Bölüm 113 (Bencil)

31 2 0
                                    

"Yaptığım bencillik için beni affet."

Hayretle açılan gözlerim sonunda kutudan ayrıldığında yutkunarak metalik rengi harelerine baktım.
Bana evlilik teklifi etmişti.Bu hiç beklemediğim bir şeydi.Ayrıca, çok büyük bir sorumluluktu.Eğer ona evet dersem haksızlık etmiş olurdum.Bir kaç ay sonra öleceğimi biliyordum ve bunu bilerek nasıl kabul edebilirdim ? Melek olduğumu da bilmiyordu.Ondan sakladığım, görünmez engeller vardı.Ve bu engeller kavuşmamızı imkansızlaştırıyordu.

Peki ya hayır dersem ? O zaman nasıl yaşayabilirdim ? Şu kısacık ömrüm onsuz asırlar gibi geçerdi ve kahrolurdum.Öyle ise ben ne yapacaktım ? İki arada bir derede kalmak diye buna denirdi.

Bilmediğim kaç dakika öylece kaldım.
Kutuyu tutan elini kendisine çekerek gözlerini kaçırdı.

"Yekta."

İsmi döküldü dudaklarımdan. Çaresizdim.Yukarı tükürsem bıyık aşağı tükürsem sakaldı.

"Tamam Hafsa." Dedi boğuk sesi ile.

"Ben anlayacağımı anladım." Ben böyle olmasını istemiyordum.Neden bu kadar erkendi ? Niçin beni çaresiz bırakmıştı ?

"Anlamıyorsun, ben-"

"Biliyorum.Erken diye düşünüyorsun ama ben az önce de dediğim gibi hem uzak hem yakın olmak istemiyorum sana.Evlenelim." Kısa bir nefesten sonra aralanan dudaklarım diyecek bir sözcük bulamayarak kapandı.
Ne diyebilirdim ki ?

"Yapamam Yekta.Özür dilerim." Gözlerimin dolduğunu hissettim.
Ona hayır demek o kadar zordu ki.
Bu kendi kendini idam etmek gibi bir şeydi.Yutkundu.Sessizdi.Bir kaç saniye daha sessiz kaldı.O sessiz birisi değildi.

Sinirlendiğinde hiç değildi.

Sinirlenmiş miydi peki ? Belki hayır ama gururunun incindiğine yemin edebilirdim.Bir anda ayağa kalktığında başımı kaldırıp bedenine baktım.Yine bir şey demiyordu.
Arkasını dönüp uzaklaşmaya başladığında ise bende ayağa kalktım.
Böyle bir durumda peşinden gitmemem gerekiyordu.Yalnız kalması gerekiyordu ama o giderse ben burada kalırdım ve muhtemelen onu merak edip aramaya başladığım zaman da kaybolurdum.

"Yekta !" Diye bağırdım çakıl taşlarının arasında bata çıka ilerlerken.

"Gitme !" Beni dinlemiyordu. Duymuyordu.Ya da duymamazlıktan geliyordu.

"Lütfen bekle." Dedim hız kazanan nefeslerim arasından.Neden bu kadar asabi ve fevri biri olmak zorundaydı ki ? Neden açıklama yapmama dahi izin vermiyordu ?

"Beni peşinden koşturup durma !" Diye bağırdığımda durdu.Denizin kenarında suyun çok yakınında durmuştu.Dalga biraz yükselse onu ıslatacağına emindim.Ve o bunu pek te umursamıyor gibi durmuyordu.
Aşağı dökülen sarı tülleri sağ elime toplayıp yanına gittim.

"Her zaman bir açıklama yapmama izin vermeden gitmelerinden bıktım usandım !" Dedim öfke ile.Beni peşinden koşturmaya hakkı yoktu.

"Bunun ne gibi bir açıklaması olabilir Hafsa ?" Dedi yıkılmışlık ile.

"Beni sevmiyorsun desem, buna imkan yok.Önümüzde bize engel olacak bir ordu var desem, yok.
Seni bunun için tehtid eden birisi yok.
Öyle ise bana açıklamadan bahsetme.
Bunun bir açıklaması yok !"

"Ölüyorum ben !" Bir anda ağzımdan fırlayan iki kelime onu da benim kadar şaşkınlığa uğratırken içimden kendime binlerce kez lanet ettim.
Bunu nasıl söylerdim ! Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirdim ? Her şeyi mahfetme gücü yalnızca Yekta'da yoktu.Bunu idrak etmiştim.

Gölge Avcıları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin