünce ile doğruldum.
Halüsinasyon, işime yarardı.Servisi ve içindekileri olabildiğince detaylı bir şekilde düşündüm ve ağaçların arasındaki patika yolda görmelerini sağladım.O an içlerinden biri bağırdı."Hey ! Aptallar biryere gitmemişler.
Orada bekliyorlar." Dediğinde daha da inandırıcı olması için telaşlanmış gibi yaptım.Bir kaçı vampir'in gösterdiği yere baktığında baş vampir'in gülümsediğine şahit oldum.
"Hayır, lütfen onlara zarar vermeyin.
Daha çok küçükler.Lütfen !" Diye yalvardığımda tek istediğim oyunuma gelmeleriydi."O servisin içindekileri istiyorum.
Durmayın! Hadi getirin onları bana."
Dediğinde hayalimdeki servisin hareketlendiğini düşünerek gerçek servisin gittiği yönün tam tersi yöne gitmesini zihnimde canlandırdım.Gittikleri yöne bakılırsa başarılıda oluyordum.
Yüzümde istemsizce bir gülümseme belirdiğinde baş vampir konuştu.
"Seni bırakmadıkları için mutlu olmuşa benziyorsun.Oysa az önce gitmeleri için elinden gelen herşeyi yaptın." Dediğinde kendimi toparlayarak eski umutsuz halime döndüm.Konuşmamam lâzımdı.
Ne kadar konuşursam dikkatim o kadar çabuk dağılıyordu.Ve ben gücümün son demlerini yaşıyordum."Sana ne yapsam acaba ?" Dediğinde gözlerimi ona çevirdim.Şeytan gibi bakıyordu.Kolumdan tutarak konuştu.
"Damarlarında akan kanın sesini duyabiliyorum.Ve şuan kendimi çok zor tutuyorum." Dediğinde istemsizce dikkatim dağıldı.Gücümü kaybettim.
Gözlerimi kapatıp açtım.Sanırım gerçekten yolun sonundaydım.
Aradan geçen birkaç dakika sonra vampirlerden biri yanımızda belirdi."Efendim, servisi takip ediyorduk tam yakalayacaktık ki gözden kayboldu.
Sanki görünmezlik modu vardı." Dediğinde kolumu tutan vampir öfkeyle parlayan gözlerini üzerime dikti.Diğerleri de tamamen başımıza toplanmadan başka şeyler yapmalıydım.Sona kalan tüm gücümü de bir labirent hayal ederek tükettim.
Vampirler etraflarına bakıp konuştu."Bu da nesi böyle ?"
"Burada kapana kısıldık !" Söylentileri artarken baş vampir gözlerini kısarak baktı bana.Kolumu daha da sıktığında acı ile çığlık attım.Bunun üzerine hayalimdeki labirent çekmeyen televizyon kanalı gibi gidip geldi.
Gülümseyerek bağırdı."Bu kız bize oyun oynuyor ! Servisin gerçek olmadığı gibi bu labirent te bir halüsinasyon.Sakın inanmayın.
Yalnızca bir göz yanılsaması.Sesime doğru gelin !" Diye bağırdı ve beni tekrar yere itti."Bu küçük oyunlarınla ölümden kurtulabileceğini mi sandın ?"
"Elbette hayır." Dediğimde yere çöktü ve konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge Avcıları
FantasyHer şey annesinin ölümü ile başlar. Hafsa, Gölge Avcısı olduğunu yeni öğrenip tanışığı olmadığı hayata uyum sağlamaya çalırken kaderin ona getireceği şeylerin hiçbirini bilemezdi. Aşk, tutku, yaşam ve ölüm... Hepsini tattıktan sonra öğrendi. "Her s...